Türkgün | Siyaset | MHP’li Karakaya: “Türkiye günü kurtarmıyor, geleceği inşa ediyor”

MHP’li Karakaya: “Türkiye günü kurtarmıyor, geleceği inşa ediyor”

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya, TBMM Genel Kurulu’nda 2026 Merkezi Yönetim Bütçesi ile 2024 Yılı Kesin Hesap Kanunu görüşmeleri sırasında MHP Grubu adına kürsüye çıktı. Karakaya, "Türkiye günü kurtaran değil, geleceği inşa eden bir mali anlayışla yoluna devam etmektedir." dedi.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya, TBMM Genel Kurulu’nda 2026 Merkezi Yönetim Bütçesi ile 2024 Yılı Kesin Hesap Kanunu görüşmeleri sırasında MHP Grubu adına kürsüye çıktı. Karakaya, "Türkiye günü kurtaran değil, geleceği inşa eden bir mali anlayışla yoluna devam etmektedir." dedi.

MUHABİR: Beybin Usanmaz

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkan Yardımcısı Mevlüt Karakaya, Türkiye Büyük Millet Meclisi Genel Kurulu’nda 2026 Yılı Merkezi Yönetim Bütçe Kanunu Teklifi ile 2024 Yılı Kesin Hesap Kanunu Teklifi görüşmeleri kapsamında MHP Grubu adına söz aldı. Karakaya, konuşmasında bütçe hakkından küresel ekonomiye, Türkiye’nin mali duruşundan terörün ekonomik maliyetine kadar birçok başlıkta değerlendirmelerde bulundu.

MHP'li Karakaya, merkezi yönetim bütçesinin yalnızca rakamlardan ibaret olmadığını vurguladı. Bütçenin bir ülkenin ekonomik, sosyal ve mali önceliklerini yansıtan en kapsamlı belge olduğunu belirten Karakaya, aynı zamanda yasamanın yürütme üzerindeki denetim hakkının da en somut aracı olduğunu söyledi.

“Bütçe hakkı demokrasi mücadelesinin ürünüdür”

Bütçe hakkının tarihsel kökenlerine değinen Karakaya, bu kavramın 1215 Magna Carta’dan günümüz parlamenter demokrasilerine uzanan bir mücadele sonucu ortaya çıktığını ifade etti. Günümüzde asıl meselenin, parlamentonun bütçe hakkı ile yürütmenin maliye politikası uygulama yetkisi arasında sağlıklı bir denge kurulması olduğunu vurguladı.

“Dünya bütçe krizleriyle boğuşuyor”

Küresel ölçekte yaşanan bütçe krizlerine dikkat çeken Karakaya, özellikle ABD’de yaşanan bütçe tıkanıklıklarının ekonomik değil siyasi nedenlerden kaynaklandığını söyledi. Birçok gelişmiş ülkede bütçelerin siyasi krizlere dönüştüğünü ifade eden Karakaya, Türkiye’de ise mali disiplinin korunduğunu belirtti.

MHP'li Mevlüt Karakaya'nın konuşmasının tamamı:

Merkezi Yönetim Bütçesi; bir ülkenin ekonomik, sosyal ve mali önceliklerini somutlaştıran, adalet anlayışını ve gelecek vizyonunu ortaya koyan, aynı zamanda yasamanın yürütme üzerindeki bütçe ve denetim hakkının kullanıldığı en kapsamlı ve bütüncül belgedir. Bütçe hakkı fikri, toplumların demokratik olmayan rejimlere karşı verdiği demokrasi mücadelesiyle ortaya çıkmıştır. Bu,  1215 yılında Magna Carta’nın Kral John tarafından imzalanmasıyla başlar ve parlamentoların gelişmesiyle “bütçe hakkı” olarak kavramlaştırılır. Bugünün demokratik rejimlerinde, erkler ayrılığı durumu elbette farklılaştırmaktadır.  Mutlak monarşi karşısında elde edilen bütçe hakkının; seçilmiş iktidarların maliye politikası oluşturma ve uygulama hakkını olumsuz etkilememesi de, günümüz demokrasilerinde en çok tartışılan konularının başında gelmektedir.

