Türkgün Gazetemiz hayırlı olsun.

Gazeteler, milli kamuoyu oluşmasında her şeye rağmen en güvenilir araçlardır. Toplumlar ya gazeteler ya televizyonlar ya da kitaplardan, dergilerden bilgi alarak görüş sahibi olurlar. İnternet de bir bilgi kaynağıdır. Ama sadece bizde değil dünyanın önemli bir bölümünde internet daha çok oyun aracı,vakit geçirme alanı olarak görülür.

Gazete öyle mi?

Yazılı basın için felaket senaryoları yazılsa da basın elektronik sahada da bilindik etkisini sürdürmekten geri durmayacaktır.

İnsan varsa olay var olacaktır. Olay varsa da haber.

Her hareketlilik gazetenin konusudur.

Gazeteler haberler, yorumlar vasıtasıyla toplum düşüncesinin şekillenmesine katkı yaparlar.

Türkiye’nin ihtiyacı olan milli kamuoyunun sarsılmaz bir kale olarak inşası yolunda gazetelere önemli sorumluluklar düşüyor.

Milli kamuoyu zor iştir.

Önce şuurlu bir zihniyet sonra ısrarlı bir yayın şart.

Şuurun oluşması için tarih en önemli sınav yeri.

Alman şairi Goethe der ki :” Üç bin yılın hesabını göremeyen karanlıkta yolunu bulamaz.”

Üç bin yılın hesabını toplumun her hangi bir ferdi görebilir mi? Hayır! Ama bir aydın, toplum adına, toplumun yararını gözeterek, insana, milletlere ait gerçekleri, tarihin değişmez yasalarını, içinde yaşadığı toplumun milli hikayesini öğrenip halkla paylaşabilir.

Aydın olmanın başlıca sorumluluğu budur.

Aydınlar bu sorumluluktan pek çok sebep yüzünden kenar kaçıyorlar.

Oysa toplum, aydınıyla toplumdur. Aksi halde tarih içinde bulunduğumuz zamanı “Aydınsız zaman dilimi “ olarak pekala yazabilir.

Toplum denen büyük aile meclis, okul, cami, mahkeme,bankalar,hastaneler,belediyeler,sinemalar,televizyonlar daha pek çok kurum sayesinde bir araya gelir. Gazeteler de bu bütüne dahildir.

Güncel hayat ferdi maişet sebebiyle olayların temelinden uzak tutmaya çalışırken aydın toplum adına bu görevi bir memleket meselesi olarak ele alır,işler ve kamuoyunun milli forma dönüşmesini temin eder.

Aydınların en önemli vasıtası gazetelerdir.

Gazeteleri diğerlerinden ayıran husus sözün uçması ve yazının kalmasıdır. Kalmayı başaranın iz bıraktığını söyleyebiliriz. Gazeteler, kitaplar iz bırakır. Gazeteler kısa sürede kitaplar ise asırlarca.

TÜRKGÜN işte böyle bir sorumluluğa doğuyor. Arkasında Goethe’nin söylediği, bilgiden şuura varmış o üç bin yılın kitabesi var.

Türkgün, milletini olayların akışına terketmeyecek, tarihi görevini yerine getirecektir.

Orhun kitabelerinin şuurunu, Kutadgu Bilig’in öğretisini, Divanı Lügatı Türk’ün milli iklimini, Dede Korkud’un biliciliğini cümle ulu ataların günümüze ulaşan bilgisini arkasına alarak yönünü yarınlara çevirecek ve Türkmerkezli bakış açısıyla irfan hareketinin bayrağını taşıyacaktır. Türk zihniyet dünyasının ulu binası muhkemdir. Yolu sağlamdır. Bu sağlam yolu Ziya Gökalp’lerin, Ömer Seyfettin’lerin, Yusuf Akçura’ların, Mehmet Akif’lerin, Yahya Kemal’lerin,Peyami Safa’ların, Necdet Sevinç’lerin daha pek çok kalemini kanına batırıp yazan münevverlerin eserleri meşale gibi aydınlatıyor.

Allahın adıyla başlayalım.

Yolumuz açık olsun.