Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi ile 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi’nin tümü üzerine MHP Grubu adına söz aldı.
Aksu, 2026 bütçesinin “istikrar ve refah bütçesi” olarak hazırlandığını vurgulayarak, bütçeyle kalkınma vizyonunun güçlendirileceğini, milletin refahını kalıcı biçimde artıracak politikaların kararlılıkla sürdürüleceğini söyledi.

Bütçe büyüklüğü 18,9 trilyon lira
Aksu, 2026 yılı bütçesinde giderlerin bir önceki yıla göre yüzde 28,4 artışla 18,9 trilyon liraya çıkarıldığını, bütçe giderlerinin GSYH’ye oranının yüzde 24,5 olarak öngörüldüğünü kaydetti. Bütçe gelirlerinin ise yüzde 26,6 artışla 16,2 trilyon liraya ulaşmasının hedeflendiğini belirten Aksu, bütçe açığının 2,7 trilyon lira, açığın GSYH’ye oranının ise yüzde 3,5 olmasının öngörüldüğünü ifade etti.
Ekonomik ve sosyal politikaların temel amacının toplumsal refahı yükseltmek ve gelir dağılımını adaletli hale getirmek olduğunu vurgulayan Aksu, bütçede depremin yaralarının sarılması, çiftçinin desteklenmesi, sanayicinin rekabet gücünün artırılması, çalışanlar, emekliler ve gençler için dengeli bir kaynak dağılımı yapıldığını dile getirdi.
Sağlık ve sosyal yardımlara güçlü destek
Aksu, 2026 bütçesinde sağlığa SGK harcamaları dahil 3,3 trilyon lira kaynak ayrıldığını, sosyal yardım bütçesinin ise yüzde 41 artırılarak 917 milyar liraya çıkarıldığını söyledi. Sosyal harcamaların toplamda bütçenin yüzde 12,6’sına, yani 2,3 trilyon liraya ulaştığını belirten Aksu, bu kaynaklarla muhtaçların ve dezavantajlı grupların onurlu bir yaşam sürebileceğini ifade etti.

“Terörsüz Türkiye” ve birlik mesajı
Konuşmasının sonunda “Terörsüz Türkiye” vizyonuna vurgu yapan Aksu, milli birlik ve kardeşliğin güçlendirilmesiyle ekonomik istikrarın daha da pekişeceğini söyledi. MHP ve Cumhur İttifakı olarak Türk ve Türkiye Yüzyılı hedefleri doğrultusunda kararlılıkla çalışacaklarını belirten Aksu, 2026 Bütçe Kanun Teklifi ile 2024 Kesin Hesap Kanun Teklifi’ne “kabul” oyu vereceklerini açıkladı.
MHP Genel Başkan Yardımcısı ve İstanbul Milletvekili İsmail Faruk Aksu'nun konuşmasının tamamı:
"İstikrar ve refah bütçesi" olarak takdim edilen 2026 yılı bütçesiyle; kalkınma vizyonunun güçlendirileceği, milletimizin refahını kalıcı biçimde yükseltecek politikaların kararlılıkla sürdürüleceği vurgulanmaktadır. Ana ekseni; Kalkınma Planı ve Orta Vadeli Program hedefleri olan Bütçenin giderleri, bir önceki yıl bütçe teklifine göre yüzde 28,4 artışla 18,9 trilyon liraya çıkarılmakta, bütçe giderlerinin gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 24,5 olması öngörülmektedir. Bütçe gelirlerinin yüzde 26,6 artışla, 16,2 trilyon liraya yükseltilmesi, hedeflenmektedir. Bütçe açığının yüzde 40,5 artışla 2,7 trilyon lira, açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının ise yüzde 3,5 olması öngörülmektedir. Ekonomik ve sosyal politikaların amacı toplumsal refahı yükseltmek ve gelir dağılımını adaletli hale getirmektir. Bu kapsamda kaynakların artırılması kadar mevcut kaynakların bütçe yoluyla adil bir şekilde dağıtılması da önem taşımaktadır. Bu doğrultuda bütçede; depremin yaralarını saracak, esnaf ve sanayicimizin rekabet gücünü artıracak, çiftçimizi destekleyecek, çalışan ve emeklilerimizin yaşam standardını yükseltecek, gençlerimizin önünü açacak, muhtaçlarımızı sosyal koruma şemsiyesi altına alacak dengeli bir kaynak dağılımı yapıldığı anlaşılmaktadır.
