Şikâyetim var…

1978 yılında arkadaşları arasında bilgi paylaşımında bulunmak, onlarla irtibatta kalmak için BBS isimli yazılımı hayata geçirerek bugünkü sosyal medyanın ilk adımını attığı söylenen Ward Christensen ve Randy Suess isimli iki arkadaştan şikâyetçiyim…

Şöyle bir düşünün…

Bilgi paylaşımında bulunmak gibi bir hastalık hayatlarımıza zerk edilmemiş olsaydı, daha rahat bir dünyada yaşayacağımızdan, birbirimizi daha çok seveceğimizden, daha huzurlu olacağımızdan şüphe var mı?

 ***

Bu düşüncemi garip, hatta asılsız bulup bilgi paylaşmanın neresi kötü diyebilirsiniz…

Benim bahsettiğim sosyal medya aracılığıyla dolaşıma sunulan, halkın kandırılmasına, gerçeklerin saklanmasına, yalanın saltanat sürmesine yataklık eden bilgidir.

Doğruluğunu teyit etme gereği bile duymadan sosyal medya hesaplarımız aracılığıyla bizleri takip eden insanların gözüne sokmaya çalıştığımız, sonrada kaç beğeni aldı acaba diye sürekli kontrol ettiğimiz yalanlar, iftiralardır.

Biz o yalanı ortaya atan akademisyen, hukukçu, gazeteci veya siyasetçiye belki sadece beslediğimiz sempatimizden inandığımız doğrudur, belki dolaşıma soktuğu iftiranın kaç beğeni aldığını “at yalanı seveyim inananı” düşüncesiyle bıyık altı gülüşü ile kontrol ederken onun yanında olsak ne mal olduğunu anlayacağız ama bu durum pek mümkün olmuyor.

***

Gerçekleri göremediğimiz yetmez gibi bir de bize doğruyu göstermeye çalışanlarla da amansız bir mücadeleye giriyoruz…

En yakın akraba eş, dost, arkadaş kim olduğu fark etmeksizin biri paylaştığımız bilginin tersine bir şey söylesin, hemen ağız dolusu lafları sıralıyoruz.

Hatamızın farkına varınca sosyal medyanın kalabalığında yaptığımız artistliğin tenhada özrünü diliyoruz fakat kalp kırıyoruz, hem kendi hem de sevdiklerimizin huzurunu kaçırıyoruz.

Hem de ne için biliyor musunuz?

***

Sosyal medyadan paylaştığı videolara bakınca gece gündüz milleti düşündüğünü, halkın ıstırabını düşünmekten uyuyamadığını, adeta yemeden içmeden kesildiğini düşündüren aslında PKK’sından FETÖ’süne tüm terör örgütlerinin savunuculuğunu üstlendiği gerçeği görmezden gelinen samimiyetsizler için…

Sosyal medyadan paylaştığı videolara bakınca dünün kurtarıcısı, kahramanı olduğu, inandığı davanın başarılı olması için türlü türlü tehlikelere göğüs gerdiğine inandıran, aslında nerede kuvvet gördüyse oraya sığınmış, kendi gölgesinden bile çekinen, inanç ve cesaretle en ufak bir ilgisinin olmadığı ıskalanan korkaklar için…

Soysal medyadan paylaştığı videolara bakınca ahlak ve fazilet abidesi dalkavukluk düşmanı gibi duran aslında dün öptüğü eli bugün ısıran, yeni efendilerinin gözüne girmek için eski efendilerine söven dönekler için…

***

Şimdi sosyal medyanın ilk adımını atan iki arkadaştan nasıl şikâyetçi olmayayım, sosyal medya platformlarından nasıl yaka silkmeyeyim?

İsimleri Kemal, Meral, Temel, Gültekin, Ahmet, Ali hiç fark etmeden…

Ülkesine düşman kim varsa el açıp himmet bekleyenler sosyal medya olmasaydı kendilerini nereden bir numaralı vatansever olarak pazarlayacaklardı?