Dünyaya baktığımızda, büyük ekonomilerde dahi bütçe krizlerinin yaşandığını görüyoruz

ABD’de yaşanan son kriz, dünyanın en büyük ekonomisinde bütçenin siyasete esir kaldığını göstermiştir. Bugün dünyada, borçlarını ödeyip ödeyemeyeceğini birkaç yılda bir tartışmak zorunda kalan, devleti kapatan, kamu çalışanlarına maaş ödemeyen, küresel piyasalarda güvensizliğe neden olan tek ülke ABD’dir. Buradaki temel sorun gelir-harcama dengesi değil, siyasi kutuplaşma ve kısa vadeli hesaplardır. Bütçenin halk için değil, seçim takvimi için yapıldığı kanaati ülkede yaygın bir anlayıştır. Sadece ABD’de değil, Birleşik Krallık, Fransa ve Japonya dahil olmak üzere birçok ülkede yaşanan tıkanmalar, bütçenin giderek “siyasi krizlere” dönüştüğünü gösteriyor. Bir bütçenin parlamentoda kabul edilmemesi, sebebi her ne olursa olsun, elbette bir siyasi krizin başlangıcını oluşturur. Burada temel sorun hükümetlerin iktisat ve maliye politikası uygulamasının zorlaşacağıyla alakalıdır. Bu sebeple, bütçe hakkı ile maliye politikası uygulama hakkı arasında optimum bir dengeye ihtiyaç vardır.  Parlamento tarafından belirlenen sınırlar dahilinde, bütçe kompozisyonu içinde, değişiklik yapma yetkisinin tanınması da, genelde iktisat, özelde ise maliye politikası uygulama hakkının bir gereği olarak görülmektedir. Ancak tüm bunların anayasal ve yasal çerçevesi iyi belirlenmeli, parlamentonun bütçe hakkını fiili veya yasal olarak etkisiz hale getirmesi de engellenmelidir. 

Bütçenin; 

  •  hazırlık ve teklif, 
  • yetkilendirme ve onay, 
  • uygulama ve denetim gibi bir işlemler silsilesi vardır. 
  • Esasen her bir aşama kendi sınırları içerisinde bir bütçe hakkı doğurur. 
  • Bütçeyi hazırlama, teklif etme ve uygulama hakkı yürütmenindir.

Teklif edilen bütçeyi değiştirerek veya olduğu gibi millet adına onaylama (kanunlaştırma) ve daha sonradan uygulama sonuçlarını denetim hakkı parlamentonundur. Sayıştay raporları ve Kesin hesap kanunu teklifi parlamentonun denetim hakkı kullanımıyla alakalıdır. Milliyetçi Hareket Partisi olarak, TBMM’de bir Kesin Hesap Denetim Komisyonu kurulması talep ve isteğimiz, Plan Bütçe Komisyonunun iş yoğunluğu açısından değil; bütçe hakkının layıkıyla kullanılması içindir. Hepimizin malumu, Kesin Hesap Kanun Teklifleri, parlamentonun hükümeti denetleme işlevinin en önemli aracı olmasına rağmen,  bütçe görüşmeleri sırasında yeterli ilgi ve alakayı görememektedir. Temsili demokrasilerde bütçe hakkının layıki veçhile yerine getirilmesinde temsilde adaletin sağlanmış olması da önemlidir. Bu konuda, CBHS’ne geçişten sonra oluşan parlamentolarda temsilde adalet tarihin en yüksek düzeyine ulaşmıştır.

Sağlık Bakanlığı Bütçesi insanımızın canıdır. 