nüfus artış hızındaki düşüş; uzun vadede iş gücü arzının daralması ve bağımlılık oranlarının yükselmesi risklerini beraberinde getirmektedir
Kalkınmanın temel dinamiği, nicelik ve nitelik itibarıyla yeterli ve güçlü bir beşerî sermaye birikimine sahip olmaktır. Beşerî sermayenin en stratejik bileşenleri ise eğitimin kalitesi, kapsayıcılığı ve milletimizin her ferdi bakımından erişilebilir olmasıdır. Bu amaçla, bütçenin yüzde 15,32’si oranındaki en büyük payın eğitime ayrılmasının kalkınma vizyonunu destekleyen en kıymetli yatırım kararı olduğunu değerlendiriyoruz. Son yıllarda insan gücü, fiziki ve teknolojik kapasitedeki iyileşmeyle eğitime erişimde önemli mesafeler kat edilmişse de eğitimin verimlilik ve kalite odaklı niteliğinin artırılması ihtiyacı devam etmektedir. Ayrıca eğitim sisteminin; iş gücü piyasasıyla uyumlu bir yapıya kavuşturularak yarının insan gücünün bugünden hazırlanması, atanamayan öğretmen sorununun kademeli olarak çözülmesi gerekmektedir. Diğer yandan nüfus artış hızındaki düşüş; uzun vadede iş gücü arzının daralması ve bağımlılık oranlarının yükselmesi risklerini beraberinde getirmektedir. Bu nedenle beşerî sermayenin verimliliğini artırmaya yönelik politikalarla birlikte aileyi merkeze alan, kadınların iş gücüne katılımıyla aile hayatını uyumlu hâle getiren bütüncül politikalar eş zamanlı olarak uygulanmalıdır. Yaşadığımız birçok sorunun temelinde ahlaki kirlilik ve yozlaşmanın toplumsal alanda yaygınlık kazanması yatmaktadır. Bu durum devlet ve toplum hayatında ahlak ve kalitenin tesisinin önemini göstermektedir. Kültürel ve ahlaki erozyonun önlenmesi için millî değerlerin yozlaşmasına ve medeniyet telâkkisinin kaybolmasına izin verilmemeli, feragat ve fedakârlığın; dürüstlük, ahlak ve adaletin; devlet malına sahip çıkmanın erdemi çocuklarımıza öğretilmelidir. Yozlaşma ve yolsuzluklarla kararlı mücadeleyi kurumlara güven ve demokrasinin sağlıklı işlemesi bakımından hayati önemde görüyoruz
Bütçeden en fazla pay ayrılan sektörlerden birisi de köklü dönüşümlerin gerçekleştirildiği sağlıktır
2026 bütçesinde, Sosyal Güvenlik Kurumundan yapılan harcamalar dâhil, sağlığa 3,3 trilyon lira kaynak ayrılmıştır. Sağlıkta başta fiziki altyapı, personel, hizmete erişim, aile hekimliği, anne ve çocuk sağlığı, hastane yatak sayısı, hasta ve hekim hakları olmak üzere önemli iyileşmeler sağlanmıştır. Bununla birlikte sağlık hizmetlerinin dağılımındaki farklılıkların giderilmesi, hizmet kalitesinin yükseltilmesi ve koruyucu sağlık hizmetlerinin güçlendirilmesi de gereklidir. Kapsayıcı sosyal destek sistemine sahip bir ülke olarak 2026 yılında sosyal yardım bütçesi yüzde 41 oranında artırılarak 917 milyar liraya çıkarılmıştır. Bu tutar bütçenin yüzde 4,8’ine tekabül etmektedir. Doğalgaz