İnsanın aklına şu soru geliyor; Koskoca ilk 45 dakika neredeydiniz kardeşim? Sen Ersun Yanal, Moses’deki etkisizliğe 45 dakika nasıl dayandın? Cezadan çıkan Isla’daki maç eksiğini görmek için o kadar süre beklenir mi? Gördün mü, iki futbolcu değişikliği, takımı nasıl havaya soktu. Nasıl bir anda maç 3-0’dan 3-3’e geldi. İlk 45 dakikayı unutun, ikinci 45’e bakın. İşte direnen, mücadele eden, yenilgiyi kabul etmeyen, sahada ter döken Fenerbahçe bu, Fenerbahçelilik ruhu bu. İlk yarıdaki gibi ‘dan-dun’ oynamazsan, uzun toplarla çıkmaz, yan top yapmazsan, ayağa oynarsan, pozisyon da bulursun, gol de bulursun, rakibe üstünlük de sağlarsın. Aslında Fenerbahçe için ters işledi her şey dünkü maçta. Sarı-Lacivertliler, iyi başlayıp, sonunu getiremiyordu. Bu kez kötü başladılar, iyi götürdüler. Böyle oynayan Fenerbahçe yenilse de, berabere kalsa da , gönül verenler mutlu olur, umutlu olur. Dün biraz becerikli ve şanslı olsalar, sahadan galip bile ayrılabilirdi, Sarı-Lacivertliler. Bu arada unutmadan yazalım, Fenerbahçe’nin en iyi transferi Dirar’dır, Dirar. Mükemmel oynadı, özellikle ofansta çok etkiliydi. Bu futbolcu onca ay, nasıl takımdan uzak tutuldu, hayret! Fenerbahçe’de en büyük sorun futbolcuların kendilerine güvenmeleri, iyi futbolcu olduklarını anlamaları, arkadaşlarına güvenmeleri, büyük bir takımda oynadıklarına vakıf olmaları diye düşünüyoruz. Bunlar halledildiği zaman, inanın gerisi gelir. Sanıyoruz bu maçtan sonra futbolcular bunu anlamışlardır.

Tam da Ersun Yanal’ın dediği bu işte; ‘Yıkılmadık, çöktük, kalkacağız…’ Aynen dün öyle oldu. 3-0’ı kabullenmedi, ne futbolcular, ne de Ersun hoca. Kolay değil, Beşiktaş gibi bir takımı farklı bir skordan sonra yakalamak. Fenerbahçe sahada böyle mücadele etsin, rakiplerinin de korkulu rüyası olur, düşme endişesi de kalmaz. Hep söylüyoruz, Fenerbahçeli futbolcular istesinler, inansınlar yeter… Bu maç bir milat, bu skor, bir uyanışın başlangıcıdır. Eski günler yakındır…