Bugün burada, bir bakanlık bütçesini değil, esasen Türkiye’nin ekonomik istikametini konuşuyoruz. Şunu ifade etmeliyim ki; 2026 Merkezi Yönetim Bütçesinin kalbi Hazine ve Maliye Bakanlığının Bütçesi’dir. Milli Eğitim Bakanlığı bütçesi çocuklarımızın geleceğidir. Sağlık Bakanlığı Bütçesi insanımızın canıdır. Ama HMB Bütçesi bu bakanlıkların nefesidir. “Enflasyonu düşürecek ama sosyal dengeyi de bozmayacak,  Disiplini sağlayacak ama yatırımları da durdurmayacak, Borcu yönetecek ama geleceği de ipotek altına almayacak.”. İşte bu hassas dengeler burada kurulmaktadır. Bütçeye baktığımızda; tasarrufu, mali disiplini ve sosyal devlet anlayışını mevcut şartlar çerçevesinde bir arada görebiliyoruz. Türkiye günü kurtaran değil, geleceği inşa eden bir mali anlayışla yoluna devam etmektedir. Deprem felaketine rağmen bütçe disiplinin korunmuş olması, Bütçe açıklarının sürdürülebilir seviyelerde tutulmuş olması, Eğitim, sağlık, sosyal yardımlar, tarım, yerel yönetimler ve savunmaya ayrılan kaynakların tarihsel olarak yüksek seviyelere ulaşmış olması, Vergi politikasında adaletin güçlendirilmiş, dolaysız vergilerin payının artırılmış, kayıt dışılıkla mücadelede önemli adımların atılmış olması doğru yolda olunduğunun göstergesidir.

Küresel ekonomik entegrasyon tersine dönüyor

Küresel ekonomi bir süredir önemli çıkmazlar ve çelişkilerle karşı karşıyadır. Devletlerin, hane halklarının ve şirketlerin borç yükü sürekli artış halindedir. Faiz artışları borç ödemelerini zorlaştırıyor. Gelişmekte olan ülkelerin döviz borçları önemli kırılganlık oluşturuyor. Borçla büyüme sağlanıyor lakin büyüme yavaşlayınca borç sürdürülemez hale geliyor. Küresel büyüme olsa da; küresel gelir dağılımı ciddi ölçüde adaletsiz. Bu durum politik kutuplaşmayı, göçü ve toplumsal gerilimleri artırıyor.

Bu da ekonomik ticari parçalanmaya, bölgesel bloklaşmaya ve ticaret savaşlarına götürüyor. Yaşlanan nüfuslu ekonomiler üretkenliğini yitiriyor; genç nüfuslu ekonomiler istihdam yaratamıyor. Teknoloji verimlilik sağlıyor; lakin toplumsal maliyeti yüksek oluyor. Yeşil dönüşüm şart ama maliyeti yüksek, politik olarak da zorlayıcı. Küresel ekonomide yaşanan bu çıkmazların elbette Türkiye ekonomisine yansımaları da kaçınılmazdır. Bununla birlikte, yaşanan küresel çıkmazların bizim için bazı stratejik fırsatlar sunduğu da bir gerçektir. Avrupa’nın Çin’den uzaklaşma süreci; lojistik avantaj + Gümrük Birliği +Üretim Kapasitesi yönüyle birçok sektör açısından Türkiye’ye, “Yakın Tedarik Üssü” fırsatı sunuyor. Savunma sanayi,  Yenilenebilir enerji-Yeşil Hidrojen-Batarya Ekosistemi, Ve Yazılım-Oyun-Fintech-Yapay Zeka Ekosistemi bu kapsamda öne çıkan alanlardır. Türkiye bu süreçte doğru konumlanırsa; tedarik zinciri merkezi, yeşil enerji ülkesi, bölgesel teknoloji üssü ve savunma sanayi ihracatçısı olarak önümüzdeki 5 yılda adını yukarılara yazdıracak fırsatlara sahiptir.