ve elektrik destekleriyle asgari ücretin vergi dışı bırakılması da dahil edildiğinde ise sosyal harcamalara ayrılan kaynak, bütçenin yüzde 12,6’sına, yani 2,3 trilyon liraya ulaşmaktadır. Bu kaynaklarla muhtaçların, dezavantajlı grupların ve yaşlıların onurlu bir yaşam sürmesinin temin edileceğine inanıyoruz. Sosyal harcamalar, maliye politikasının yeniden dağıtım fonksiyonunun en önemli aracıdır. Ancak sosyal politikaların başarısı, hedefleme doğruluğu ve sürdürülebilirliğiyle de, yakından ilgilidir. O sebeple sosyal yardımların istihdamla tamamlanan, üretkenliği teşvik eden ve kalıcı refah sağlayan mekanizmalarla desteklenmesini önemsiyoruz. Kadın ve erkeğe eşit fırsatlar sunan, çocuğun üstün yararını temel ilke kabul eden aile destek programlarının etkinliği bu ilkenin hayata geçirilmesine katkı sağlayacaktır. Uygulanan aile destek programlarının yanı sıra yeterli ve sürekli gelir sağlayacak sürdürülebilir yapıların oluşturulmasını gerekli görüyoruz. Bu doğrultuda her aileden en az bir kişiye iş imkânı sağlamak gibi, aktif iş gücü piyasası içerisindeki çözümlerle birlikte, Milliyetçi Hareket Partisi olarak hazırladığımız “Asgari refah seviyesinin endeks üzerinden hesaplanması ve ailelere gelir desteği” projesi ile belirlenecek asgari refah seviyesinin altında gelir elde eden her aileye doğrudan gelir desteği verilmesini; beslenme, barınma, giyinme ve ulaşım gibi temel ihtiyaçlarının ailelere yük olmaktan çıkarılmasını öngörüyoruz.

2026 yılı asgari ücret görüşmelerinin üretimin devamlılığının, emeğin alın terinin ve geçim şartlarının dikkate alındığı bir mutabakatla sonuçlanmasını temenni ediyoruz
Ülkemizin her yerine yayılan hizmet ağı; yeterli sayı ve nitelikte personel istihdamı ile kamu politikalarının birbiriyle güçlü uyumunu gerektirmektedir. Bu doğrultuda politika belirleme kapasitesi geliştirilmeli, ehliyet, liyakat ve hakkaniyet esasıyla insan gücü potansiyelimizden etkin şekilde yararlanılmalıdır. Çalışma hayatına ilişkin temel yaklaşımımız, toplumun her kesimine insana yaraşır iş fırsatları sunarken, çalışan ve emeklilerimizin hayatını huzur ve refah içinde sürdürebilecekleri gelir seviyesine kavuşturmaktır. Son yıllarda çalışanların enflasyona ezdirilmemesi yönünde önemli düzenlemeler yapılmış olmakla birlikte, beklentilerin karşılanması için kamu çalışanlarının tamamını kapsayan, statü, unvan veya kuruma bağlı ücret adaletsizliğini gideren, hakkaniyete uygun bir personel rejimi düzenlemesine ihtiyaç bulunduğunu, bu şekilde çalışma barışının ve verimliliğin artırılabileceğini değerlendiriyoruz. Bu vesileyle, 2026 yılı asgari ücret görüşmelerinin üretimin devamlılığının, emeğin alın terinin ve geçim şartlarının dikkate alındığı bir mutabakatla sonuçlanmasını temenni ediyoruz.
