ATATÜRK’ÜN SON SÖZÜ: ‘ALEYKÜMESSELÂM’ -2-

ATATÜRK, son sözü olan “ALEYKÜMESSELÂM”dan sonra tekrar ağır bir komaya girmiştir. 8 Kasım Saat 19.00’dan beyin ölümünün gerçekleştiği 10 Kasım 09.05’e kadar 38 saat, 5 dakika geçmiştir. Bu süreçte neler yaşanmıştır? Komadaki Atatürk’ün vaziyeti nasıldır? Doktorlar neler yapmıştır? Bütün bu soruların cevabını önce hastanın yanında bulunanların anılarında arayalım. Son süreci Cumhurbaşkanlığı Genel Sekreteri Hasan Rıza Soyak şu şekilde anlatmaktadır:

“Bu seferki koma devresi sakin geçiyor; Dev Adam, yatağında âdeta uyur gibi yatıyor; gerçi ara sıra küçük ihtilaçlarla hafif sıçrar gibi oluyorsa da bu asabî haller her defasında ancak birkaç saniye sürüyor ve tekrar sükûna kavuşuyordu.

Saatler ilerledikçe hançeresinde yavaş yavaş kesik hırıltılar başlamıştı.

Doktorlar bir an bile Saraydan ayrılmıyorlar ve her zaman olduğu gibi canla, başla vazifelerini yapıyor, ilmin emrettiği bütün tedbirleri alıyorlar; ara sıra (Ouabain), (Huile Camphre) enjeksiyonlarla beraber (Glycose) seromu yapıyorlar… Ne çare ki bunların hiç birisi müessir olamamakta, Büyük Kurtarıcı anbean ölüme yaklaşmaktadır. Koma devresinde yayınlanan raporlar:

8 Kasım 1938 Salı saat: 23.00: Bugün saat 18.30’da hastalık birdenbire normal seyrinden çıkarak şiddetlenmiş ve sıhhî vaziyetleri yeniden ciddiyet kesbetmiştir; hararet derecesi 36.4, nabız muntazam 100, teneffüs 22’dir.

9 Kasım 1938 saat: 10.00: Geceyi rahatsız geçirdiler; umumi hallerindeki vaziyet ciddiyetini muhafaza etmektedir. Hararet derecesi 36.8, nabız muntazam 128, teneffüs 28’dir.

9 Kasım 1938 saat: 20.00: Bugünü yorgun ve dalgın geçirdiler. Umumî ahvaldeki ciddiyet biraz daha ilerlemiştir. Nabız muntazam dakikada 124, teneffüs 40, hararet derecesi 37.6’dır.

9 Kasım 1938 saat: 24.00: Saat 20.00’den itibaren dalgınlık artmıştır. Umum ahval vahamete doğru seyretmektedir. Hararet derecesi 37.6, nabız 132, teneffüs 33’tür.

1938 yılı Kasım ayının 10 uncu günü saat 9.00… Türk Vatanının Kurtarıcısı, Türkiye Cumhuriyetinin Kurucusu, Eşsiz İnkılapçı ve beşerin Müstesna Evlâdı Büyük İnsanın fena âleminde ancak 5 dakikası kalmıştır; gözleri kapalıdır; göğsü mütemadiyen inip, çıkmaktadır.

DERİN SESSİZLİK

Odada ve bütün Sarayda derin ve ruhani bir sükût hüküm sürüyor.

Sağ tarafta başı ucunda Operatör Mim Kemal duruyor; Dr. Kâmil Berk başını onun omzuna dayamış, hıçkırıyor…

Prof. Dr. Akil Muhtar Özden kendinden geçmiş, odanın içinde telâşlı adımlarla durmadan dolaşıyor; hem ağlıyor, hem de mütemadiyen: “Aman Yarabbi” diye mırıldanıyor…

Ben yatağın sol tarafında ayakta duruyorum; yanımda Muhafız Komutanı İsmail Hakkı Tekçe var… Her tarafım uyuşmuş, bütün duygularım donmuş bir halde, o güzel, o nurlu çehreye dalmış, bakıyorum… Hazin sessizlik içinde kulağıma yalnız Dr. Mehmet Kâmil ve Prof. Akil Muhtar’ın hıçkırıkları çarpıyor.

Saat tam 9’u beş geçiyor… Birdenbire gözleri açılıyor, dikkat ediyorum: Gök mavisi gözlerinde halâ bildiğimiz çelik parıltıları ışıldamaktadır.

Bir an sert bir hareketle başını sağa çeviriyor… Bana öyle geliyor ki, bu hareketiyle etrafındakilerin şahıslarında ilahî bir aşk ile bağlandığı ve inandığı aziz milletini son defa askerce selamlamaktadır.

Birkaç saniye sonra o Azametli Varlık, milletinin kalp ve idrakiyle beşer tarihindeki ölümsüz hayatına göçmüş bulunuyordu…

Ben de artık hıçkırıklarımı zaptedemedim; yatağa dönüp diz çöktüm, sağ elini ellerlimin içine aldım, öptüm ve yüzüme gözüme sürdüm. Bu sırada Operatör Mim Kemal gözlerini kapatıyor, Mehmet Kâmil de çenesini bağlıyordu.

EBEDİYETE ADIM

Yerimden kalktım, yapılacak vazifelerim vardı; gözyaşlarımı sildim ve odadan çıktım.” Son gelişmeler Dr. Âkil Muhtar Özden’in 10.XI.1938 günlü notlarında şu şekildeydi:

“Ahval-i umumiye (genel durum) fenadır. Koma devam ediyor. Agoni ralleri var. Bir defa daha 500 cm küp Glikoz Serumu veride yapıldı. Saat 8.00’de kalbe faydası, nabzın biraz dolgun olmasıyla görünür gibi oldu. Lakin koma ve agoni devam etti. Saat 9.05’de vefat. Ben, Mehmet Kâmil Bey, Mim Kemal Bey orada idik. Herkes hazin hazin ağladı.” Atatürk’ün ölüm anında orada bulunan Dr. Mehmet Kâmil Berk vefat anını şöyle anlatmaktadır: “Yatağın ayakucunda son saygı duruşlarını yapan Muhafız Kıtaları Komutanı İsmail Hakkı Tekçe ile Hasan Rıza ve Kılıç Ali Beyler de üzüntü içinde idi ve Hasan Rıza Bey’in üzüntülü sesi duyuldu:

YARIN: TANIKLAR NE DİYOR?