Yüzüncü yılına girdiğimiz halde Cumhuriyetin, bilhassa aydınlarımızın zihin dünyasında sağlıklı bir yere oturmadığını söylemek çok mu iddialı olur? 

Aydınlar dünyasındaki tartışma cumhuriyet esasında sol-sağ ikilemi gibi görünse de aslında neredeyse bir buçuk asırdan beri milli- üniter ve kozmopolit-anglo saksoncu karşıtlığında devam edegelmiştir. 

Bu ayrışma öylesine güçlüdür ki,İstiklal Harbi esnasında da karşımıza çıkmış, aydınlarımızı ikiye bölmüştür : Çareyi içimizden mi çıkaralım,yoksa mandaya mı başvuralım? Tıpkı,1902 Paris Jöntürk Kongresinde olduğu gibi : Yabancıların müdahalesine başvuralım mı,yoksa kendi gücümüze mi dayanalım?

Bu ayrışma tarihseldir ve zihin dünyamızdaki temel politik denklemi açıklamaya yardımcı olmalıdır.

Artık Cumhuriyetimizin 100.Yılındayız. Bugünkü temel soru şudur! Biz millet ve devlet olarak bu yüzyıl boyunca ne yaptık? Cumhuriyet rejim olarak bu yüzyılın gailesi içinden çıkmakla kalmayıp çevresine ışık saçabilecek bir noktaya geldi mi?

Başlangıçtan beri karşılaştığımız engeller,iç-dış olumsuz gelişmeler çerçevesinde denilebilir ki geldiğimiz nokta müthiş bir varoluş beyannamesidir ,her şeye rağmen başlı başına bir başarı öyküsüdür.

Öncelikle belirtmeliyim, Cumhuriyet başlarken ortaya koyduğu idealleri coğrafyanın efektinde oluşan iç-dış bütün olumsuz gelişmelere rağmen pozitif aşamaya taşımış ve bugün hem bölgede hem de dünya yüzünde hatrı sayılır bir politik kudrete sahip olmuştur. Yani Cumhuriyet,” Coğrafyayı kader olmaktan çıkarmış”, zoru başarmış ,bölünüp parçalanmamış, aksine büyüyüp, gelişmiştir.

Mustafa Kemal Atatürk ve yol arkadaşlarının 1923’te sadece Türk Milletinin değil,mazlum milletlerin de makus talihini yenerek,emperyalizmin kıskacındaki Asya-Önasya-Uzak doğu toplumlarına umut olarak kurdukları cumhuriyet arada bazı problemlerle,darbelerle,ekonomik sıkıntılarla boğuşmuş olsa da bugün iki yüzden fazla ulusun yer aldığı dünyada ilk yirmi ekonominin arasına girmeyi başarmış bir rejimin adıdır.

1923’ten günümüze durduğu yerde durmayan pek çok yol kateden Türkiye’nin demokrasisi artık vesayetin gölgesinde değil sandığın neticesinde şekillenmektedir. Cumhuriyet,Darülfünun’dan aldığı üniversiteleşme bayrağını güzide yeni Üniversitelerle sürdürmüş bügün Türkiye 129’u devlet,77’si vakıf olmak üzere toplamda 209 üniversiteye sahip konuma gelmiştir.

Cumhuriyetin kuruluş evresindeki en büyük ideali, marşlarda da belirtildiği gibi “ yurdu demir ağlarla örmekti.” Bugün Yüksek Hızlı Tren sistemi başta olmak üzere yaklaşık 14.bin km’lik demiryolu ile hummalı bir yarışın içindedir ve her yıl yeni rotalarla şehirler şehirlere bölgeler bölgelere bağlanmaktadır.

Cumhuriyetimizin kurucusu Atatürk’ün en çok önem verdiği  havacılık alanında  bugün Türkiye gökyüzünü  milli muharip uçağı “ Kaan” la şenlendirmek için  gün sayarken, İnsansız Hava Araçları, İHA,SİHA teknolojisinde bütün dünyaya parmak ısırtan, noktaya gelmiştir.

Her yıl yapılan “ Teknofest “ Festivali  milyonlarca insanı ağırlıyor,gençlere model oluyor, gençler bu festivalde teknolojik ve inovasyon yeteneklerini yarıştırıyorlar. İnsan,bu festivali izlerken Aziz Atatürk’ün “ İstikbal göklerdedir!” sözünü hatırlamadan edemiyor.

Artık Havacılık ve Uzay Sanayii alanında art arda yerli ve milli gözetleme uydularımız var: Bu uydular yerli ve milli ürün olarak göğsümüzü kabartmaya devam ediyor.

