Türkiye'de hem denizde hem de karada deprem üretme potansiyeline sahip 500’den fazla aktif fay bulunuyor. 

Bu fayların konumları 1945’ten itibaren belli aralıklarda yapılan araştırmalarla güncellenen ‘Türkiye Deprem Tehlike Haritası’ üzerinde görülebiliyor. Harita son olarak 2018’de yapılan çalışmalarla güncellendi; en yeni hali 1 Ocak 2019 tarihinde yürürlüğe girdi.

Artık herkesçe bilinen Kuzey Anadolu Fay Zonu ile Doğu Anadolu Fay Zonu haritadaki ilk dikkat çeken ve deprem üretme kapasitesi en yüksek olan faylar. Bu iki fay dışında Ege’de de büyük depremler üretebilecek pek çok fay bulunuyor. Söz konusu fayların geçtiği yerler ve yakın çevredeki alanlar haritada kahverengiye yakın koyu kırmızı renkle gösteriliyor.

Bu bölgelere kıyasla daha düşük riskli alanlar ise haritada sarı ve sarının tonlarıyla belirtiliyor. Ancak "düşük riskli" ifadesi bu bölgelerde hiç deprem olmayacağı anlamına gelmiyor. Nitekim, zaman zaman bu alanlarda da sarsıntılar yaşanıyor. 

Haritanın en açık sarıyla işaretlenmiş bölgeleri olarak İç Anadolu ve Doğu Karadeniz’in bir bölümü ile Akdeniz ve Marmara’nın bazı bölümleri öne çıkıyor. Peki bu bölgelerin deprem üretme olasılıkları neler? Depremselliklerini kırmızı alanlara kıyasla incelediğimizde neler söyleyebiliriz? Konuyu uzmanlarla mercek altına aldık...

‘MARMARA’DAKİ DEPREM SADECE İSTANBUL’U ETKİLEMEZ’

Beklenen Marmara depreminde en büyük hasarı İstanbul’un alacağı biliniyor. Zaten haritada da İstanbul ve çevresi koyu kırmızı renkle gösteriliyor. Fakat şehrin batısında Edirne, Tekirdağ ve Kırklareli'de sarı alanlar dikkat çekiyor. Bu şehirleri neler bekliyor?

AFAD Bilim Kurulu Üyesi Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Marmara’daki bir depremin çok fazla şehri etkileyeceğini belirterek, “Marmara Denizi içerisindeki deprem, tüm Marmara Bölgesi'ndeki yerleşim yerlerini etkiler. İstanbul’da bina, insan ve kritik tesis sayısının fazla olması sebebiyle 'en çok etkilenecek şehir' vurgusu yapılıyor. Bu demek değildir ki Tekirdağ, Edirne, Kırklareli etkilenmeyecek. Meydana gelen deprem bu üç şehirde de hasara neden olabilir" ifadelerini kullandı.



‘DOĞU KARADENİZ İÇİN EN GÜVENİLİR YER DENİR AMA BU DOĞRU DEĞİL’

Haritada Karadeniz'in doğusunda da sarı ve sarının tonları hakim... Peki Doğu Karadeniz deprem açısından güvenilir mi?

Karadeniz Teknik Üniversitesi Jeoloji Mühendisliği bölümünden emekli Prof. Dr. Osman Bektaş, Türkiye Deprem Tehlike Haritası'nın, depremin zaman ve yerini vermediğini vurgulayarak, “Doğu Karadeniz’in en güvenilir yer olduğu söylenir ama bu doğru bir algı değil. Bu tıpkı hastalığını bilmeyen kişinin kendini sağlıklı hissetmesi gibidir. İstanbul’da bir deprem beklerken, Trabzon’da da büyük bir depremle karşılaşabiliriz” dedi.

