Türk milleti tarih boyunca çok ihanetler gördü, çok acılar yaşadı, ama FETÖ’nün kalleşliğinin bir eşi benzeri yoktur. Yıllarca sinsi bir şekilde devlete ve bütün kurumlara sızmış, hazırlanmış ve Türk milletinin sağladığı imkânları kullanarak, yine Türk milletine saldırmıştır. 15 Temmuz en büyük ve eşi görülmemiş bir ihanettir, ama aynı zamanda dünya tarihinin en şanlı direnişidir.

O GECE YAŞANANLAR

O gece ile ilgili her şey hafızalarımızda çok taze. Uçak ve helikopter gürültülerinin birbirine karışması ile bir olağanüstülük olduğunu fark etmiştik. Ne olup bittiğini anlamak için haber kanallarını dolaşmış, bilgi alabileceğim bazı yerleri aramış, ama net bir şey öğrenememiştim. İstanbul’da Boğaz Köprüsü’ne tankların gelip yolu trafiğe kapattığı haberi gelince, işin rengi ortaya çıkmaya başlamıştı. Çok geçmeden de bunun bir FETÖ ihaneti olduğu anlaşıldı. Daha önce 12 Eylül darbesine tanıklık etmiştim. Gelişmeler 15 Temmuz darbe girişiminin, Türk Silahlı Kuvvetlerinin emir komuta zinciri içinde olmadığını gösteriyordu. Daha ilk saatlerde irtibat kurup değerlendirme yaptığımız herkese, bu kalleşliğin hiçbir şekilde başarılı olamayacağını söylüyor, “inşallah çok kan dökülmeden bu ihanet bastırılır” diye dua ediyordum.

İLK TEPKİ GÖSTEREN LİDER

Herkes gibi gelişmeleri televizyonlardan takip etmeye çalışıyorduk. Siyasi parti liderlerinin bir an önce açıklama yapıp, bu ihanete hiçbir şekilde izin verilmeyeceğini Türk milletine anlatmalarını sabırsızlıkla bekliyordum. Alt yazılar geçmeye başladı ve ilk açıklama MHP Genel Başkanı Sayın Devlet Bahçeli’den geldi. Bu açıklama, bir dönüm noktası oldu ve şanlı direnişin fitilini ateşledi. Telefon irtibatlarından Sayın Bahçeli’nin, Parti Genel Merkezi’nde olduğunu öğrenmiştim. O gece Genel Merkez’de neler olduğunu, neler konuşulduğunu önceki yıllarda paylaşmıştım.

KIRILMA NOKTASI

Kalleş darbe girişiminin bastırılmasında Sayın Cumhurbaşkanı’nın duruşu, açıklamaları, kararlılığı ve durumu yönetmedeki becerisi her türlü takdirin üzerindedir. Bu ihanete canlarını vererek karşı duran kahramanlara da minnet ve şükran borçluyuz. Ancak, Sayın Bahçeli’nin o geceki tavrının en önemli kırılma noktası olduğunu da herkesin görmesi, bilmesi ve kabul etmesi gerekiyor. Bir darbe girişimi olduğunun anlaşıldığı ilk dakikadan itibaren sabaha kadar MHP Genel Merkezi’nin ışıkları sönmemiştir. O gece faal olan tek genel merkezdir. Belki de bir tesadüf olarak, o gece Ankara’da hiçbir siyasi parti lideri bulunmuyordu. Sayın Bahçeli bu boşluğu doldurmakla kalmamış, MHP var oldukça hiçbir ihanetin sonuç alamayacağını da bütün dünyaya gösteren bir liderlik ortaya koymuştur. Uçak gürültülerine, helikopter tacizlerine, darbecilerin telefonla ulaşma gayretlerine aldırmamış, bırakın Genel Merkez’den ayrılmayı, makam odasını bile değiştirmemiştir. Kendisine gelen, “daha güvenli bir yere geçelim” önerilerini, “Burası Ülkücü ve milliyetçi iradenin karargâhı, buradan daha güvenli bir yer mi var?” diyerek geri çevirmiş ve Ankara’da olan bütün MHP milletvekillerinin Meclise gidip, bu ihanete karşı durmasını istemiştir.

MÜCADELE BİTMEDİ

Aradan geçen 4 yıl, FETÖ ihaneti ile hesaplaşmanın yanında, bu kalleşlerin bu cesareti nereden bulduklarını gösteren vahim gelişmeleri de görmemizi ve anlamamızı sağladı. Türkiye üzerinde hesap yapan, aziz millet varlığının birliğine, dirliğine ve tarihsel sürekliliğine kanlı cephe açan iç ve dış işgal güçlerinin FETÖ’yü kullanıp silahlandırarak emellerine ulaşmak istedikleri artık su götürmez bir gerçektir. FETÖ ile mücadele bitmemiştir. Hâlâ bağlantılar ortaya çıkıyor. Kriptoları bulmak ve temizlemek zaman alıyor. FETÖ’ye umut bağlayan, bu hainlerle ortaklık eden, aynı amaca yönelen, siyasetten sivil toplum örgütlerine kadar çeşitli kisve altındaki işgal cephesinin varlığını sürdürdüğünü ibretle izliyoruz.

CHP-FETÖ PASLAŞMASI

Devletimiz büyük ve kesintisiz bir mücadele veriyor. Bu mücadeleyi sorgulamak, bu hainlere ortaklık etmektir. Hâlâ var olanlara eninde sonunda ulaşılacak ve bu melunlar hak ettikleri cezayı bulacaklardır. Vahim ve kabul edilemez olan, FETÖ’nün gönüllü iş birlikçileri ve sözcüleridir. Özellikle CHP ve yancıları açık ve aleni şekilde FETÖ’ye el, ayak olmuşlardır. CHP Genel Başkanı, hiç sıkılmadan 15 Temmuz’u kontrollü darbe olarak nitelendiriyor ve “tiyatro” diyerek içini boşaltıyor. Bu açıklamalar FETÖ’nün uzantılarını da, kaçkınlarını da, Pensilvanya’daki elebaşını da son derece memnun etmekle kalmıyor, aynı zamanda moral ve destek oluyor. Bunun adı iş birlikçiliktir ve ihanete ortak olmaktır. CHP, bu millet ve devletle kimin sorunu varsa, kim bir hesaplaşma içindeyse, onların tarafındadır. Buna FETÖ de dâhildir, PKK da içindedir.

KİFAYETSİZ MUHTERİSLER

Sayın Bahçeli’nin de belirttiği gibi, muhalefet demek, vatana ve millete muhalefet etmek değildir. Muhalefet demek, Türkiye’nin hak ve çıkarlarını kötülemek, kötü göstermek hiç değildir. FETÖ’ye çıtını çıkarmayan, sürekli devlet ve hükümeti töhmet altında bırakan kifayetsiz muhterislerin hüviyetleri geldiğimiz bu aşamada arafta değil, açıktadır. Şayet istiklal için birlik, istikbal için dirlik, kazananın da Türkiye olması isteniyorsa, köhne ve kirli siyasetçilerin FETÖ ve PKK’yla aralarına aşılması imkânsız mesafeler koyması mecburiyettir.