KÂZIM KARABEKİR PAŞA’NIN ŞAHSİYETİ VE ESERLERİ-2

72. ÖLÜM YIL DÖNÜMÜNDE (26 OCAK 1948)

Kâzım Karabekir, Harp Akademisini 1.533 toplam not ile birincilikle bitirmiştir. Her üç sınıfta da Rusçadan tam not (45) almış; Fransızcadan ise sırasıyla 30, 37, 39 notlarını almıştır. Kâzım Karabekir Paşa, Fransızca, Rusça ve Almancayı çok iyi derecede, Bulgarcayı da konuşulanları anlayabilecek seviyede bilmektedir.

ASKERİ Rüştiye, idadi, Harp Okulu ve Harp Akademileri öğrencilik not çizelgelerine bakıldığında ilk yabancı dil olarak Fransızca, ikinci yabancı dil olarak da Rusça dersleri aldığı görülmektedir. Fransızcadan rüştiye üçüncü sınıfta 44 (tam nottan bir eksik), idadi birinci sınıfta 45 (tam not), ikinci sınıfta 45 (tam not) ve üçüncü sınıfta da 45 (tam not) almıştır. Harp Okulunda birinci ve ikinci sınıfta Fransızca ve Rusçadan tam not (45) almıştır. Üçüncü sınıfta Fransızcadan tam nottan iki eksik (43), Rusçadan ise tam nottan bir not eksik (44) almıştır. Kâzım Karabekir, Harp Akademisini 1.533 toplam not ile birincilikle bitirmiştir. Her üç sınıfta da Rusçadan tam not (45) almış; Fransızcadan ise sırasıyla 30, 37, 39 notlarını almıştır. Anılarında bu durumu, “Fransızca ve riyaziyeden büyük haksızlığa maruz kaldım” diyerek açıklamaktadır.

Kâzım Karabekir hakkında en değerli biyografik eserlerden birini hazırlamış olan Merhum Prof. Dr. Fahrettin Kırzıoğlu, “Genç Musa Kâzım, Harbiye ve Erkanıharbiye’de, Almanca ve Fransızca öğrenimi yanında, Rusçaya da ihtiyaç duymuş ve 1918-1921 arasında bu yabancı dili de geliştirip, tercüme yapacak seviyeye ulaşmıştı. Bu yüzden, resmi hal tercümelerinde, kendi el yazısıyla: ‘Almanca, Fransızca, Rusça’ bildiği yazılıdır.” demektedir. Resmi belgelere, not çizelgelerine bakıldığında Harp Okulu ve Harp Akademilerinde öğrencilerin esas yabancı dilerinin Fransızca, ikinci yabancı dillerinin ise ya Rusça ya da Almanca olduğu görülmektedir. Karabekir ikinci yabancı dil olarak Rusça okumuştur. Dolayısı ile Almanca ve Bulgarcayı sonradan görev yıllarında öğrenmiştir.

YANLIŞSIZ CEVAPLAR

Nitekim anılarında Harp Okuluna girişinden bahsederken bu konuda şunları söylemektedir: … Sekiz kısım yaptılar. Topçu Mektebi’ne de bazı efendiler gitti. Tek kısımlar Almanca, çift kısımlar da Rusça okuyacak. Rusçanın pek zor olduğunu ve sonu da ölü olduğunu işiterek çift kısma düşenler çok sıkılıyorlardı. Alman muallimlerin bulunuşu ve Almanya’da tahsil görmüş bazı muallimlerimizin cakalı Almanca görüşmeleri tek kısımlara düşenleri sevindiriyordu. Ben o kadar sıkılmadım… Esasen tabiatımda fazla sevinmek ve fazla sıkılmak yok. Buna talihim dedim. Mesele Rusçayı iyi öğrenebilmek idi. Aynı zamanda Fransızca da okuyorduk. Ben ve kardeşim piyadeye ayrıldık. Kısmımızda süvariler de vardı. Harbiye birinci sınıfın en güç dersleri Rusça ile Hendese-i Resmiye idi. Ben o kadar zahmet çekmiyordum fakat efendileri bu dersler pek eziyordu… Rusçanın bellenmez kaidelerini Kuleli’deki gibi vezinliyordum. Ve sorulara yanlışsızca seri cevaplar verdiğime muallimlerim de hayret ediyordu…