Prof. Dr. Bektaş, şu noktaların altını çizdi:

“Doğu Karadeniz Bölgesi, üç deprem kaynağının tehdidi altında. Birincisi Karadeniz sahile paralel olarak 10 kilometre açıktan geçen Karadeniz Fayı, ikincisi güneybatıdan geçen Kuzey Anadolu Fay Zonu, üçüncüsü de Kuzeydoğu Anadolu Fayı... Bu üç fayın herhangi birinde olabilecek deprem Karadeniz’i 0,2/0,3 ivmesiyle sallayacak. Bu ivme 6.6 büyüklüğünde bir depremin yaratacağı sarsıntıya denk geliyor. Ancak AFAD’ın verdiği bu sarsıntı oranı sağlam zeminler içindir, gevşek zeminlerde bu değerler yani sallantı çok daha fazladır.”

 ‘AFAD'IN HARİTASINDA, TRABZON VE RİZE’NİN DEPREM RİSKİNİ ARTIRILDI’

Doğu Karadeniz sahil kesiminin büyük oranda dolgu olduğuna da dikkat çeken Prof. Dr. Bektaş, “Rize’nin üçte biri dolgu üzerindedir. Bu nedenle AFAD son deprem haritasında Trabzon’un deprem riskini iki, Rize’ninkini ise üç kat artırdı” dedi ve bölgede daha önce yaşanan depremlerle ilgili bilgiler verdi: 

Karadeniz Fayı, 1968 yılında Bartın’da 6.6 büyüklüğünde bir deprem üretti ve Bartın bütünüyle yıkıldı. Aynı fay Kuzey Anadolu Fay Zonu ile paralel olarak denizde uzanıyor. Batum üzerinden Kafkas Bindirme Kuşağı'na gidiyor. Son yıllarda Doğu Karadeniz’de petrol aramaları için yapılan çalışmalarda Rize, Trabzon ve Ordu aktif fayları da tespit edildi. Bu faylar üzerinde sürekli olarak sismik aktivite alınıyor. 

Kuzey Anadolu Fayı çok fazla deprem üretir. Çünkü yılda 25 milimetrelik hızla hareket eder. Karadeniz Fayı ise daha az hareketlidir, hızı yılda yaklaşık 2 milimetredir. Ama bu demek değildir ki Karadeniz Fayı 7 büyüklüğünde deprem üretemez. 

6.6’lık bir deprem sonucunda bile Karadeniz’de felaket yaşanabilir. Özellikle dolgu üzerindeki bölümler çok etkilenir. Bir de Karadeniz’in kuzeye bakan kesimleri tamamıyla heyelan sahasıdır. Maraş depremi Artvin’deki heyelan sahalarını tetikliyorsa, büyük bir depremle heyelan sahaları da çok etkilenir.

Yeni haritaya göre, Trabzon-Rize çevresinde önümüzdeki 50 yıl içinde deprem yaşanması mümkündür ve en büyük deprem yüzde 90 olasılıkla 6.6 büyüklüğündedir. Bundan büyük bir deprem olma olasılığı ise yüzde 10’dur. Ayrıca Trabzon sahili için doğal bir sismometre de diyebiliriz. Çünkü zemin gevşek olduğundan en küçük depremi bile büyütüp hissedilmesini sağlar.

Prof. Dr. Osman Bektaş

‘İÇ ANADOLU’NUN BİR BÖLÜMÜ, OLASI BİR DEPREMDE YER İVMESİ GÖRECELİ OLARAK DÜŞÜK ÖZELLİĞE SAHİP’

Türkiye Deprem Tehlike Haritası’nda sarı renklerin en yoğun olduğu alan İç Anadolu Bölgesi… Bu durumu nasıl okumak gerekiyor? 