Türkiye tarımda net ihracatçı, tarımsal hâsılada, Avrupa’da 1’inci sıradadır
Bütçeden kalkınma hedeflerine uygun olarak yatırımlara ve ekonomik sektörlere de imkânlar ölçüsünde kaynak ayrılmıştır. Geleceğin kritik sektörlerinden birisi olan tarıma ayrılan kaynak yüzde 33 artışla 938 milyar liraya, tarımsal destekler ise yüzde 24 artışla 168 milyar liraya çıkarılmıştır. Tarım; insan sağlığının, millî güvenliğin, toplumsal istikrarın ve çevresel sürdürülebilirliğin temelidir. Türkiye tarımda net ihracatçı, tarımsal hâsılada, Avrupa’da 1’inci sıradadır. İklim değişikliğinin, su kıtlığının, enerji maliyetlerinin ve küresel arz zinciri kırılmalarının ortasında bulunan Türkiye; kendine yeten, sürdürülebilir ve dirençli bir tarım-gıda sistemiyle, etkin bir su yönetimi, inşa etmek zorundadır. Bugün dünya, gıdaya erişimde derin bir adaletsizlikle karşı karşıyadır. 2024 yılında dünya nüfusunun %8,2’sini oluşturan 673 milyon insan açlık çekmiş, bu krizlerden özellikle çocuklar etkilenmiştir. Her yıl yaklaşık 9 milyon kişi beslenme yetersizliğinden ölürken bunların üçte birini 5 yaş altı çocuklar oluşturmuştur. Tarımın bu önemi dikkate alınarak tarım arazilerinin korunmasından üreticinin desteklenmesine, üretimin planlanmasından tüketiciye uzanan süreçte, sağlıklı ve güvenli bir zincir oluşturulmasını gerekli görüyoruz. Tarımsal üretimin devamlılığı çiftçimizin daha fazla desteklenmesine, tarımın sürdürülebilirliği ise doğal kaynakların rasyonel kullanımına bağlıdır.
6 Şubat depremlerinin yaralarını sarmak için son üç yılda 90 milyar dolar kaynak kullanılmıştır
Günümüzde iklim değişikliğinin de etkisiyle dünya genelinde milyonlarca insan, birden fazla olumsuz etkiyi aynı anda yaşamakta, küresel doğal afetlerden kaynaklanan büyük ekonomik kayıplar oluşmaktadır. Ülkemizde de 6 Şubat depremlerinin yaralarını sarmak için son üç yılda 90 milyar dolar kaynak kullanılmıştır. Belki de hiçbir ülkenin bu kadar kısa sürede gerçekleştiremeyeceği gıpta edilecek adımlar atılmış, devletimizin gücü, milletimizin desteği ve hükümetin gayreti ile 355 bin kalıcı konut hak sahiplerine teslim edilmiştir. 2026 yılı bütçesinde de afet risklerinin azaltılması, depremlerin yol açtığı hasarların giderilmesi ve dirençli şehirlerin oluşturulması için 653 milyar lira kaynak ayırılmıştır. Türkiye, hayata geçirdiği reformlarla pek çok uluslararası yatırımcının dikkatini çekmeyi sürdürmektedir. 2024 yılında küresel doğrudan yatırımlarda yüzde 11'lik bir düşüş yaşanmasına rağmen, ülkemize girişler yüzde 9,7 artarak 11,7 milyar dolar olmuştur. 2025 yılının ilk dokuz ayında da uluslararası doğrudan yatırımlar yüzde 46 artışla 11,4 milyar dolara ulaşmıştır. Türkiye; yatırıma, üretime, istihdama ve ihracata dayalı büyüme stratejisinin desteklenmesi doğrultusunda yatırım harcamaları için bütçenin yüzde 10,6’sına tekabül eden 2,7 trilyon lira kaynak ayırmıştır.
Ekonomide uzun dönemli istikrarlı büyüme, çevreye duyarlı sürdürülebilir sanayi üretiminden geçmektedir
Son yıllarda ülkemizde ulaştırma, lojistik ve altyapıya ilişkin dünyanın en büyük projeleri milletimizin hizmetine sunulmuş; jeopolitik konumu ve yakaladığı kapasiteyle Türkiye, uluslararası ulaşımda önemli bir aktör hâline gelmiştir. Bununla beraber bir ulaştırma açığı oluşmayacak şekilde, kalkınma hedefleriyle uyumlu yeni projelerin gerçekleştirilmesi de şarttır…. Ekonomide uzun dönemli istikrarlı büyüme, çevreye duyarlı sürdürülebilir sanayi üretiminden geçmektedir. Sanayi üretiminin desteklenmesi amacıyla yatırım teşvik ödenekleri yüzde 58 artışla 50 milyar liraya çıkarılmıştır. Türkiye, sanayi ve teknoloji alanında güçlü bir vizyonla birçok yeniliğe imza atmış, başta savunma sanayi olmak üzere Millî Teknoloji Hamlesinin çıktıları alınmaya başlanmıştır. Jeostratejik konumu, tarihî ve kültürel mirasından doğan yükümlülükleri, Türkiye'nin güçlü ve caydırıcı silahlı kuvvetlere sahip olmasını zorunlu kılmaktadır.