Aşağıda bazı örneklerini vereceğimiz gibi yaşadığı olaylardan anlaşılıyor ki, Kâzım Karabekir Paşa Fransızca, Rusça ve Almancayı çok iyi derecede, Bulgarcayı da konuşulanları anlayabilecek seviyede bilmektedir. Daha Harbiyedeki öğrencilik yıllarında yabancı dil öğrenimine büyük önem veren Karabekir, öğrenciliği sırasında Fransızcadan tercüme yapıp yayınlatacak kadar bu dili iyi öğrenmiştir. Görevli olarak Birinci Dünya Savaşı öncesi Paris’e gittiği zaman da Paris’teki hariciye memurlarımızdan şöyle bir yakınmada bulunmaktadır: … Şu Paris’te pek elemli bir hatıra kaydediyorum. Gerek sefirimizin ve başkâtibimizin davetlerinde resmi dilimiz Fransızca idi. Çünkü aileleri birinin Rus, ötekinin Macar’dı, bir kelime Türkçe bilmiyorlardı. Ayrıca, Karabekir Paşa Erzurum’da İngiliz yarbay ile hep Fransızca olarak yazışmıştır.

Karabekir Paşa, Rusçayı da iyi derecede bilmektedir. Aşağıda anlatılacağı gibi kendisi anılarında bir Bulgar papazı ile Rusça anlaştığını belirtmektedir. Yine aşağıda belirtileceği gibi bir “tahkikat komisyonuna” Rusça bildiği için görevlendirilmiştir. Ayrıca Karabekir, Erzincan ve Erzurum’un işgali sırasında, oradaki Rus esirlerle ve Ermenilerle Rusça konuşmuştur. Sarıkamış’ta ele geçirdiği muazzam kütüphanede çok önemli Rusça haritalar ve ve kitaplar bulunuyordu. Bunlar için şöyle diyor: … Rusça öğrendiğimin mükâfatını elimize geçen harita ve bu gibi kıymetli kitapları anlamakla toplamış oluyordum. Karabekir Paşa iyi derecede Almanca bilmektedir. Bu yüzden de Liman von Sanders’in Türk Genelkurmayında görev aldığı yıllarda, Genelkurmay İstihbarat Şubesi’ne bir Alman yarbay getirilince, iyi Almanca bildiği için Karabekir de bu şubenin müdür yardımcılığına getirilmiştir.

Kâzım Karabekir, yeni atandığı Kafkas Kolordu Komutanlığı merkezinin bulunduğu Refahiye’ye gitmektedir. Yolda, Ergani maden ocaklarına da uğrar ve bu madenler hakkında bilgi alır. Madenleri Alman mühendisler işletmektedir. Alman işçi çavuşu, madenden çıkan bir parçayı Karabekir’e verir. Madendeki parçaların Türklerin eline geçmesini istemeyen Alman mühendisleri çavuşa çok kızarlar (zira işletilen bakır madenleri içinde altın cevherinin de olduğu söylenmektedir.). Alman çavuşa Almanca ağır sözler söylerler. Karabekir şöyle diyor: … Ben parçayı hemen cebime attım. Mühendisin sözlerini anlamamazlıktan geldim...

Kâzım Karabekir Paşa, Bulgarcayı da anlayacak kadar biliyordu. Genelkurmay Başkanlığı, Rusça ve Bulgarcayı bildiği için Balkan Savaşı sırasında, Rusya tebaasına ait olarak, zarar ve ziyana uğrayan çiftliklerdeki tazminat miktarını tayin edecek komisyona 1913’te Karabekir’i göndermiştir. Karabekir, Trakya’da görevli iken Florina civarındaki Bulgar köylerine bir tatbikat için gider. Rosne köyünde Robe isminde bir Bulgar Karabekir’i evine davet eder ve bir hayli görüşürler. Yine Karabekir, Trakya’da bazı Bulgar komitelerinin trenle sürgüne gönderilirken hep bir ağızdan, “yaşasın bizim Bulgar milletimiz” diye Bulgarca haykırdıklarını belirtmektedir. Ancak Karabekir’in Bulgarcasının çok ileri seviyede olmadığı anlaşılıyor. Zira 26 Şubat 1906’da Manastır’a giderken trende bir Rum zengini ve bir Bulgar papazı ile aynı kompartımanda olduğunu, Rum’un Fransızca, Bulgar’ın da Rusça bildiğini belirterek, “… Her ikisiyle de bu dillerde konuşarak ahbap olduk” demektedir.

