99. YILINDA TBMM AÇILIŞI VE DAYANDIĞI DEĞERLER 2

İlk Meclisin açılacağı binanın en önemli eksikliği, çatısının kiremitlerinin yeterli olmaması ve açık yerlerin kalmasıydı. Kiremitlerin eksik kaldığını gören halk, evlerine koşarak damlarından kiremitlerini söktüler, kucak kucak yeni kurulacak devletin, yeni binasını ikmal ettiler. Büyük küçük demeden herkes, kucaklarında kiremit taşıyorlardı.

MECLİSİN toplanma yeri olarak, çeşitli binalar gezildikten sonra, II. Meşrutiyet döneminde İttihat ve Terakki Cemiyeti Kulübü olarak yapılmış, tek katlı, uzunca bir koridorla, bu koridorun iki yanında birer salonla beş büyük ve üç küçük odadan meydana gelen ve o zaman henüz yapımı tamamlanmamış bina tespit edilmiştir. Birinci Türkiye Büyük Millet Meclisi binası olarak seçilen bu bina, Enver Paşa’nın isteği üzerine 1915 yılında “Numune Mektebi” veya “Fırka Kulübü” olarak planlanmıştı. Birinci Dünya Savaşı’nın getirdiği ekonomik darlık sebebiyle bina bitirilememişti. Mondros Mütarekesi sonrasında işgaller başlayınca küçük bir Fransız birliği bu binaya yerleşmişti. Başlarında Fransız İşgal Kumandanlarından Kurmay Yüzbaşı Buazo bulunuyordu. Mustafa Kemal Paşa 27 Aralık 1919’da Ankara’ya ilk defa geldiğinde Dikmen’de karşılandıktan sonra, Hacıbayram Camii ve vilayet binasına giderken, bu binada Fransız bayrakları asılı idi ve yanda Millet Bahçesi’ndeki barakalarda kalan Fransız askerleri yüksek bir duvarın üstünde oturuyorlardı. Aynı günlerde istasyonda da başlarında Yüzbaşı Vitol’ün komutasında bir İngiliz birliği bulunuyordu. Bu yabancı askerlerin bir kısmı Atatürk’ün Ankara’ya gelişinden az sonra, yani 1919 yılının son günlerinde, bir kısmı da 22 Mart 1920 tarihinde Ankara’yı terk ettiler.

YENİ BİNANIN EKSİKLERİ VE MİLLETİN SAHİPLENMESİ

Meclisin açılması kararlaştırıldıktan sonra boşalmış bulunan bu bina Meclis binası olarak seçildi. Yarım kalan işlerinin tamamlanması görevi, İttihat ve Terakki Partisinin temsilciliğini de yapmış olan Necati Bey’e verildi. Necati Bey’in çabaları ve Ankara halkının olağanüstü katkı ve fedakârlıklarıyla binanın eksiklikleri giderildi. Bina bir koridorla iki yana sıralanmış irili ufaklı odalardan oluşuyordu. Devrin tüm özelliklerini yansıtan bu binanın cephelerinde Ankara taşı kullanılmıştır. Ön cephedeki üçlü ikili kemerler ise ahşap konsullara oturmuş geniş saçaklar ve ön cephedeki iki balkon binanın özelliklerini yansıtır. İlk Meclisin açılacağı bu binanın en önemli eksikliği, çatısının kiremitlerinin yeterli olmaması idi. E. Behnan Şapolyo’nun anlatımına göre, “...O zamanlar Ulucanlar’da bir ilk mektep yapılıyordu. Bu bina için Marsilya kiremitleri getirilmişti. Bu kiremitler alınarak Meclisin orta kısmına yerleştirildi... Fakat yan taraflar açık kaldı. Kiremitlerin eksik kaldığını gören halk, evlerine koşarak damlarından kiremitlerini söktüler, kucak kucak yeni kurulacak devletin, yeni binasını ikmal ettiler. Bu görülecek bir tablo idi. Kadınlar, çocuklar, aksakallı ihtiyarlar kucaklarında kiremit taşıyorlardı. Bu suretli binanın eksiklikleri tamamlandı...” İlk Meclisin açıldığında otuz civarındaki memurlarından birisi olan Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, binanın bölümlerini anılarında şöyle anlatmaktadır: “...Müdür ve memurların toplamı 23 Nisan 1920’de 30 kişi kadardı... Bütün memurlar -Başkatip Recep Bey (Peker) müstesna olmak üzere- önceleri tek bir odada otururduk. Birkaç ay sonra memur kadrosu genişletildiğinde, iki odaya ayrıldık. Recep Bey’in odası bizim odanın karşısındaki küçük odaydı. Kendisi orada tek başına otururdu. Bu odaların bulunduğu koridordan Meclisin toplantı salonuna girilirdi. Bu salon, tablası kuzeye ve ayağı güneye bakan (T) biçiminde olup tabla kısmının iki yanında tahta merdivenlerle çıkılan ve ahşap direklere oturan dar ve uzun balkonlar biçiminde birer loca vardı. Bunlar, dinleyici localarıydı. Meclis toplantılarını, gazeteciler de buradan izlerdi. Toplantı salonunun geniş kısmının orta gerisinde, duvara yaslanmış birkaç basamakla çıkılan başkanlık kürsüsü ve hemen önünde biraz daha alçakta hitabet (konuşma) kürsüsü, onun önündeki yerde ise tutanak kâtiplerinin oturduğu sıra ve sandalyeler vardı. Milletvekilleri sıraları, yer darlığı yüzünden, kürsünün hemen dibine yakın bir yerden başlayarak geriye ve yanlara doğru dizilmiş, aralarında ancak bir insanın geçebileceği dar geçitler bırakılmıştı. Söz alan milletvekilleri konuşma kürsüsüne, bu geçitlerden adeta sıyrılırcasına geçerek ulaşırlardı. Toplantı salonunun, Ulus Meydanı tarafındaki koridorun iki yanındaki odalar, bizim kalemin bulunduğu bölümün benzeri idi; çünkü bina simetrik yapılmıştı. O tarafın büyük giriş kapısından Reis Paşa, Başkanlık Divanı üyeleri ve milletvekilleri işlerdi. Bu kapıdan girilince soldaki ilk oda Reis Paşa odasıydı. Onun yanındaki oda Encümen (komisyonlar) odası olarak kullanılırdı. Reis Paşa, önemli toplantıları da bu odada yapardı. Karşılarındaki küçük odalarda ise yaverler ve özel kalem bulunurdu. Bu küçük odalardan biri de mescit olarak kullanılırdı.