terörle mücadele sürdürülecektir
Bu amaçla Savunma Sanayii Destekleme Fonu için ayrılan kaynak dâhil, savunma ve güvenliğe bütçenin yüzde 11,4’üne tekabül eden 2,1 trilyon lira ödenek ayrılmıştır. Tahsis edilen kaynakların katkısıyla savunma sanayimiz daha da güçlendirilecek, caydırıcı bir ordu ile Türkiye'nin millî güvenliğine yönelik tehditler bertaraf edilecek, terörle mücadele sürdürülecektir….. Gelişen sanayi ve büyüyen ekonomisine paralel olarak enerji talebi de artan Türkiye; son yıllarda yerli kaynakları arama, bulma ve kullanıma alma yolunda attığı başarılı adımlar ve yaptığı enerji yatırımlarıyla küresel enerji piyasasının önemli aktörleri arasında yer almaktadır. Gabar'da günlük petrol üretiminin 80 bin varili geçmesi, yaklaşık 4 milyon hanemizin doğal gaz ihtiyacının Sakarya Gaz Sahası'ndan karşılanması, Akkuyu Nükleer Güç Santrali'nin devreye girecek olması, yenilenebilir enerji kurulu gücünde dünyada 11’inci, Avrupa'da 5.sıraya yükselinmesi bu alanda alınan mesafeyi göstermektedir. Bu yatırımlar, enerji arz güvenliğimizin yanı sıra ülkemizi enerjide bağımsız bir konuma taşıma hedefine hizmet etmektedir.
ortalama yıllık büyüme hızı, dünya genelinde yüzde 2,9 iken Türkiye’de yüzde 5,4 olmuştur
Dünya, tarîhî bir dönüşüm sürecinden geçerken bu gelişimi doğru okumanın ve ön alıcı atılımlar yapmanın ertelenemez bir gereklilik olduğunu düşünüyoruz. Küresel ölçekte yaşanan belirsizlikler ve durgunluk, ülke ekonomilerini doğrudan veya dolaylı etkilemektedir. 2024 yılında yüzde 3,3 oranında büyüyen küresel ekonominin, ticari ve siyasi belirsizliklere rağmen 2025 yılında yüzde 3'ün üzerinde büyümesi beklenmektedir. Türkiye; tarihî gelişmelerin yaşandığı bir süreçte, istikrarlı büyümesini sürdürmekte, karmaşık bölgesel gelişmelerde kilit rol oynamakta, millî birlik ve kardeşliğini pekiştirmekte ve dünyanın en büyük ekonomilerinden biri olma hedefine ulaşmak için gayret göstermektedir. Nitekim dünya ekonomisi 2020-2024 döneminde birikimli olarak yüzde 15,1 oranında büyüme kaydederken Türkiye ekonomisi yüzde 30,3’lük büyüme oranıyla ülemizin güçlü kalkınma kapasitesini ve sürdürülebilir büyüme vizyonunu ortaya koymuştur. Bu süreçte ortalama yıllık büyüme hızı, dünya genelinde yüzde 2,9 iken Türkiye’de yüzde 5,4 olmuştur.
