Kemal Kılaçdaroğlu kaynaklı olduğu anlaşılan kumpas, sözün bittiği yerdir. Her şey bu kadar açık olmasına, işin içindeki piyonların net ifadelerine rağmen, parti yönetiminin ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun hala masal anlatmaları, Cumhur ittifakını ve sayın Cumhurbaşkanını suçlamaya çalışmaları, pişkinliğin çok ötesine geçmiştir.

Kandil katillerinin sözcülüğüne soyunup, PKK uzantısı PYD terör örgütüne sahip çıktı. Yetmedi, PKK’nın siyasi ayağı HDP ile hükümet kurmayı teklif etti. Bu kadarla kalmadı, bu terör partisi ile ittifak kurup, meclise girmelerinin yolunu açtı. Bu kirli ortaklığı o kadar sevdi ki, yerel seçimlerde daha da ileri götürdü ve bir paylaşım içine girdi. Seçim sonrasında da diyet ödemeyi her şeyin önüne geçirip seferber oldu. FETÖ’yü temize çıkarmak için bütün Türk milletinin gözünün içine bakarak, 15 Temmuz ihanetine, “kontrollü darbe” dedi. Türkiye’nin bekasına yönelik tehditleri yok etmek için yaptığı sınırötesi harekatlara ya doğrudan karşı çıktı veya “içimiz yanarak destek verdik” diyerek, asıl niyetini ortaya koydu. Barış Pınarı Harekatı devam ederken, yaptığı açıklamalarla Türkiye düşmanı olan, harekatın durdurulmasını, Türk askerinin geri çekilmesini isteyen ülkelere malzeme verdi, onlarla aynı şeyleri söyledi. Yaptığı açıklamaların verdiği rakamların tamamına yakının ya yalan, ya yanlış veya saptırma olduğu defalarca belgelendi.

PARTİSİNİN İÇİNDE DE KUMPAS KURUYOR

Hemen anlamışsınızdır, Kemal Kılıçdaroğlu’ndan bahsediyoruz. Bu sicili ile Mustafa Kemal Atatürk’ün kurduğu CHP’ye Genel Başkanlık yapıyor, daha doğrusu yaptığını zannediyor. Zaten bir FETÖ kumpası ile oturduğu koltuğun altında kaldığının, böyle devam edemeyeceğinin kendisi de farkında. Nitekim, sadece Cumhur ittifakına karşı değil, kendi partisi içinde de koltuğunu koruyabilmek için son derece çirkin, vahim, hatta vicdansız ve ahlaksız kumpaslar kurduğu ortaya çıktı. Bu kumpasları doğal olarak çap ve yetenek olarak kendisi ile uyuşan, bağdaşan ve işbirliği yapanlarla birlikte kuruyor. Parti içindeki ortaklarının kimler olduğunu henüz bilmiyoruz, ama Muharrem İnce’nin açıklamaları bir ipucu veriyor ve yakında ortaya çıkacaktır. Ancak, kumpasın dışarıdaki kurucu ortakları ifşa olmuşlardır.

SİCİLİ BOZUK GAZETECİ

Rahmi Turan denilen sicili bozuk gazetecinin bu işin içinde olması bizim için sürpriz değildir. Bu şahsın nereden gelip nereye gittiği, kime ve neye hizmet ettiği bellidir. Uzun gazetecilik hayatı boyunca bu milletin faydasına, bu ülkenin hayrına olacak tek bir işine, tek bir yazısına, başında bulunduğu gazetelerin tek bir haberine rastlanmamıştır. Tam tersine, ahlaki değerleri, milli duyguları çok kolaylıkla istismar ettiği ve ayaklar altına aldığı, bilinen bir durumdur. Kendi güdük zihniyeti ve menfaatleri için yapamayacağı hiçbir şeyin olmadığını kendisi ile uzun yıllar çalışmış, yakın arkadaşları örnekleriyle anlatmaktadırlar.

TENCERE KAPAK İLİŞKİSİ

Rahmi Turan’ın suflörü olduğu anlaşılan Talat Atilla denilen şahsın da gazetecilik hayatı, dedikodu, fitne ve provokasyon maksatlı haber ve yazılarla sınırlıdır. Görüldüğü gibi tencere yuvarlanıyor ve kapağını buluyor. Bu kumpasın içinde olanların nasıl birbirlerini tamamladıklarını Türk milleti ibretle izliyor. Kaldı ki, filmin tamamı henüz vizyona girmemiştir. İzlediklerimizin bir fragmandan ibaret olduğu, arkasının geleceği anlaşılıyor. Ancak, bu kadarı bile CHP gibi bir partinin nasıl yönetildiğini, daha doğrusu yönetilemediğini, nasıl savrulduğunu, neye ve kimlere hizmet ettiğini anlamaya da anlatmaya da fazlasıyla yetmiştir.

DEFALARCA UYARDIK

Yıllardır yazdık ve katıldığımız televizyon programlarında defalarca şunu söyledik: “CHP bu haliyle bırakın Atatürk’ün kurduğu parti olmayı, sıradan bir siyasi parti bile olamamaktadır. Büyük kırılmalar, büyük savrulmalar yaşamakta ve Türkiye için bir milli güvenlik sorunu oluşturmaktadır. Sık sık kurultay toplamakla ünlü bu parti, kendi iç çekişmelerini bir kenara bırakmalı, biran önce toplayacağı olağanüstü kurultayda bu perişanlığını tartışmalı, kendine bu ülke ve milletin beklentilerine uygun, gerçek bir alternatif oluşturacak yön belirlemeli ve ona göre siyaset üretmelidir.” Biz bunları söylerken, karşımızdaki CHP’liler bu uyarımızı dikkate almak ve makul cevaplar vermek yerine, hakaret ederek, gündemi değiştirerek, şahsi hesaplarını öne çıkararak saldırıya geçtiler. Bugün bizim söylediklerimizi başta aklı başında CHP’liler olmak üzere, herkes söylüyor.

BU REZİLLİKLERİN ÜZERİ ÖRTÜLEMEZ

Son ortaya çıkan ve bizzat Kemal Kılaçdaroğlu kaynaklı olduğu anlaşılan kumpas sözün bittiği yerdir. Her şey bu kadar açık, bu kadar net olmasına, işin içindeki piyonların net ifadelerine rağmen, parti yönetiminin ve özellikle Kemal Kılıçdaroğlu’nun hala masal anlatmaları, Cumhur ittifakını ve sayın Cumhurbaşkanını suçlamaya çalışmaları, pişkinliğin çok ötesine geçmiştir. CHP’nin borazanı medya susarak, görmezden gelerek, yok sayarak veya Kılıçdaroğlu’nun, “amiral gemisi” olup, iktidarı ve Cumhurbaşkanlığını hedef göstererek bu rezilliklerin üzerini örtemezler. Bu işin burada bitmeyeceği, çok daha vahim rezaletlerin ortalığa saçılacağı şimdiden bellidir.

Bu kumpasın niye kurulduğu, Muharrem İnce’nin neden hedef alındığı, işin içinde kimlerin olduğu ayrı bir tartışma konusudur ve yeri ve sırası geldikçe bunları da değerlendireceğiz.