İstanbul Yenikapı’da 5 milyon insanın katıldığı büyük bir “Demokrasi ve Şehitler Mitingi” gerçekleştirildi. Bütün devlet erkânının, siyasi parti liderlerinin, STK başkanlarının, sanatçıların katıldığı miting, bütün Türkiye’deki Demokrasi Meydanları’nda da dev ekranlardan izlendi. Tarih 7 Ağustos 2016 idi. Bu mitingden sonra çok şey değişecekti.

İHANET VE İŞGAL KALKIŞMASINA KARŞI “DEVLET DURUŞU” GÖSTERMEK-5

(3 YIL ÖNCE 15 TEMMUZ’DA YAŞANANLAR)

Kalkışma teşebbüs aşamasında kalsa da, Türkiye maalesef bu kulvardadır. Demokrasi ve anayasa ihlaline itiraz edip göğüs gererken, milli birliğimizin hisarlarını yıkmaya çalışan odak ve fırsatçılara prim verilmemelidir. Türk milleti darbeye boyun eğmedi, ancak iç savaşa hiç kimse bilerek veya bilmeden hizmetkârlık da yapmamalıdır. Ve de yaşananların küresel bağlantıları olduğu kadar, Orta Doğu’daki sınırların ve devletlerin çökmesiyle de yakından bağı olduğu gözden uzak tutulmamalıdır.

Yeni bir müdahale kapıları milli mutabakatla sürgülenmeli, intikamcı söylem ve üsluptan sakınılmalıdır. Tehlike geçmiş değildir. Ekonomideki bozulmalar, dip yapan turizm korkuları tırmandırmaktadır. Terör böylesi puslu ve şaibeli ortamdan her an istifade etmek için harekete geçecektir. Bu ülkeyi darbecilerin tasallutundan korumalıyız. Darbenin zorbalık ve ülkeye ihanet olduğunu unutmamalıyız.

Milletimizin sivil yönetime sahip ve destek çıkması memnuniyet vericidir. Ancak sokaklara sıkışıp kalırsak, kutuplaşmanın artacağını da görmezden gelemeyiz. Başbakan ayrım yapmadan kucaklaşalım diyor, o halde bunun gereğini milletçe yapalım, yasımızı tutalım, kardeşliğimizi ezmeye, Türkiye’yi çözmeyi planlayanlara hep birlikte engel olalım. Asker de bizim, polis de bizimdir ve milletin öz evlatlarıdır. Birini diğerine tercih edemeyiz. Birini diğerinden üstün tutamayız. Anayasal düzeni zor kullanarak ve silah yoluyla değiştirmeye kalkışanların senaryolarını tamamen yırtıp atmak için bir olalım, beraber olalım, doğudan batıya, güneyden kuzeye büyük bir millet olduğumuzu dosta da düşmana da gösterelim.

Türkiye bizimdir, herkes Türkiye’dir. Türk milleti ayrılık kabul etmeyen, varlığının bedelini kanla, fedakârlıkla ödemiş büyük bir kudrettir. Bilelim ki, 15 Temmuz bir lütuf değil, 93 yıllık cumhuriyet tarihinin simsiyah bir sayfasıdır. Türkiye ya bağımsızlığına ve milli kimliğine kardeşlik şuuruyla sahip çıkacak, ya da şu anki tereddüt ve başıboşluklar terörizme altın tepsi içinde arayıp da bulamayacağı yeni fırsatlar sunacaktır. Ya milli ruh tüm harabeyi kaldıracak, ya da bu harabenin altında hep birlikte kalmak mukadder olacaktır.

Bu itibarla doğrulalım, ayağa kalkalım, hainleri güldürmeyelim, darbecilere el ovuşturmayalım, ne mutlu Türk’üm seslenişiyle bağımsızlığımızın sembolü ay yıldızlı al bayrak altında hep beraber toplanalım. Korku aşılayanlara, korkuluk dikip siyasi istismar çetelesi tutanlara şans tanımayalım, Türkiye’yi yaşatalım, payidarlığına cansiparane şekilde hizmet edelim.

Gün dayanışma günüdür. Gün kardeşliğimizi tescil ve teyit etme günüdür. Gün büyük düşünme, istiklalimize sahip çıkma, küçük hesap yapanları, dağılmamızı gözleyenleri mağlup etme günüdür.”