2024 yılında yüzde 3,3 büyüyen Türkiye ekonomisi, 2025 yılı üçüncü çeyreğinde yüzde 3,7 oranında büyüyerek 21 çeyrektir kesintisiz büyüme eğilimini devam ettirmiştir. GSYH yıllıklandırılmış olarak 1,538 trilyon dolara, kişi başı milli gelir ise 17 bin dolara ulaşmıştır. Bu gelişmelerle 2025 yılı sonunda Türkiye’nin dünyada, nominal bazda 16’ncı, Satın Alma Gücü Paritesine göre 11’inci büyük ekonomi olması beklenmektedir. Büyümeye bağlı oluşan güçlü iktisadi faaliyet, Türkiye'nin istihdam oluşturma kapasitesine de olumlu yansımış, 2024 yılında istihdamda yıllık bazda 988 bin artış kaydedilmiştir. 2025 yılında işgücü piyasaları görece daha yatay bir seyir izlemiş, ekim ayında işsizlik yüzde 8,5 oranıyla son 30 aydır tek haneli seviyelerdeki seyrini sürdürmüştür. Bu gelişmelerin yanında, 2025 yılında dezenflasyon stratejisi; para ve maliye politikaları ile eşgüdüm içerisinde karrlı şekilde yürütülmüştür. Tüketici enflasyonu kasımda aylık yüzde “0,87”, yıllık yüzde “31,07” ye gerilemiş, son 2,5 yılın en düşük aylık, son dört yılın en düşük yıllık enflasyonu gerçekleşmiştir. Türkiye, dış ticaret ve ödemeler dengesinde de başarılı bir performans göstermektedir.
Dış talep koşullarındaki yavaşlamaya rağmen ihracatta artış eğilimi sürmektedir
Kasım ayında yıllık ihracat yüzde 3,6 artışla 270,6 milyar dolar, ithalat yüzde 6,6 artışla 361,9 milyar dolar olmuştur. Yıllık dış ticaret açığı ise yüzde 14,8 artarak 91,3 milyar dolar olarak gerçekleşmiştir. Aynı dönemde turizm, müteahhitlik, danışmanlık, yazılım gibi alanlara ilişkin hizmet ihracatı 122,5 milyar dolara ulaşmış, böylece toplam mal ve hizmet ihracatı 393,1 milyar dolara yükselmiştir. Üçüncü çeyrekte turizm gelirimiz yüzde 3,9; ziyaretçi sayımız yüzde 1,9 artmış, böylece yıllıklandırılmış turizm geliri 63,8 milyar dolara, ziyaretçi sayısı da 63,1 milyona ulaşmıştır. İhracat performansı ve turizmdeki istikrarlı görünüm sürdürülebilir cari denge hedefini desteklemiş ve ekimde cari açık 22 milyar dolara gerilemiştir. 2025 yılı sonunda cari açığın gayrisafi yurt içi hasılaya oranının yüzde 1,4'le sürdürülebilir seviyelerde kalarak ülkemizin dış finansman ihtiyacını azaltması beklenmektedir. Bununla birlikte ithalat artışını kontrol ederek daha fazla mal ve hizmet ihracını mümkün kılacak yapısal tedbirlere de ihtiyaç bulunmaktadır.
Sürdürülebilir büyüme ve fiyat istikrarının temini, ekonomi programının etkin maliye politikalarıyla desteklenmesini gerektirmektedir
Kaynak tahsisinde adalet ve etkinliğin, hizmet üretiminde verimliliğin sağlanması, kamu açıklarının azaltılması, mali disiplinin ekonomide güven ve istikrarı artıracak çıpa olarak korunması, makroekonomik istikrarda önemli role sahiptir. Türkiye ekonomisi, deprem kaynaklı kamu harcamalarındaki artışa rağmen, mali disiplin çerçevesini muhafaza ederek bütçe dengesini görece istikrarlı bir biçimde sürdürebilmiştir. 2024 yılında bütçe açığı, GSYH’ya oranla yüzde 4,7, deprem harcamaları hariç tutulduğunda ise yüzde 3 seviyesinde gerçekleşmiştir. Cari fiyatlarla 3,6 trilyon liraya ulaşan deprem harcamalarına rağmen 2025 yılında da öngörülenin altında bir açık beklenmekte, bütçe açığının GSYH’ya oranının yüzde 3,6, 2026’da ise yüzde 3,5 olması öngörülmektedir. Maliye politikası hedeflerine ulaşmada vergi sistemi önemli bir araç olup kamu gelirlerinin temininde yalnızca harcamaların finansmanı değil, üretimin teşviki ve sosyal adaletin sağlanması da gözetilmelidir. Milliyetçi Hareket Partisi olarak herkesin mali gücüne göre vergi ödediği az kazanandan az, çok kazanandan çok vergi alındığı adaletli bir vergi sisteminin tesisini öngörüyor, bu amaçla başlatılan reform çabalarını kıymetli buluyoruz….. Ekonomide yakalanan ivme, makroekonomik göstergelerdeki iyileşme ve sağlanan öngörülebilirliğin etkisiyle dış borçlanma maliyetlerinde de önemli iyileşmeler sağlanmıştır.
