İstanbul’un Fatih Sultan Mehmet’in liderliğinde Müslüman Türk milleti tarafından fethinin 567. yıl dönümünde Ayasofya ile ilgili tartışmalar yeniden gündeme geldi. 29 Mayıs günü coşkulu bir kutlama yapılmıştı. Fethin sembolü olan Ayasofya’da ‘Fetih Suresi’ okunmuştu.

BİZANS MUHİPLERİ RUM PATRİKHANESİ VE AYASOFYA-1

 

Yunanistan, Ayasofya’da Kur’an okunmasını “meydan okuma” olarak yorumlayarak haddini aşan açıklamalarda bulunmuştu. Cumhurbaşkanı Sayın Recep Tayyip Erdoğan, bu söylemlere, “Ayasofya’da Kur’an da okunur, namaz da kılınır. Buna ancak ve ancak aziz milletimiz karar verir” sözleri ile çalışma talimatı vererek net bir cevap vermiş oldu. Daha sonra Erdoğan’ın partisinin MYK toplantısında kurmaylarına, “detaylı bir araştırma yapın” dediği ve “hassas çalışma” vurgusu yaptığı kamuoyuna aksetti. Sayın Erdoğan’ın, “araştırmayı tamamlayınca bu konuyu yeniden konuşalım” dediği gelen bilgiler arasındaydı. Elbette Cumhurbaşkanı’nın talimatı Ayasofya’nın cami olarak ibadete açılması ile ilgiliydi.

“Azınlıklara gelince, bu konuda değiş-tokuş ileri sürmüştük. Öbür devletlerin temsilcileri de bu konuda bizim fikrimizi izlemişler ve onaylamışlardı; ama bir fesat ve hıyanet ocağı olan, ülkede ayrılık ve uyuşmazlık tohumları saçan, Hristiyan hemşehrilerimizin huzur ve refahı için de uğursuzluk ve felaket simgesi olan Rum Patrikhanesini artık topraklarımızda barındıramayız. Bu tehlikeli örgütü ülkemizde tutmamız için ne gibi vesile ve nedenler ileri sürülebilir? Türkiye’nin, Rum patrikhanesi için topraklarında bir sığınak göstermeye ne zorunluluğu vardır? Bu fesat yuvasının gerçek yeri Yunanistan değil midir?” M. K. Atatürk (Lozan Konferansı’nın ilk dönem görüşmelerinin yapıldığı sırada, 25 Aralık 1922’de Le Journal Gazetesi muhabiri Paul Herriot’ya Çankaya’da verdiği demeç. Atatürk’ün Söylev ve Demeçleri, C: III., İstanbul, 1954, s. 57.

 

Yunanistan’dan gelen fütursuz açıkla malara en sert tepki MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’den geldi. Son günlerde Yunanistan’ın sivil ve asker yöneticilerinden gelen tehditvari açıklamaların milli tahammülü zorladığını belirten Sayın Devlet Bahçeli, Türkiye’nin hiçbir küstahın sabah akşam tehdit edeceği bir ülke olmadığını vurguladı “Ayasofya’dan çan sesi değil, Allah’ın izniyle ezan sesi yükselecektir.” Diyen Sayın Devlet Bahçeli, şunları kaydetti:

“Herkes haddini hududunu iyi bilmelidir. Savaş baltalarını çıkarıp fütursuzca sallayanlar unutmasınlar ki, Türk milleti muzaffer ve kahraman bir millettir. Yunanistan Savunma Bakanı’nın askeri çatışma ihtimalini de ifade ederek ‘Her türlü senaryoya göre hazırlık yapıyoruz’ demesi korkak bir meydan okumadır. Türkiye Cumhuriyeti, stratejik bir tehdide dönüşen Yunanistan’ın Kıbrıs, Doğu Akdeniz ve diğer milli konulardaki alçak hesaplarını alt üst edecek muktedirliğe sahiptir.

Ayasofya Camii’nde manevi aşk ve adanmışlıkla okunan Fetih Suresi’nden rahatsızlık duyan, egemen devlet vasfımızı hiçe sayıp hayasızca tepki gösteren Yunan Hükümeti’ne hatırlatırım ki, Ayasofya fethin kutlu bir sembolü, kutsal bir emanetidir.

Kıbrıs Limasol’daki Köprülü Camisi’nin avlusuna molotofkokteyli atanların ve Larnaka’daki Tuzla Camisi’nin duvarına Bizans bayrağı asanların kimlerden beslendiği aşikârdır.

Camilerimize yönelik bu çirkin saldırıları şiddetle lanetliyor, Güney Kıbrıs Rum Yönetimi’nin suçluları derhal bulup cezalandırmasını ümit ediyorum.