ARTIK, HİÇBİR ŞEY ESKİSİ GİBİ OLMAYACAK

Yurt sathında devam eden Demokrasi Mitinglerinin 22. gününde İstanbul Yenikapı’da 5 milyon insanın katıldığı büyük bir “Demokrasi ve Şehitler Mitingi” gerçekleştirildi. Bütün devlet erkânının, siyasi parti liderlerinin, STK başkanlarının, sanatçıların katıldığı miting bütün Türkiye’deki Demokrasi Meydanları’nda da dev ekranlardan izlendi. Tarih 7 Ağustos 2016 idi. Bu mitingden sonra Türkiye’de artık hiçbir şey eskisi gibi olmayacaktı. Türk milletinin sosyolojisi, siyaseti de yeniden şekillendirecek, Türkiye Cumhuriyeti Devleti 3. yapılanmasını bu sürecin sonunda gerçekleştirmiş olacaktı. Burada dirilen “milli ruh” “Cumhurbaşkanlığı Hükümet/Yönetim Sistemi modeline geçişi sağlayacak, Türk milleti ve devleti bundan sonra daha “bağımsız” ve “milli” düşünmeye ve hareket etmeye başlayacaktı.

Sayın Devlet Bahçeli o gün Yenikapı’da ellerinde Türk bayrakları ile toplanan milyonlar karşısında belki de en önemli konuşmasını yapacaktı. Konuşma, sonradan internet ortamında milyonlarca kez tekrar tekrar dinlenecekti. Türk milletine kahramanlığından dolayı teşekkür eden Bahçeli, 15 Temmuz hain kalkışmasını tarihsel süreç içinden yorumlayan çok özlü ve mesaj dolu bir konuşma yaptı. Kosova, Niğbolu ve Varna’dan, Mondros Mütarekesi’ne, İzmir ve İstanbul’un işgaline oradan kurtuluşa uzanan bir derinlik içinde karşı karşıya kaldığımız meseleyi ortaya koydu.

VATAN SAHİPSİZ DEĞİLDİR MİLLET YETİM DEĞİLDİR

Sayın Devlet Bahçeli konuşmasının son bölümünde, bundan sonra milli ve bağımsız Türkiye yolunda yaşanacak değişimin de sinyallerini içeren şu sözleri söyledi:

“Yeni manda özlemlerine geçit vermeyelim, bu milleti himayesi altına almaya kalkışan vesayetçi odaklara şans tanımayalım. Bizanslı Diyojen’in nesli fırsat kollamaktadır; ve de 15 Temmuz bunun ispatıdır. Tekfurların varisleri devrededir, İstanbul’u kaybeden Konstantin’in torunları iştahla dağılmamızı beklemektedir. Merzifonlu Kara Mustafa Paşa karşısında kabuslar gören Viyana, Boğaz’ın sularına gömülmüş Kraliyet donanması, Anadolu’dan defolup giden yedi düvel tarihsel hesabı görmek için sabırsızdır. Nene Hatun, Aziziye tabyalarından sökülüp atılan Ermeni çeteleri karşısında nasıl devleşmişse, bizler de Türkiye karşıtı cepheye öyle hareket etmeliyiz.

Anımız birdir, adımız birdir, atimiz birdir; biz Türk milletiyiz. Yedi bölge, dört mevsim, 81 vilayetle Türkiye’yiz. Kültür ve medeniyet beşiği bu topraklarda yeni bir Fetret Devri’ne izin veremeyiz, vermeyeceğiz. Taht kavgası değil, talih ve tarih ortaklığıyla istikbale yürümeli, istiklalimizi müdafaa etmeliyiz. Tükenmemiş düşmanlıkların hedefindeyiz. Unutulmamış yenilgilerin karşı mevziisindeyiz. Bugün yaşadıklarımızın kökü geçmişte, derinlerdedir.

Türklüğe karşı bin yıldır sinmiş husumet saklandığı yerden yeniden doğrulmuştur. Bu tam bir hesaplaşmadır. Biz hasbi olursak, biz kesrete yüz çevirip vahdet denizine hep birlikte açılırsak bizi kimse yenemez, bize kimse boyun eğdiremez. Bin yılın kaynaştırdığı Türk milleti oyunları boşa çıkaracaktır. Bunun şartı kısır ve sanal çekişmelere son verilmesidir. Tuzaklar tümden bozulacaktır. Millet yediden yetmişe yeniden doğacak, tereddüt ve tehditlerin perdesini yırtıp atacaktır. Tarih boyunca, “yurduna alçakları uğratmamak uğruna göğüslerini siper eden” ecdadımızın bizlerden beklentisi budur.

