YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN

"Haksız eleştiri çoğunlukla biçim değiştirmiş övgüdür." demişler… Türkiye’deki iktidar ve muhalefet ilişkisinin hali de aslında bu sözün içeriğinde gizlidir. Türkiye’de çok tuhaf ve bir o kadar da kalitesiz bir muhalefet örneği var. İktidarın yanlışlarına karşı çıkmak, uyarmak, yanlışı göstermek elbette muhalefetin bir görevidir ama CHP örneğinde olduğu gibi eğer "Bu hükümet dünyanın en doğru işini bile yapsa bizim bu hükümeti alkışlayacak halimiz yok. Milletin bize verdiği görev bu kardeşim.” denilebiliyorsa inanın burada değişik bir psikolojik sorun yahut Türkiye’ye değil de emperyalist güçlere büyük hizmet vardır. Necip Fazıl Kısakürek yıllar önce “Bugün bizdeki muhalefet, iktidarı düşürmek şartıyla vatanı düşürmeye bile razıdır.” sözüyle tam da bugünü tarif etmiştir.

İktidar gemi, uçak, araba vb. teknolojileri geliştirince bunu eleştirmek, onu alaya almak, sulandırmaya çalışmak muhalefet olabilir mi? Muhalefetin görevi olsa olsa “İktidar bu konuda güzel bir başlangıç yaptı. Bize düşen de iktidara gelirsek bunlardan daha iyisini yapmak olacaktır” demek olmalıdır. Muhalefetin haksız eleştirisi işte bu sebeple iktidar övgüsüne dönüşmektedir.

İHA/SİHA üretildiğinde onu alaya alan, üretenlere, geliştirenlere her türlü iftirayı atan muhalefet, terör örgütü PKK’nın İHA ve SİHA darbesini yemesinden sonra bu sefer, PKK’yı korumak için Sezgin Tanrıkulu ağzından hayallerini "Bayraktar SİHA üretimi durduruldu. Dışişleri Bakanı Sezgin Tanrıkulu Türkiye'nin savaş suçu işleyen bu ölümcül silahlara ihtiyacı olmadığını söyledi. SİHA üretim merkezini yurt dışına taşıması için Selçuk Bayraktar'a iki hafta süre tanındı." şeklinde paylaşmaya başlamıştı. Türkiye terör örgütlerinin kuşatmasında iken SİHA üretimini durdurmayı söylemek PKK’ya verilmiş bir vaat idi.

Geçtiğimiz gün DEM Eşbaşkanı ne diyordu: Yerel seçim mi yapıyoruz silah fuarı mı yapıyoruz, vallahi anlamak çok zor. Sayın Erdoğan; bu memleketin silaha, topa, tüfeğe ihtiyacı yok

Randevu alıp Kandil’e giden Amerikalı gazeteci Simone Foltyn ne demişti: Türk İHA'larının sürekli gözetleme yapmasından dolayı randevu alarak geldiğimiz hâlde PKK liderliğini mağarada saklanmaya zorladı.

İşte meselenin özeti bu olaydır.

İktidar milli-yerli otomobil üretti. Neler söylediler neler… “Seçim öncesi algı için bir tane örnek İtalya’da üretilip getirildi” dediler. Yok “motoru şuradan geldi”, yok “kapısı buradan geldi” dediler. “Fabrikası yalan” dediler. Bu zihniyetin temsilcisi Kılıçdaroğlu “Hani oturdular, büyük gösteriler yaptılar, iş adamları bir araya geldi. Bakanlar, başbakanlar, cumhurbaşkanları bir araya geldi. Otomobil üretiyoruz dediler. Nerede? Milleti kandırmak için, Türkiye otomobil üretir. Otomobil üretmek artık sıradan bir olay. Mesele nedir? Ürettiğin otomobili kime satacaksın?” diyordu. Şimdi TOGG Türkiye’nin her yerinde vatandaşın altında yollarda sürekli karşımıza çıkıyor. Devrim otomobillerinin akıbetinden dahi ders çıkaramayan muhalefet, TOGG’u geliştirilmesine destek vermek yerine onu basitleştirmeye çalışıyor.

Şimdi de milli imkânlarla geliştirilen KAAN savaş uçağı hakkında aynı propaganda sistemini uyguluyorlar. Akli dengesini iyice tartıştırmaya açtıran yazar Yılmaz Özdil de "Gönül rahatlığıyla söyleyebilirim ki KAAN savaş uçağı değil, tipik bir AKP propagandasından ibaret." demiş KAAN’ın hazırlık aşamasındaki bir kısmın yayınlandığı günlerde de Cumhuriyet Gazetesi'nde "Kalorifer peteği gibi" şeklinde haber çıkmıştı. KAAN gökyüzünde süzülünce “Kalorifer peteği uçuyor” diye dalga geçtiler bunlarla… Ama onu anlayacak zekâ bile yok bunlarda.

Gerçekten muhalefet etmek bu değildir. Bu olsa olsa bir zekâ özürlülüğüdür. Sizi bir gün suyun üzerinde yürürken görseler “Yüzme bilmiyor da yürüyor" diyecek insanlar bu hayatta hep olacaktır. O yüzden iktidar üretsin, geliştirsin, yarınlara eser bıraksın. Kıymetini elbet tarih alkışlayacaktır.

Editör: Bilge Güler