Konya Teknik Üniversitesi Jeoloji Bölümü Başkanı ve Jeoloji Mühendisleri Odası Konya Şubesi Başkanı Prof. Dr. Fetullah Arık, “Türkiye Deprem Tehlike Haritası'na göre, İç Anadolu Bölgesi’nin önemli bir bölümü açık sarı renkli yani olası bir depremde en büyük yer ivmesi göreceli olarak düşük özelliğe sahip” dedi. Prof. Dr. Arık, bölgeyle ilgili şu bilgileri paylaştı:

Anadolu Plakası, Orta Anadolu Ovalar Bölgesi ile Batı Anadolu Açılma Kuşağı’nı üzerinde bulunduruyor. Anadolu Plakası, sürekli olarak kuzeyden Avrasya Plakası’nın güneye doğru baskısıyla Bingöl-Karlıova’dan başlayarak Marmara’ya kadar uzanan Kuzey Anadolu Fay Zonu (KAFZ) boyunca ve güneyden Afrika ve Arap Levhaları’nın kuzeye doğru sıkıştırmasıyla, yine Karlıova’dan başlayarak İskenderun Körfezi'ne kadar uzanan Doğu Anadolu Fay Zonu (DAFZ) boyunca her yıl batıya doğru hareket ediyor.

Dolayısıyla Anadolu Plakası’nın kenar bölgelerinde tarihsel süreç içinde depremeler daha çok meydana gelmiş, Anadolu Levhası’nın orta kesimi nispeten daha az deprem yaşamış. Orta Anadolu Bölgesi içinde kendi dinamikleri olan pek çok aktif fay bulunuyor. Bu bölgelerde kendi içlerinde levha hareketlerine bağlı olarak KAFZ ve DAFZ kadar olmasa da depremler meydana geliyor.
 

KONYA VE ÇEVRESİNDE DEPREM BEKLENEN FAYLAR VAR MI?

Türkiye’de deprem söz konusu olduğunda en güvenli yer olarak akla ilk önce Konya geliyor. Ancak şehirde 2021’de 5.1 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. En son 24 Şubat günü de Ereğli ilçesinde 4.3 büyüklüğünde bir sarsıntı gerçekleşti. Konya’da hangi faylar bulunuyor? Bu faylar en fazla kaç büyüklüğünde deprem üretebilir? 

“Konya’yı il bazında düşündüğümüzde özellikle kentin batı sınırında bulunan Sultandağı-Akşehir Fayı ve Ilgın Fayı üzerinde orta ve büyük depremler meydana geldi” diyen Prof. Dr. Fetullah Arık, “Argıthanı-Ilgın bölgesinde Ilgın Fayı üzerinde 1946’da meydana gelen deprem yıkım ve can kaybına neden olurken Akşehir’de dönem dönem hasar oluşturan 5 ve üzerinde büyüklükte depremler yaşandı” dedi.

Prof. Dr. Arık şöyle devam etti:

Sultandağı-Akşehir Fay Zonu’nun kuzeybatısında 3 Şubat 2002’de meydana gelen 6 ve 6.3 büyüklüğündeki depremlerle Sultandağı ve Çay ilçelerinde 42 can kaybı ve 5 bine yakın binada yıkıntı ve hasar yaşandı. Konya’nın doğusunda ise uzun zamandır suskun olan Tuzgölü Fayı ve daha doğuda Kayseri’den Çukurova ve İçel’e kadar uzanan Ecemiş Fay Zonu yakın dönemlerde büyük depremler üretmedi. Tuzgölü ve Ecemiş fayları üzerinde meydana gelebilecek 6.5-7 büyüklüğünde depremler Konya, Niğde, Aksaray, Adana, Kayseri ve Orta Anadolu’daki pek çok kenti etkileyebilir.

Yine Konya kent merkezi kuzeyinde Karaömerler Fayı ve daha doğuda Divanlar ve Göçü faylarının arasında Konya Ovası çöküntü havzası olarak şekillenmeye devam ediyor. 2021’de Kızılören-Alacadağ Fayı'na bağlı olarak meydana gelen Kızılören merkezli 5.1 büyüklüğündeki deprem, çevredeki pek çok yerleşim alanında hasar meydana getirdi

Konya genelinde 1900 yılından bu yana büyüklüğü 5 ve üzeri olan 13 deprem oldu. Tarihsel dönemlerde de Konya ve yakın çevresinde hasar ve can kaybına neden olan depremlerin olduğu biliniyor. Ancak ülkemizin genel durumuna bakıldığında görece Konya’nın daha az deprem riskine sahip olduğu bilinmekte.
 