3 KERE YANIP SÖNEN IŞIKLAR

Binanın önünde, istasyona inen caddede yapılan geçit resimleri, bu yöndeki iki balkondan seyredilirdi...” Binada başlangıçta elektrik tesisatı yoktu. Bir kahveden alınan kenarları avizeli petrol (gaz) lambası tavanın ortasına asılmıştı. Daha sonraları, bir lokomotifle aydınlatılan Fresko’nun Millet Bahçesi’nden Meclise çekilen elektrik hattı ile aydınlanma sağlandı. Fakat gece saat 12.00 oldu mu, ışık 3 kere yanıp sönerek işaretini verirdi. Bu elektriğin kesileceği anlamına gelirdi. Küçük bir toplantı salonuna sahip olan bu Mecliste mobilya adına Ankara Valiliği bürolarından, şuradan buradan derlenmiş kırık dökük bazı eşyalar vardı. Milletvekilleri, Ankara Öğretmen Okulundan ve Ankara Sultanisi (Lisesi) nden getirilmiş öğrenci sıralarında oturuyorlardı. Sıraların bir kısmı Öğretmen Okulu Ev İşi Dersi’nde öğrenciler tarafından yapılmıştı. Bu sıralar siyah renkli idi.

ZAFER KAZANILANA KADAR SİYAH ÖRTÜ KALACAKTI

Sıra İlk Meclise “kürsü” yapımına gelmişti. Türk milletinin haksızlığa ve işgallere karşı başkaldırışının sesi haline gelecek olan kürsünün yapımını ve kürsü etrafında oluşan bazı duygusal olayları E. B. Şapolyo şu şekilde anlatmaktadır: “... İçeride başkanlık kürsüsü yoktu. Marangozlar omuzlarında keresteler, ellerinde keserleri gelip kürsü yaptılar. Masraf parası da almadılar... Bu kürsünün üstüne, Yunanlılar Bursa’ya girdiği sıralarda siyah bir örtü örtüldü. Zafer kazanılana kadar bu siyah örtü kalacaktı... Bu örtü örtüldüğü gün, pek canlı bir sahne olmuştu. Muhittin Baha gözyaşlarıyla Bursa’yı anlatıyordu. Bir aralık Namık Kemal’in şu parçasını okudu: Biz ol alihimem erbab-ı cehdi içtihadız kim Cihangirane bir devlet çıkardık bir aşiretten Bu esnada Atatürk kürsüye gelerek: ‘Milletimizin bugün mazisinde olduğundan daha çok ümit vardır. Ecdadından daha çok ümit vardır. Namık Kemal demiştir ki: Vatanın bağrına düşman dayadı hançerini, Yok mudur kurtaracak bahtı kara maderini? İşte bu kürsüden ve bu Meclis-i Ali’nin Reisi sıfatıyla ve heyet-i alinizi teşkil eden bütün azanın her biri namına ve bütün millet namına diyorum ki: Vatanın bağrına düşman dayasın hançerini, Bulunur kurtaracak bahtı siyah maderini.’ Parçasını okudu. Bundan sonra da ‘siyah’ örtü konulmuştu... Zafer kazanılınca bu örtü ‘yeşil’ olacaktı... Bu zaman Türk milletinin daima muzaffer olması için Bünyanlı Âlim Hoca, her beş günde bir dua eder, bütün mebuslar ayakta gözyaşları ile duaya iştirak ederlerdi... İşte Millet Meclisinin kürsüsü de kurulmuştu... Kürsünün üzerine de ‘Hâkimiyet Milletindir’ levhası asıldı... Kürsünün arka duvarına ‘Müşavürühüm fi’l-emir’ (Doğrusu “şavirhüm fi’l-emri” olacak. Kur’an