CDS risk primi aralık ayında, 220 baz puan seviyesinin altına inmiştir
2025 yılı ikinci çeyreğinde AB tanımlı genel yönetim borç stokunun millî gelire oranı, AB ortalaması yüzde 81,9 iken Türkiye’ninki yüzde 24,1’dir. Ülkemizde hane halkının ve finansal kesim dışındaki firmaların borçluluk oranları da uluslararası ortalamalara kıyasla olumlu bir görünüm sergilemektedir. Türkiye'nin düşük borçluluğu, mali disiplin ve ekonomik dengelerin sağlanmasındaki ilerlemeyi yansıtmaktadır. Diğer yandan yurt içi finansal piyasalar da güçlü ve dengeli görünümünü muhafaza etmektedir. Bankacılık sektöründe takibe dönüşüm oranı ekim ayı itibarıyla yüzde 2,39 ile düşük seviyelerde, sermaye yeterlilik oranı ise yüzde 18,88 ile oldukça yüksek bir seviyede bulunmaktadır. Merkez Bankası rezervleri 12 Aralık haftasında, 190,8 milyar dolara yükselmiştir. CDS risk primi aralık ayında, 220 baz puan seviyesinin altına inmiştir. Tüm bu göstergeler, Türkiye ekonomisine duyulan güvenin somut yansımaları olmuştur. Nitekim Türkiye ekonomisi büyüyen, istihdam yaratan, ihracatını artıran, sürdürülebilir cari açığa sahip, mali disiplinini koruyan, en az borçlu ülkelerden birisidir. Önümüzdeki süreçte kazanımlarımızı kalıcı hâle getirerek daha ileriye taşınması için yapısal reformların gerçekleştirilmesini gerekli görüyoruz. Bu kapsamda başta vergi olmak üzere, kamu ihale, personel rejimi, sosyal güvenlik, işgücü piyasası ve çalışma hayatına; tarım, gıda ve hayvancılığa, perakende ticaretine ilişkin reformist adımlar atılmalıdır.
Esnafımızı korumak için AVM ve zincir marketlere ilişkin tedbirler alınmalıdır
Yatırım ortamı iyileştirilmeli, dijitalleşmenin fırsatlarından yararlanırken ekonomik güvenliğimize öncelik verilmelidir. Ayrıca demokrasinin güçlendirilmesi, öngörülebilirlik ve hukuk güvenliği bakımından anayasa başta olmak üzere siyasi partiler ve seçim kanunları ile kamu idaresine ilişkin temel usul kanunlarının çıkartılması gerekmektedir. Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sisteminin sağladığı istikrarla, kalkınma hedeflerine ve köklü sorunların çözümüne odaklanmanın, siyasetin milletimize sorumluluğu olduğunu değerlendiriyoruz. Terörsüz Türkiye girişimiyle sağlanan huzur, güçlenen demokrasi ve öngörülebilirliğin ekonomik istikrarın da teminatı olacağına inanıyoruz. Uygulanan doğru politikalarla ekonominin önündeki engellerin kaldırılacağını düşünüyor, atılan adımların kararlılıkla sürdürülmesi konusunda ekonomi yönetimine güveniyoruz. Üreten, istihdam yaratan, üretilen değerden herkesin adil pay almasını mümkün kılan ve gelir dağılımını adaletli hâle getiren, nimet ve külfetin bütün kesimlerce hakça paylaşılmasına dayanan bir ekonomik ve toplumsal düzenin tesisini öngörüyoruz. Bu amaçla para, maliye ve gelirler politikasının dar gelirli vatandaşlarımızı gözetecek ve haklı beklentilerini karşılayacak şekilde eş güdüm içinde uygulanmasını ve gelir dağılımı adaletinin artırılmasını hedefliyoruz. Emeklilerimizin hak ettikleri refah seviyesine yükseltilmesini; şehit yakını ve gazilerimize ilave istihdam hakkı sağlanmasını, terörle mücadelede yaralanıp malul sayılmayanların gazi sayılmasını, engellilerimizi mağdur eden sorunların giderilmesini, çiftçimizin ve esnafımızın alın terinin karşılığını almasını istiyoruz. Ekonomik ve sosyal politikaların, insanın onurlu bir yaşam sürme hakkını dikkate alan, yaşam memnuniyeti, beklenti istikrarı ve toplumsal aidiyet duygusuyla birlikte huzur ve refah tabanına yaslanan, politikalar seti olmasını öngörüyoruz.