PAŞA’NIN OKUMA TUTKUSU

O dönemin subaylarında genellikle görülen günü gününe yazma, not tutma alışkanlığı Kâzım Karabekir Paşa’da da vardı. Yazma alışkanlığı gibi okuma alışkanlığını da küçük yaşlardan itibaren edinen Paşa adeta bir kitap tutkunu idi. Onun en çok tarih ile millî ve edebî eserleri okuduğu; savaş sırasında seferî çadırlar içinde bile, bu uğurdaki yeni basılan kitapları, dostları aracılığı ile İstanbul’dan cepheye getirttiğini gösteren belgeler “Özlük Dosyası”nda yer almış bulunuyor. Kara Kuvvetleri Komutanlığı Arşivi’ndeki Kâzım Karabekir Paşa Dosyası’nda 1916 ve 1917 yıllarında, İstanbul’dan cepheye kitap siparişi verip getirttiğini gösteren belgelerden bazı örnekler şu şekildedir:

XVIII. Kolordu Komutanı iken 1 Aralık 1916 günü Irak’taki Kut’tan Başkumandanlık Vekaleti Celilesi İstihbarat Şube Müdürü Seyfi (Düzgören) Bey (sınıf arkadaşı, sonradan paşa olan İstanbul Firuzağa doğumlu)’e yazdığı 489 Numaralı Şifre ile şunları istemiştir: “(İstihbarattaki) Şube’de kullanılan, (bol ve geniş yapraklı) Muhtıralı takvimden 250, cep işin muhtıra defterinden on nüsha; ‘Avrupa’da Ne Gördüm’ (Şairi Azam Abdülhak Hâmid’in), ‘Finten’ (Şarıkamış Harekâtımız’da şehit olan İsmail Hakkı’nın), ‘Şanlı Asker, Bozgun, Tesâdüf, Kuyrukluyıldız Altında İzdivaç’ adlı risalelerden dörder nüshanın çabucak gönderilmesini, (Şube’deki) Nusret Efendi’ye emir buyurun. Ona, Telgraf Poliçesi ile (altın) yirmi lira gönderdim. Yetmezse, bildir ve paranın gelişini beklemeyerek, satın alınarak postaya verilmesini, son derece rica ederim.” Yine Kut’tan 22 Kasım 1916 günü, aynı Şube’ye yazdığı, 480 Numaralı Şifre ile de şunları istemiştir: “(Tarihçi Ahmet Refik Altınay’ın, 6 ciltlik, resimli ve orijinal ciltli) Refik Bey’in ‘Büyük Tarihi Umumisi’nden bir takım ile (93/1877-1878 Türk-Rus Savaşı’nda Anadolu Cephesi Kumandanı Gazi Ahmet Muhtar Paşa’nın Mühimme Katibi, Erzurumlu Mehmet Arif Bey’in, Kars-Ağrı / Bayazit-Erzurum Muharebelerini anlatan eserinden başka olan, Balkan Savaşı bozgunumuz üzerine yazılan aynı addaki) ‘Başımıza Gelenler’den beşer nüshanın gönderilmesini rica ederim. XVIII. Kolordu Kumandanı (Kurmay Albay) Kâzım.”

İstanbul’a gelen bu şifrenin çözümünün yazıldığı kâğıdın altında, satın alınan kitaplar ve fiyatları şu şekilde belirtilmiştir: “1. Refik Bey’in Büyük Tarihi Umumisi, bir takım altı cilt, 285 kuruş, 45 (kuruş) indirim, 240; 2. Başımıza Gelenler, beşer nüsha, 150, 25 indirim, 125 kuruş; 3. (Edirne’nin Balkan Savaşı’ndaki düşüşü üzerine yazılan) Başımıza Gelen İkinci 50, 10 indirim, 40 kuruş. Hepsine: 240+125+40=405 iken 400/dörtyüz verdim. (Nusrat).” Yine Irak’taki Kut Karargâhından İstanbul’daki İstihbarat Şubesi Müdürlüğü’ne yazılan 5 Ocak 1917 tarihli 541 Numaralı Şifre Telgraftan anlaşılmaktadır ki; “gönderilen 250 Muhtıra Defteri, dört Finten, dört Tesadüf, dört Kuyruklu Yıldız Altında İzdivaç, dört Şanlı Asker, Nikson’un Raporları, Khıttai Irakiyye (Irak Ülkesin)’de İngiliz Harekâtı’na ait kitaplar, Harp Risaleleri ve gazetelerin Kurmay Albay Kâzım Karabekir’in eline ulaşmıştır.”