Ali İmran Suresi 159. Ayet’ten alınma bu ifadenin Türkçe meali şu şekildedir: “İş konusunda onlarla istişare et, onlara danış.” A. G.) yazılı bir levha asıldı. Altına da bir ‘halı’ asıldı. Bu halı sonradan Piyerloti’ye hediye edildi... Ayrıca Meclisin duvarına Kur’an-ı Kerim’den ‘Şura Suresi’ levhası da asıldı. Tercümesi: ‘Müslümanların hayat işleri, istişareye ehil olanların arasında istişare iledir’ idi.” (Levhada yazan, Kur’an Şûra Suresi 38. Ayet’ten alınma “ve emruhum şûrâ beynehum” yani “onların (Müminlerin) işleri aralarında danışma iledir” cümlesidir. A. G.) İlk Türkiye Büyük Millet Meclisi, 15 Ekim 1925 tarihine kadar bu binada çalışmalarını yapmış, daha sonra şimdi Cumhuriyet Müzesi olan İkinci Meclis binasına taşınmıştır. Bir ara ilk Meclisin bu binasına Ankara Hukuk Fakültesi taşınmış, 1952 yılına kadar da bina Cumhuriyet Halk Partisinin Merkez Binası olmuştur. Daha sonra Eski Eserler ve Müzeler Genel Müdürlüğüne devredilen bina, 1961 yılında “İlk Büyük Millet Meclisi Müzesi” olarak düzenlenmiş ve ziyarete açılmıştır. Bina, 1980 yılından sonra yeni bir düzenleme ile “Kurtuluş Savaşı Müzesi” olmuştur. Müzede Kurtuluş Savaşı ile ilgili belgeler ve eşyalar sergilenmektedir. Müze, İlk Meclis’te de yer alan şu bölümlerden meydana gelmektedir: Riyaset Divanı (Bakanlar Kurulu) Odası, Şer’iye Encümeni Odası, Dinlenme Odası, Encümenler Odası, Toplantı (Genel Kurul) Odası, Reis Odası (Gazi Odası).

MECLİS BİNASINA BAĞLILIK DUYGUSU

Hıfzı Veldet Velidedeoğlu, bu binanın Milli Mücadele döneminde yüklendiği “misyonu” ve bu misyonla ilgili duygularını şu şekilde anlatmaktadır: “Bu binaya ‘bizim Meclis binamız’ derdim; çünkü biz Meclis memurları, içinde ilk Türkiye Büyük Millet Meclisinin açılmış olduğu bu binayı çok severdik. Hele ben, burasını sanki dedelerimizden yadigâr kalmış, her köşesi anılarla dolu eski bir mülk gibi ilk günden beri çok sevmiş ve benimsemiştim. İlk Meclis binasına karşı beslediğim bağlılık duygusu belki şundan doğmuştur: Türkiye tarihinin dönüm noktası olan ‘ulusal egemenlik çağının başlayışı’ ve dünya tarihinin de ‘tutsak ulusların emperyalist saldırganlara karşı başkaldırma çağının açılışı’ gibi çok büyük çaptaki devrimsel olayları, o binada kendi gözlerimle günü gününe izlemiş, onun içinde -küçük bir görevle de olsaçalışarak o devrim çağını doğrudan doğruya yaşamıştım. Bu benim için az şey değildi. Bugün müze olan İlk Meclis binası, Milli Mücadele’nin sanki soluk alıp verdiği ‘göğüs kafesi’ idi. Bu mücadelenin yüreği onun içinde çarpıyor, cepheye ve yurdun her yanına, her gün inanç, yüreklilik, savaş dayancı (azmi), umut ışığı oradan dağılıyordu...”

YARIN: MECLİS’İN AÇILIŞ TÖRENİ