YILDIRAY ÇİÇEK / TÜRKGÜN

Türkiye’deki muhalefetin bugüne kadar “Hukuk, demokrasi, insan hakları, özgürlük” kavramlarını kullanarak adam gibi birine sahip çıktığını gören var mı? Sahip çıktıkları kişileri biliyorsunuz; Selahattin Demirtaş, Osman Kavala, Ömer Faruk Gergerlioğlu, Selçuk Mızraklı, Leyla Güven, Can Dündar, Ahmet Altan ve bunun gibiler… Hepsi de bu ve benzeri ayarda PKK’nın ve FETÖ’nün ortak malları… Bir vatansever siyasetçiye, yazara, sanatçıya sahip çıkarken bunları göremezsiniz.

Etrafında buluştukları son kişi ise Can Atalay olmuştur. Can Atalay normal biri olsa zaten sahip çıkarlar mı?

O da aynı familyanın üyesi…

Gezi Parkı davası kapsamında hüküm giyen Hatay Milletvekili Can Atalay seçimlerden bugüne kadar onların gündemlerindeydi. Geçtiğimiz günlerde Yargıtay 3.Ceza Dairesi’nin verdiği kararın TBMM’nin birleşiminde okunmasıyla birlikte milletvekilliği düşürülmüş ve hemen sonrasında bunlar doğal olarak bu ismi yoğunlaştırılmış gündemlerine aldılar. TBMM’de ve Türkiye’nin birçok yerinde protesto ediyorlar. Büyük ihtimal yerel seçimlere kadar bu konu üzerinden yaygara yapacaklar ve yaşayacakları seçim hezimetinden sonrada Can Atalay onlar nazarında unutulup gidecek… Can Atalay’ı şimdilik muhalefeti kemikleştirmek ve Türkiye’nin demokrasi düzenini hem içeride hem dışarıda sorgulatmak için bol bol malzeme olarak kullanacaklardır.

Can Atalay, ideolojik olarak DEM’e ve o atmosferin bölücülerine yakın birisidir. Kobani olaylarında yaptığı propagandalara baktığımızda terör örgütü PKK’nın hedeflerine hizmet ettiğini çok iyi anlıyoruz.

“Demirtaş kadar başınıza taş düşsün emi!”, HDP'li tutuklu milletvekillerinin taleplerinin reddedilmesi nasıl izah edilebilir? Hukuk Fakülteleri kapatılsa ne değişir hayatımızda?” açıklamaları da zaten bu durumu taçlandırmaktadır.

Can Atalay ve benzerlerine sahip çıkanlar kısaca diyorlar ki; her türlü terör olayını, vandallığı “Demokrasi, özgürlük” kılıfına sokarak meşru görün. Gezi vandallığını, Hendek ve Kobani terör olaylarını hiçbir şekilde suç olarak dahi görmeyin diyorlar. Gezi olaylarında iki polisimiz şehit olurken, 8 sivil hayatını kaybetmiş, 5 bine yakın kişi de yaralanmıştı. Hendek terör olaylarında 859 askerimiz, polisimiz şehit olmuş, 4.711 güvenlik görevlimiz yaralanmış, 355 vatandaşımız hayatını kaybetmiş, 2.106 vatandaşımız da yaralanmıştı. Kobani terör olaylarında da 52 kişi yaşamını yitirmiş, 435'i sivil, 326'sı güvenlik görevlisi 761 kişi de yaralanmıştı. Can Atalay bu olayların hepsinde de halkın can ve mal güvenliğine kast eden, Türk devletinin güvenlik güçlerine saldıranlardan yana taraf olmuştu. Türk yargısı da Gezi’de yaptıklarından dolayı bunun cezasını hukuk yoluyla vermiştir. TBMM de onun milletvekilliğini düşürerek hukukun gerektirdiği şekilde görevini yerine getirmiştir.

Bu karar sonrası yeni bir Gezi tehdidinde bulunanlar, Türk devletine ve hükümetine karşı isyan çağrısı yapanlar, sadece kendilerinin çukurunu kazanlardır.

Böyle bir atmosfer düşünenlere MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli’nin, “Hiç kimse bedeli ve sonuçları çok ağır olacak bir yanlışın faili olmamalıdır. Türkiye’nin anarşiye ve sokak diline teslimiyeti sadece ham bir hayaldir. Demokrasiye ve hukuka saygı herkesin, hepimizin temel sorumluluğudur.” şeklindeki uyarısı yerinde olmuştur.

Can Atalay ve benzerlerine sahip çıkanların sonu hep hüsran olmuştur ve olacaktır. Türk Milleti kendinden taraf olanını da düşmanını da iyi tanır ve gerekli cevabı verir.

Editör: Bilge Güler