YOZGAT, ANKARA VE NEVŞEHİR DEPREM ÜRETME POTANSİYELİNE SAHİP Mİ?

Haritada Yozgat, Ankara ve Nevşehir de sarı ve sarının tonlarıyla işaretlenmiş. Peki bu üç şehrimizde de Konya’da olduğu gibi aktif faylar var mı?

Bu sorumuza “Maden Tetkik ve Arama Genel Müdürlüğü (MTA) Diri Fay Haritası'na göre Yozgat, Ankara ve Kırşehir’de özellikle il merkezi yakınlarında deprem üretecek faylar bulunmuyor” cevabını veren Prof. Dr. Arık, bununla birlikte söz konusu illerimizin çevresinde çeşitli boyutlarda diri faylar olduğunun da altını çizdi:

“Örneğin Ankara’nın doğusunda Kırıkkale’nin güneyinde aktif Karakeçili Fay Zonu ve bunun biraz güneybatısında Bala Fayı ile daha güneyde Tuzgölü Fayı bulunuyor. Aynı bölgede Kırşehir’in kuzeyinde Akpınar Fayı ile Yozgat’ın güneyinde Boğazlıyan Fayı suskun olan diri faylar. Bu bölgede aletsel dönemde yaşanan büyük deprem kaydı bulunmuyor. Sadece Ankara’nın kuzeyinde 2000’de meydana gelen Çankırı-Orta depremi Çankırı’nın batısındaki Dodurga Fayı’na bağlı olarak oluşmuştu ama can kaybı ve hasara neden olmadı.”

NİĞDE’DE YAŞANAN DEPREM BİLİNEN BİR FAY ÜZERİNDE Mİ GERÇEKLEŞTİ?

İç Anadolu Bölgesi’de Niğde de sarı alanlarımızdan biri… Fakat 25 Şubat tarihinde Niğde'nin Bor ilçesinde 5.3 büyüklüğünde bir deprem yaşandı. Buradaki deprem haritada işaretlenmiş bir fay üzerinde mi gerçekleşti? 

“Bor ilçesi Obruk köyü yakınlarındaki 5.3 büyüklüğünde deprem Emirgazi ve Ereğli ilçeleriyle Aksaray ve Niğde’nin diğer bölgelerinde de hissedildi. Yukarıda da bahsettiğimiz üzere, aynı bölgede bir gün önce 4.3 ve geçtiğimiz yıl 5.1 büyüklüğünde iki deprem daha olmuştu” hatırlatmasını yapan Prof. Dr. Arık, “Aynı bölgede meydana gelen bu depremlerin odak noktaları değerlendirildiğinde Diri Fay Haritası’nda belirtilmeyen bir kırık zonuna bağlı olarak oluştuğu ortaya çıkıyor” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Arık, “Bölgede MTA tarafından yapılan çalışmalarda deprem odak noktalarının daha doğusunda Leşkeri Diri Fay Zonu ve güneybatısında Karapınar kuzeyindeki Nasuhpınarı ve Karacadağ fayları bulunuyor. Bu verilere göre, Niğde genel olarak daha az riskli bölgede yer almasına rağmen yakınlarda bulunan Tuzgölü, Ecemiş, Leşkeri, Derinkuyu ve Erdas faylarında meydana gelebilecek depremlerden etkilenebilir” dedi.

‘AKDENİZ’DEKİ FAYLAR HAKKINDA DAHA ÇOK ARAŞTIRMAYA İHTİYAÇ VAR’

Akdeniz’in orta ve batı bölümlerinde de sarı renk hakim. Bu noktaları deprem riski açısından nasıl değerlendirmek gerekir?

Prof. Dr. Şükrü Ersoy, Antalya ve Alanya civarının stabil gibi görünmesinin aldatıcı olduğunu söyleyerek, “Bazı bölgelerde deprem tekrarlanma aralıkları 500-1000 yıl gibi uzun olabiliyor. Bu sebeple deprem olmuyormuş gibi görünen yerlerde bile hiç olmayacağı anlamını çıkaramayız. Mersin özelinde konuşursak, kuzeydeki Ecemiş Fayı konusunda bazıları 'Aktif değil' derken bazıları da 'Deprem periyotları yüksek' diyor. Dolayısıyla faylar hakkında hâlâ çok daha fazla araştırmaya ihtiyacımız var” ifadelerini kullandı.