Savunma Sanayii alanında dostu sevindiren ,düşmanı korkutan Türkiye bugün TCG Anadolu Uçak Gemisi,Altay Tankları,Atak Helikopterleri,Roketleri,Obüs mermileri,taktik ve konvansiyonel silahlarıyla savunma ihtiyacının neredeyse yüzde yetmiş beşini milli ve yerli kapasitesi ile imal etmektedir.

Denizlerimiz artık balıkçılık dışında ölü su yatakları değil,enerji kaynaklarıdır.” Mavi Vatan “ doktrini ile kendi kıta sahanlığımızın altını çiziyoruz ve kendi imalatımız olan sondaj ve sismik gemilerimizle petrol ve doğal gaz arıyor,buluyor ve milletin istifadesine sunuyoruz.

Cumhuriyet rejimi , cumhurun yani milletin kendi istikbaline kendisinin karar verdiği, bunun için temsilciler seçip meclise gönderdiği,üye olduğu parti yoluyla meclisi denetlediği birlikte yönetim modelidir.

Cumhuriyet, eninde sonunda bir “ düşünme odasıdır.”

Bunu niye yazdım:

Bütün cumhuriyetlerde geçmişin inkarı temel savunma biçimidir.

Türkiye’nin dünü ile bugünü arasında kaba bakışla bir kopukluk var gibi görünüyorsa da işte o “ düşünme odası” lafzı devreye girdiğinde mesafe ortadan kalkıyor. Çünkü Türk Siyaset sosyolojisinde  televizyonlarda asla duyamayacağımız, tartışmacıların aklına gelmediğinden değil pek varlığına inanmadıkları için zikretmedikleri bir gerçek var: Türk Devlet Geleneği!

Türkiye Cumhuriyeti Devleti, modern, laik, seküler formda Türk Devlet Geleneğinin devamıdır! Bu yüzden Cumhurbaşkanlığının forsunda 16 yıldız vardır, ortasındaki güneş Türkiye Cumhuriyetidir. O yıldızların her biri ,tarihte yer alan bir Türk Devletini simgeler. Bu devletlerin tarih içindeki serüvenleri en az beş bin yıla tekabül eder.

Demek ki Türkiye Cumhuriyeti takriben beş bin yıllık bir tarihin özeti ve temsilcisidir.

Bu durum bize şu hususu hatırlatmalıdır :Türkiye, milleti ve yönetenleriyle 1923’te “ Cumhura dayalı” bir düzene geçerken aynı zamanda tarihin bütününü kapsayan sorumluluğu da devraldı. O tarihin öznesi elbette Türk Milletidir. Çünkü ,” Cumhur “, “ dili bir dini bir “ temelde yaşayan halkı temsil etmektedir. Bu gerçek bize cumhuriyet rejiminin bir hakim millete, anayasal metne, vatandaşlık bağına ve doğal olarak tarihi zemine dayandığını söyleyecektir.

 Mustafa Kemal Atatürk’ün,1931’de Türk Tarihi Tetkik Cemiyeti’ni kurması,1932’den sonra da her beş yılda tekrarlanan tarih kongreleri oluşturulması bundandır.

Bundandır, Kızılay’ın, Türk Polis Teşkilatının, Danıştay’ın,İtfaiye Kurumunun,Jandarma Kuvvetlerinin , Ziraat Bankasının ve bir çok kurumun Cumhuriyet devrinde devam ettirilmesi.

Cumhuriyetimizin Yüzüncü Yılına hem iftiharla hem de tarihin sırtımıza yüklediği sorumlulukla giriyoruz. Zor coğrafyada ayakta kalmakla yetinmedik, ileriye hamle de yaptık, bazen durduk ama bazen hedefi on ikiden vurduk.

 Tarih ise bir nehirdir, millet bu nehirde Cumhuriyet gemisini demokrasiyle yöneterek, iktisadi ve sinai kudretiyle koruyup,müreffeh kılarak yol alır. Akış devam eder, nehir donsa da inanç ve mefkure buzkıran olur, gemi yoluna devam eder amaç milletin selametidir,selamet ise bekası güçlü devlet marifetiyle sağlanır.

Cumhuriyetimize güveniyoruz. Cumhuriyetimizin kurucusu Mustafa Kemal Atatürk’e ve yiğit silah arkadaşlarına rahmetler diliyoruz,ruhları şad olsun.Cumhuriyet,” Biz” rejimidir : Bizi teşkil eden Türk Milletine,İşçisine,Memuruna,Esnafına,Köylüsüne,Serbest Meslek Mensubuna,İş Adamına selam olsun.Devleti bugünlere getirmek yolunda çaba sarfeden,emek veren,gecesini gündüzüne katan,milletin istekleri doğrultusunda,devletin bekası yolunda mücadele veren devlet adamlarına şükranlarımızı sunuyoruz.

Nice nice Yüzyıllara Türkiye Cumhuriyeti’m !