PAŞA’NIN KENDİ ESERLERİ

Kâzım Karabekir’in ölümünden önce ve sonra yayınlanmış yaklaşık elli kadar eseri vardır. Paşa 1933 tarihli resmi bir belgede eserlerinin sayısını kırkdört olarak belirtmektedir. Türkiye Büyük Millet Meclisi Arşivi’nde bulunan Kâzım Karabekir Paşa Dosyası’ndaki Paşa’nın İstanbul-Erenköy’den 4 Haziran 1933 günü, Ankara’da Büyük Millet Meclisi Yüksek Reisliği’ne hitaben yazdığı telgrafın suretinde, İstanbul’daki bir yabancı banka kasasında saklanan ‘İstiklâl Harbimiz’ adlı 2 ciltlik kitabı dışındaki eserleri hakkında şu bilgiler verilmektedir: “Şimdiye kadar, millet ve memleketimizin tarih ve irfanına, meşguliyetim, tetkikatım ve hayatımın tecrübeleri olmak üzere hazırladığım ve hazırlamakta olduğum kırk dört eserim, bütün esaslarını ve birçok felaketlerden artakalan Çocukluk ve Gençlik Hatıralarım dahi bu suretle (İstanbul Emniyet Müdürlüğü’nden gelen ve bugün evimi, sabah saat dörtbuçuktan dokuza kadar arayıp tarayan, ‘Taharri Memurları’nca’ alınarak), elimden çıkmış bulunuyor.”

“Dört çuval içinde, doksanbeş adet dosyam ve bazı kitaplarım, bugün Hükûmet elindedir. Bunların ziyâına ve birbirine karıştırılmasına meydan verilmeden, tekrar bana iadelerinin tahtı temine (güvence altına) alınmasını istirham eylerim, Efendim. 4. 6. 1933 Kâzım Karabekir.”

M. Fahrettin Kırzıoğlu, Paşa’nın bu telgrafında bahsettiği 44 eseri hakkında; yayınlanan eserlerindeki listeleri de karşılaştırarak bir değerlendirme yapmıştır. Buna göre Kâzım Karabekir Paşa’nın Eski harflerle basılan eserlerinin isimleri şunlardır: Sırp-Bulgar Seferi 1885 (1911), Bulgar Ordusu’nun Terbiyesi (1911), İtalya-Habeş Seferi (1911), Osmanlı Ordusu’nun Taarruz Fikri (1911), İslâm Ahâli’nin Düçâr Oldukları Mezâlim Hakkında Vesâika Müstenid Malûmat, (1918), 335 (1919) Senesi Temmuz Ayı Zarfında Kafkasya’da İslâmlara Karşı İcra Olunduğu Haber Alınan Ermeni Mezalimi” (1919), Birinci Kafkas Kolordusu’nun 334 (1918)’deki Harekâtı ve Meşhudâtı Hakkında Ceneral Harbord Riyasetindeki Amerika Heyetine Takdim Edilen (Fransızca Rapor’un (Türkçe) Sureti (1919), Ögütlerim (1920), 335 ve 556 (1919 ve 1920) Seneleri Kafkaslarda İslamlara Karşı İcra Olunduğu Tebeyyün Eden Ermeni Mezalimi (1921), Tarihte Kars ve Etrafı (Kars’ın Tarihi) (1921-1922), Şarkılı İbret (1922), Erkanıharbiye Vazifeleri Hakkında (1922), Erkanıharbiye Vezaifinden İstihbarat (1923), Sanayi Projeleri (1923), İktisadi Esaslarımız (1923), Talim ve Terbiye Hakkında Anahtarlar (1924).

YARIN: İNSAN VE BABA OLARAK KARABEKİR PAŞA