Dikkat ediniz: Şehadet deyince, gazilik deyince, al bayrağı görünce, İstiklal Marşı’nı duyunca, gözleri hasretle yaşarmayan, ğöğüsleri gururla kabarmayan, Yürekleri coşkuyla çarpmayan, vicdanları titremeyenle paylaşacak ekmeğimiz olmayacaktır. Onları iyi belleyiniz. Onlar asla ve asla bizden değildir. Onlar kuzu postuna bürünmüş kripto canavarlardır. Vatan sahipsiz değildir. Millet yetim değildir. Devlet öksüz değildir.

İçten ve dıştan kuşatılan Türkiye; iman, sadakat ve sevda dolu milli kalplerle yükselecek, yükseldikçe başı arşa değecektir. 15 Temmuz’da yaptınız, bundan sonra da çemberi yaracak ve ülkeyi kurtaracak olan gene sizlersiniz. Başarmaktan başka çaremiz yoktur. Bağımsız yaşamaktan başka seçeneğimiz yoktur. Devleti kanser gibi sararak yok oluşumuzu projelendiren FETÖ ve efendilerini tasfiye ve telin etmekten başka yol da bulunmamaktadır. Tuzaklarla dolu engelleri aklımızla, ferasetimizle, faziletle bereketlenmiş kalplerimizle birer birer aşıp mutlaka Türkiye’yi sonsuzluğun ufuk çizgisine taşıyacağız. Muhtaç olduğumuz kudret, inanç, cesaret ve müjde İstiklal Marşı’mızın satırlarında vardır:

Korkma, diye başlıyor İstiklal Marşı’mız, Korkma! Korkma, varsın ihanet karanlık sokaklarda kol gezsin, korkma, yine bütün dünya karşımıza geçsin, korkma, sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak, yurdumun üstünde tüten en son ocak.

Fethullahçı Terör örgütüyle birlikte küresel güçlerin tetikçiliğini yapan diğer cinayet ve ihanet çetelerinin kökünü hep birlikte kurutmak zorundayız. Aksi halde yarın Mahkemeyi Kübra’da bunun hesabını veremeyiz. Bize vatan bırakan şehitlerimizin yüzüne bakamayız.

Hâlâ terörist başı Gülen’i ülkemize vermemek için bin dereden su getiren ABD’ye, 15 Temmuz’u anlamayan Vatikan kafasına, darbecileri kollayan ve açık tavır göstermeyen tüm ülkelere karşı Türkiye’nin büyüklüğünü gösterelim.

Bir olalım, diri duralım. Türkiye Cumhuriyeti var olacaktır, teminat sizlersiniz. Egemenlik kayıtsız şartsız milletin olacaktır, güvence yine sizlersiniz.

Diyorum ki, birlik ve dayanışmamız daim olsun. Rabbim aziz milletimden razı olsun. Biliniz ki, inanıyorsanız üstünsünüz, zaferi kazanacak olan da sizlersiniz.

Bugün değeri çok daha iyi anlaşılan bir mücadelenin kahramanı ve devletimizin kurucusu olan Mustafa Kemal Atatürk ile silah ve dava arkadaşlarının aziz hatırasını bir kez daha saygı ve şükran duygularımla anıyorum. Bu vesileyle, tarih boyunca Türklüğü yaşatmak uğruna hayatlarını feda eden kahraman ecdadımızı; bugün teröristlerle mücadele ederken şehit düşen kahraman güvenlik güçlerimizi, aziz vatandaşlarımızı ve gazilerimizi rahmet ve minnet duygularımla yâd ediyorum.

15 Temmuz’dan beri 22 gündür tutulan demokrasi nöbetinin ve bugünkü mitingimizin hayırlı olmasını niyaz ediyor, emeği ve katkısı geçen herkese şükranlarımı sunuyorum. Şu anda Türkiye’nin birçok meydanında bizleri izleyen vatandaşlarıma en kalbi duygularımı iletiyorum. Sözlerime son verirken hepinizi en derin sevgi ve saygılarımla selamlıyor, her birinizi Allah’a emanet ediyorum.

Ne Mutlu Türk’üm Diyene.”

 

BİTTİ NOT: Bu yazıda bahsedilen Sayın Devlet Bahçeli’nin konuşmaları, MHP’nin internet sitesinden alınmıştır. http://www.mhp.org. tr/htmldocs/genel_baskan/konusmalari/ mhp/Devlet_Bahceli_Konusmalari.html