Bizans’ı ihya peşinde koşan ahmaklar boşa kürek çekmektedir. Zulmün perdesi 567 yıl önce kapanmıştır. Ayasofya Müslüman Türk milletinin fetih camisidir. Bu hakikat değişmeyecektir. Herkes hesabını buna göre yapmalıdır. Ayasofya’dan çan sesi değil, Allah’ın izniyle ezan sesi yükselecektir.”

BİZANS SEVERLERIN YALANLARI

Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesi gündeme gelince içimizdeki “Bizans muhipleri” (Bizans severler) hemen harekete geçtiler. Yunanistan’dan daha fazla bu işe sahiplenenler vardı! Kimi sözde Atatürkçüler, “Atatürk’ün Ayasofya’yı müze yaptığını, yeni tercihin Atatürk’ün tasarrufunu ortadan kaldırmak olacağını, bunun Atatürk’le hesaplaşma olduğunu” anlatmaya başladılar!

Elbette bu tezleri iler sürenler, Ayasofya’nın Atatürk döneminde 1934 tarihli bir Başbakanlık Kararnamesi (Atatürk’ün imzasının sahte olduğu tartışması olan) ile müzeye dönüştürülmesi sürecinin niçin ve nasıl gerçekleştiği, dönemin iç ve dış politik gelişmelerinin neler olduğu gibi tarih biliminin en temel yöntem ilkelerini bile dikkate almıyorlardı. Bunlar, her zaman yaptıkları gibi, “tabulaştırdıkları, adeta bir fetiş haline getirdikleri Atatürk’ü” ve onun zamanındaki tasarrufları ideolojik duruşlarına kılıf olarak kullanıyorlardı.

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı Ekrem İmamoğlu, Yunanistan’da yapılan Uluslararası Delphi Ekonomi Forumu’na telekonferansla katıldı. İmamoğlu’na katıldığı panelde, Ayasofya’nın ibadete açılması konusu hakkındaki görüşleri soruldu.

Gazeteci Alexis Papachelas, İmamoğlu’na “Ayasofya ibadete açılmalı mı? Konuyla ilgili düşünceleriniz nedir?” sorusunu yöneltti. İmamoğlu, kendisine yöneltilen bu soruya “Ayasofya’nın ibadete açılması gibi bir ihtiyacın bulunduğuna inanmıyorum. Türkiye’nin ve dünyanın başka sorunları var ve bu konunun iç siyaset malzemesi olarak kullanılmaması gerekiyor.

Türkiye’deki ibadethanelerden ve tarihi eserlerden merkezi hükümet, Turizm Bakanlığı ve kurumları sorumlu. İstanbul Belediye Başkanlığı’nın sorumluluğu altında bulunmuyor” sözleriyle yanıt verdi.

1500 YILLIK TARİH

İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanı, Yunan gazeteciye yaptığı açıklamanın ardından FOX TV’de Çalar Saat programına konuk oldu. Program sunucusu İsmail Küçükkaya, İmamoğlu’na Yunan gazeteciye yaptığı Ayasofya açıklamasını sordu.

Ekrem İmamoğlu soruya “Burada söylediğim benim çok net. Sorular soruldu, daha çok pandemi ve şehirler konuluydu. O arada, moderatör bunu sordu.

Söylediğim şey şu; Türkiye’nin gündeminin buna ihtiyacı yok. Böyle bir konu yok, gündem yok. Cevabım çok net. Bu gündem değil, başka sorunlarımız var. Ayasofya, 1500 yıllık tarihi bir emanet.

Orada ezan-ı şerifimiz okunuyor her vakitte. İslami eserlerin sunulduğu külliye tarafı var. Türkiye’nin gündemi değil.” şeklinde cevap verdi. Şehrü’l-eminde ilkesizlik diz boyu… Yunanistan’da Yunanlılara başka, Türkiye’de Müslüman Türklere başka konuşuyor. Bir yerlerden aşina olduğumuz “takiyye” açık ve aleni…

Daha önce belediye başkanlığı sırasında Beylikdüzü’nde Makariyoslu anıt açan, Yunanistan ziyareti sırasında “Pontus Cumhuriyeti” haritaları önünde Yunanlı yetkililerle pozlar veren ve 29 Mayıs 2020 günü Fatih’in türbesini ziyaretinde her tarafından saygısızlık akan bu adamın elbette Ayasofya’nın camiye dönüştürülmesini desteklemesini beklemek abesle iştigaldir.

Bizans sever bir sözde akademisyen de televizyonlarda, “buranın UNESCO’nun kültürel miras listesinde olduğunu buna zarar verilmemesi gerektiğini” söylüyordu.

Sanki, Ayasofya cami olunca kültürel miras olmaktan çıkacaktı? Sanki, UNESCO’nun kültürel miras kapsamında olan hiç cami yoktu?

YARIN: MÜTAREKE İSTANBUL’UNDA FENER RUM PATRİKHANESİ