KARAKAYA "Önemsiyoruz" dedi sıraladı

Yaşanan küresel ekonomik güçlüklere rağmen, fiyat istikrarı, mali disiplin, büyüme, istihdam ve sosyal refah hedeflerini birlikte gözeten dengeli ve kararlı bir çerçeve sunan ekonomik program sayesinde, Türkiye ekonomisinin; 2024 yılında yüzde 3,3; 2025’in ilk dokuz ayında 3,7 büyümüş olmasını,  Milli gelirin yıllık bazda 1,5 trilyon doları aşmış olmasını,  Program sonunda büyümenin kademeli olarak yüzde 5’e yükselme hedefini başarılı bulduğumuzu ifade etmek istiyorum.

Aynı zamanda; Enflasyonun, yüzde 31,1 seviyesine düşmüş olmasını, İşsizliğin yüzde 8,7 oranıyla 2024 yılında son 12 yılın en düşük seviyesine gerilemiş olmasını, İhracatın 2024’te 261,8 milyar dolara yükselmiş olmasını, 2025 itibarıyla yıllıklandırılmış olarak 270 milyar dolarla tarihi zirveye ulaşmasını, Cari açığın bu artışa paralel olarak düşüyor olmasını, Merkez Bankası brüt rezervleri 180,6 milyar dolara ulaşmış olmasını, Ülke risk priminin yaklaşık 230 baz puanla son yılların en düşük seviyesine gerilemiş olmasını, Kredi notunun uluslararası derecelendirme kuruluşları tarafından önemli ölçüde artırılmış olmasını, Bankacılık sektörünün güçlü sermaye yapısı, yüksek kârlılığı ve düşük takipteki alacak oranlarıyla sağlam bir görünüm sergiliyor olmasını Önemsiyoruz. Bu gelişmelerde SPK, BDDK, TÜİK, KGK,  gibi kurumlarımızın etki ve katkıları da bir hayli fazladır. Yalnız bu kurumlarımızın önemli bir sorunu, başta SPK olmak üzere, uzmanlarının özlük hakları ve düşük ücretler dolayısıyla kurumlardan ayrılmasıdır. Bu kurumlarla ilgili acilen bir çalışmanın yapılmasına ihtiyaç bulunmaktadır.

“Terör bitmeden ne huzur olur, ne de kalkınma.”

Konu, bütçe, kaynak, maliye olunca Terörün Maliyetine de değinmek gerekir. Türkiye, terörden en fazla etkilenen ülkelerin başında gelmektedir. Terör 10 yıllarca süren zaman diliminde hem canımızı almış hem de büyük ekonomik külfetlere katlanmamıza neden olmuştur. Çok sayıda yapılan bilimsel çalışma ve tahminlerde; terör örgütlerinin sebep olduğu ekonomik kayıpların 2 Trilyon Dolar civarında bir ekonomik büyüklüğe denk geldiği ifade edilmektedir. Hatta bu tahminde Türk Lirasındaki değer kaybı, ihracat ve turizm gelirlerine etkilerinin sağlıklı ölçülemediğinden dolayı dahil edilmediği anlaşılmaktadır.  Bu şekliyle dahi, yıllık ortalama 50 milyar dolara, o da 2 Trilyon 150 Milyar TL’ye denk gelir. Bu da GSYİH’nın yüzde 2.5’unu geçer. Bütçenin ise yüzde 10’unu aşar. 

Sayın Genel Başkanımız Devlet Bahçeli’nin ifadeleri ile söylemek gerekirse; “Terör bitmeden ne huzur olur, ne de kalkınma.”.