güçlü bir kapasite inşasıyla denetim sisteminin etkinleştirilmesini gerekli görüyoruz
2024 Yılı Kesin Hesap Kanun Teklifine ve Sayıştay raporlarına da kısaca değinmek istiyorum. Sayıştay 2024 yılında yürütülen düzenlilik ve performans denetimleri kapsamında toplam 10.569 bulgu tespit etmiştir. En fazla bulgu tespiti, mahallî idarelere ilişkin olmuştur. Parlamentonun en önemli görevlerinden birisi, kamu harcamalarının denetlenmesidir. Denetim yetkisini Meclisimiz adına kullanan Sayıştay incelemelerinin ciddi şekilde yapılmış olduğunu, bunu kamu menfaatlerinin korunması ve idarenin denetim yoluyla geliştirilmesi bakımından önemli bulduğumuzu ifade etmek istiyorum. Bununla birlikte ülkemiz denetim sisteminin yapısal ve işlevsel olarak bütünüyle gözden geçirilerek, denetim elemanlarının haklı talepleri dahil eksikliklerin giderilmesini; güçlü bir kapasite inşasıyla denetim sisteminin etkinleştirilmesini gerekli görüyoruz.
Türkiye'yi kötü gösteren iç ve dış art niyetliliğe aldırmadan daha iyiye ulaşmaya gayret göstereceğiz
Milliyetçi Hareket Partisi ve Cumhur İttifakı olarak istiklal ve istikbal mücadelemize inançla devam edecek, Türk ve Türkiye Yüzyılını inşa etmeye odaklanacağız. Türkiye'yi kötü gösteren iç ve dış art niyetliliğe aldırmadan daha iyiye ulaşmaya gayret göstereceğiz. “Terörsüz Türkiye” vizyonuyla on yıllardır terörün demokrasi üzerindeki yıkıcı etkisini ortadan kaldırarak, muasır medeniyet ülküsünün en önemli gereklerinden olan demokratik hukuk devleti ilkesini, daha da güçlendireceğiz. Ayrıyı gayrıyı bir kenara bırakıp hep birlikte Türkiye olacağız. Milli birliği, milli kimliği ve milli devleti koruyacak, bin yıllık kardeşliğimizi yaşatacağız. Türk milletinin huzur ve refahı için elbirliğiyle çalışacak; dik baş, tok karın ve mutlu yarın için çaba göstereceğiz. Bu düşüncelerle 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanun Teklifi'ne ve 2024 Yılı Merkezi Yönetim Kesin Hesap Kanun Teklifi'ne "kabul" oyu vereceğimizi belirterek, bütçenin bereketli olmasını diliyorum. Mübarek üç ayların Türk-İslâm âlemine hayırlar getirmesini Cenâb-ı Allah’tan niyaz ediyor, Milliyetçi Hareket Partisi Grubu adına, sizleri ve bizi takip eden muhterem vatandaşlarımızı saygıyla selamlıyorum.