Gazi Üniversitesi Deprem Araştırma Merkezi Kurucu Başkanı Prof. Dr. Süleyman Pampal ise bölgede gözden kaçırılmaması gereken noktalardan birinin de Kıbrıs Yayı olduğunun altını çizerek “Bu fayın üzerinde tarihsel dönemde 8’in üzerinde depremler var. Bu fay üzerinde meydana gelecek depremlerde tsunami tehlikesiyle de karşı karşıya kalırız” uyarısında bulundu.
 

'MISIR VEYA İTALYA’DAKİ TSUNAMİ BİLE TÜM AKDENİZ KIYILARINI ETKİLEYEBİLİR'

Muğla ve Antalya civarında tarihsel olarak çok büyük tsunami kayıtları olduğunu ifade eden Prof. Dr. Şükrü Ersoy, “Buraların önemli bir özelliği daha var. Mısır veya İtalya’da bile tsunami olsa bundan tüm Akdeniz ülkeleri etkilenebilir. Bu sebeple bütünleşik bir erken uyarı sistemi var. Yani risk tüm Akdeniz ülkelerine haber veriliyor. Dalganın öldürücü olması için yüksekliğinin de pek önemi yok, 1 metre bile insanı öldürebilir. Çünkü bunlar çok güçlü dalgalar” dedi.

ENEL OLARAK NASIL ÖNLEMLER ALINMALI?

Tüm bu bilgiler ışığında bakıldığında, 'Sarı bölgedeyiz' diye rahat davranmamak gerektiği ortada. Hatta Prof. Dr. Süleyman Pampal ülkenin dört bir yanı faylarla doluyken, bir yerin deprem riski olmadığını söylemenin doğru olmadığını vurgulayarak, “Türkiye levha sınırında yer alan ve çok büyük faylara sahip sayılı ülkeden biri. Türkiye’nin büyük deprem tehlikesi olmayan hiçbir santimetrekaresi yok. Bu yüzden haritaya bakıp sarıyla işaretlenen yerlere göç etmek yerine herkes içinde bulunduğu binaların güçlü olmasına dikkat etmeli” ifadelerini kullandı.

Prof. Dr. Fetullah Arık da “Depremler ve diğer doğa kaynaklı afetler unutulduklarında tehlikeli oluyor. Kahramanmaraş ve Hatay merkezli depremlerde gördüğümüz gibi felaketlerle karşılaşmamak için 'Artık bu son ders olsun' yaklaşımıyla ülke sathının tamamında etkin önlemler alınmalı” dedi.

Prof. Dr. Arık, şu uyarılarda bulundu:

Sadece deprem değil; heyelan, kaya düşmesi, taşkın, sel, çığ ve Orta Anadolu’da giderek tehlike arz etmeye başlayan obruklarla ilgili ayrıntılı jeolojik-jeoteknik ve mikrobölgeleme çalışmaları yapılarak bütün bu parametrelerin uygun olduğu alanlarda yerleşime izin verilmeli.

Bu önlemlerin alınmasında başta aşılamayan bu doğal jeolojik ve fiziksel sınırlamaların yanı sıra yerleşim alanlarının belirlenmesinde önemli olan ulaşım, lojistik, alt yapı, estetik ve diğer faktörler birlikte değerlendirilerek en uygun yerlerde yerleşime izin verilmeli. Uygun olmayan yerlerde yapılaşmaya izin verilmemeli ve varsa mevcut yapılaşmalar riskli bölgelerden uzaklaştırılmalı. En önemlisi bina stoku gözden geçirilerek depreme uygun yönetmeliğe uygun yapılar yapılmalı. Unutulmamalı ki deprem değil bina öldürür.

Kaynak: Hürriyet

Editör: Bilge Güler