Türkgün | Siyaset | Klasik örgüt modeli bitti! Feti Yıldız’dan dikkat çeken uyarı: Hibrit tehdit kapıda

Klasik örgüt modeli bitti! Feti Yıldız’dan dikkat çeken uyarı: Hibrit tehdit kapıda

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, terörü çok boyutlu bir tehdit olarak nitelendirerek “Terörsüz Türkiye” vizyonunun stratejik bir devlet hedefi olduğunu söyledi.

MHP Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, terörü çok boyutlu bir tehdit olarak nitelendirerek “Terörsüz Türkiye” vizyonunun stratejik bir devlet hedefi olduğunu söyledi.

Milliyetçi Hareket Partisi (MHP) Genel Başkan Yardımcısı Feti Yıldız, sosyal medya hesabından yaptığı kapsamlı açıklamayla teröre ilişkin dikkat çeken değerlendirmelerde bulundu. Yıldız, terörün yalnızca doğrudan hedef aldığı kişilerle sınırlı kalmadığını, toplumun tamamı üzerinde korku ve yıldırma iklimi oluşturmayı amaçlayan bir insanlık suçu olduğunu vurguladı.

Terörü; siyasi, ideolojik, dini veya etnik hedeflere ulaşmak amacıyla şiddetin sistematik şekilde uygulanması olarak tanımlayan Yıldız paylaşımında şu ifadeleri kullandı:

"Terör;
Siyasi, ideolojik, dinî veya etnik hedeflere ulaşmak maksadıyla şiddetin sistematik olarak tatbiki suretiyle tezahür eden,
yalnızca doğrudan hedef aldığı kurbanlar üzerinde kalmayıp daha geniş kitleler üzerinde korku ve yıldırma iklimi yaratarak psikolojik etki hâsıl etmeyi amaçlayan bir insanlık suçudur.

"Terör", "Terörizm" ve "Terör Örgütleri" kavramları dünya gündemini son zamanlarda çok meşgul etmesine rağmen "terör" olgusu oldukça eski bir kavramdır. Hemen hemen insanlık tarihi ile yaşıt olan bu kavramların özellikle teknolojik, biyolojik ve kimyasal silahların eylemlerde yaygın olarak kullanılmasıyla birlikte önümüzdeki süreçte de dünya gündeminin en üst sıralarında yer alacağı aşikârdır.  

"Terör; cebir ve şiddet kullanarak; baskı, korkutma, yıldırma, sindirme veya tehdit yöntemlerinden biriyle, Anayasada belirtilen Cumhuriyetin niteliklerini, siyasî, hukukî, sosyal, laik, ekonomik düzeni değiştirmek, Devletin ülkesi ve milletiyle bölünmez bütünlüğünü bozmak, Türk Devletinin ve Cumhuriyetin varlığını tehlikeye düşürmek, Devlet otoritesini zaafa uğratmak veya yıkmak veya ele geçirmek, temel hak ve hürriyetleri yok etmek, Devletin iç ve dış güvenliğini, kamu düzenini veya genel sağlığı bozmak amacıyla bir örgüte mensup kişi veya kişiler tarafından girişilecek her türlü suç teşkil eden eylemlerdir"

Terör olgusu, çağdaş devletlerin egemenlik, güvenlik ve toplumsal istikrar kavramlarını derinden sarsan çok boyutlu bir tehdittir. Özellikle Soğuk Savaş sonrası dönemde uluslararası sistemin parçalı yapısı, devlet dışı silahlı aktörlerin güç kazanmasına zemin hazırlamış; bu aktörlerin çoğu etnik, dini veya ideolojik motivasyonla hareket ederek devlet otoritesini zayıflatmışlardır.
 

Türkiye Cumhuriyeti, 1980’lerden itibaren böyle bir sürecin önemli örneklerinden birini yaşamış ve bölücü ve radikal örgütlerin ülke bütünlüğüne yönelik eylemleri milli güvenlik siyasetinin temel önceliği hâline gelmiştir.

Bu kapsamda, “Terörsüz Türkiye” vizyonu salt bir güvenlik politikası olarak görülmekten ziyade devletin bekası, demokratikleşme süreci ve ekonomik kalkınmayı kapsayan stratejik bir hedef olarak değerlendirilmelidir. 
 

Türkiye’nin jeopolitik konumu, üç kıtanın kesişme noktasında yer alması nedeniyle, güvenlik risklerinin yalnızca ulusal değil aynı zamanda bölgesel ve küresel boyutlar taşımasına sebep olmaktadır.
 

Özellikle Suriye ve Irak’taki otorite boşluğu, Türkiye’nin sınır güvenliği ve iç istikrarı üzerinde doğrudan etkiler yaratmış; bu durum Türkiye’yi NATO ve Avrupa Birliği ile terörle mücadele alanında daha yakın iş birliğine yöneltmiştir.
 

Günümüzde terörizmin yapısı klasik hiyerarşik örgütlenme modelinden, esnek ve dijital ağlar üzerinden yürütülen “hibrit tehdit” modeline dönüşmüştür.
 

Bu model, terörün yalnızca fiziksel değil, aynı zamanda bilişim sistemleri, finansal ağlar ve sosyal medya üzerinden yürütülen psikolojik operasyonları da kapsadığını göstermektedir.  
 

Türkiye, 2021 sonrası dönemde bu tehdide karşı Milli Siber Güvenlik Stratejisi ve Ulusal Terörle Mücadele Eylem Planı (2022–2025) ile hem askeri hem de dijital güvenlik unsurlarını bütünleştiren yeni bir yaklaşım geliştirmiştir. 
 

Terörle mücadelenin başarı ölçütü, yalnızca örgütlerin bertaraf edilmesiyle değil; vatandaş-devlet ilişkilerinde güven duygusunun güçlü şekilde inşa edilmesiyle belirlenmektedir.
 

Bu nedenle demokratik kurumların güçlendirilmesi, hukukun üstünlüğünün sağlanması ve sosyo-ekonomik kalkınmanın desteklenmesi, güvenlik politikalarının tamamlayıcı bileşenleridir.
 

Türkiye’nin 2023 yılı itibarıyla yürürlüğe koyduğu Güvenlik ve Kalkınma Odaklı Bölgesel Programlar, terörle mücadelede sürdürülebilirlik ve toplumsal kapsayıcılığı aynı çerçevede ele alması bakımından önem taşımaktadır."

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...