Terörün kökünün kazındığı, ihanete kapı aralanmayan, fitnenin yurt bulamadığı bir Türkiye, kardeşliğimizin pekiştiği, içte ve dışta huzurun temin edildiği Terörsüz Türkiye ideali, aynı zamanda kalkınmaya açılan kapıdır.  Cumhurbaşkanımız Sayın Recep Tayyip Erdoğan’ın kararlılığı ve Liderimiz Sayın Devlet Bahçeli’nin ferasetli duruşu, milli bekamızın çelik iradesi olarak devlet millet kenetlenmesini her alanda tahkim etmektedir. Terörle mücadelede elde edilen tarihi kazanımlar; güvenlikten ekonomiye, diplomasiden toplumsal huzura kadar geniş bir yelpazede Türkiye’yi daha güçlü, daha itibarlı ve daha istikrarlı bir noktaya taşımaktadır.  Bu kutlu yürüyüş, sadece bugünün değil; yarının da teminatıdır. Çünkü terörsüz Türkiye, büyük ve güçlü Türkiye ülküsünün hem şartı hem de şanıdır.

Emeklilerimiz hayat pahalılığından en çok etkilenen kesimlerin başında 

Bütçe görüşmeleri sırasında grubumuzu temsilen milletvekillerimiz tarafından defaten dile getirilmiş olsa da birkaç hususun altını çizmek istiyorum: Birincisi, emeklilerimizin ekonomik durumudur. MHP olarak saha çalışmalarımızda bizlerden  durumlarını dile getirmemizi istemektedirler.  Emeklilerimiz hayat pahalılığından en çok etkilenen kesimlerin başında gelmektedir. İkincisi, esnaf ve küçük işletmelerimizin finansmana erişim ve mali yükler konusundaki beklentileri. Üçüncüsü, atanamayan öğretmenlerimizin durumuyla, üniversitelerdeki öğretim elemanları ve hocalarımıza ilişkin kadro sorunları ve maaşlarına ilişkin bir düzenlemenin yapılması gerekliliği.

20 bin doları bulmak ve geçmek üzereyiz

Sözlerime son vermeden bir hususun altını çizmek istiyorum: 2026 Yılı Cumhurbaşkanlığı Yıllık Programında Milli Gelirimiz: 77 trilyon TL (Orta Vadeli Program 73 trilyon TL) : bu yaklaşık 1 Trilyon 800 Milyar DOLAR eder. Bu elbette önemli bir milli gelir büyüklüğüdür.  İnşallah en kısa sürede 2 Trilyon doları aşacak bir milli gelir büyüklüğüne ulaşırız. Bu büyüklük sadece bizim, Cumhur İttifakı’nın iftiharı olmaz, büyük Türkiye Cumhuriyetimizin, Türkiye Yüzyılının ekonomik iftiharı olacaktır.  Aynı zamanda, tüm Türkiye Cumhuriyeti vatandaşlarımızın bu rakamlarla iftihar edeceğinden, gurur duyacağı, özellikle gençlerimizin istikbale çok daha güvenle bakacağından eminim.  Ben de şimdiden gururla iftihar ediyorum. Yine benzer şekilde 2026 yılı Kişi Başı Milli Gelirimiz 19 550 Doları bulacak seviyededir. (Orta Vadeli Program’da 18 990 dolar)

İnanıyorum ki, 19 550 dolar olarak programda yer almış olan KBMG yıl içindeki programı aşacak bir ekonomik performansla, Cumhuriyet tarihimizin ilk rekorunu kırar ve 20 bin dolar eşiğini aşmış oluruz. .20 Bin dolar eşiğinin önemi şu demektir: 5-10 yıl öncesine kadar, bizim gibi ülkelerin ekonomik büyüklüklerinde patinaj yaptığı bir rakam vardı. O rakam Kişi Başı Milli Gelir rakamı olarak 10 bin dolarlar civarında idi. Buna “Orta Gelir Tuzağı” deniliyordu. Bu rakam günümüzde 15-20 bin dolarlar olarak telaffuz edilmektedir. Ben şahsen 15 bin dolarları da düşük görüyorum.  Benim gözümde yeni kişi başı milli gelirde “orta gelir tuzağı” 20 bin dolar eşiğidir. 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...