Yeni dünya düzeninde Türkiye’nin görmezden gelinmesi mümkün olmadığı gibi, belirleyici ve iddialı bir konum kazanması da kuvvetle muhtemeldir. Türkiye, bölgesinde ve dünyada sorun çıkaran değil sorun çözen, yük olan değil kolaylaştıran ülke olduğunu göstermiştir. Yıllardır kapısında bekletildiğimiz Avrupa Birliği’nin geleceğinde de etkili olabiliriz.

Son dönemdeki veriler, koronavirüs salgınının kontrol altına alındığını ve normalleşme sürecine hızla yaklaşıldığını gösteriyor. Bütün uzmanların değerlendirmeleri de bu yöndedir. Bu durum her şeyin bittiği ve kaldığımız yerden aynı şekilde devam edeceğimiz anlamına gelmiyor. Salgın günlük hayatın akışını da, dünyanın dengelerini de değiştirmiştir ve bunun kalıcı etkileri olacağı çok açıktır.

BAŞARI KALICI OLMALI

Salgını alt etmemiz çok önemlidir ve bunu dünyada en kısa zamanda başaran ülke olmak elbette gurur vericidir. Bütün mesele, her ihtimale hazırlıklı olmak, sağladığımız başarıyı kalıcı hale getirmek, yeni dünya düzeninde iddialı ve ileri bir konum kazanmaktır. Türkiye daha en baştan aldığı tedbirlerle salgınla mücadelede çok önemli bir avantaj kazanmıştır. Bu avantaj, hastalığın tespiti ve tedavisi ile sınırlı değildir. Şu anda dünyanın en çok ihtiyacı olan şey güvenli bir gelecektir. Bu konuda Türkiye yaptıklarıyla, konumuyla, başarılarıyla herkesten birkaç adım öne çıkmayı başarmıştır.

ABD VE AVRUPA AÇIK DÜŞTÜ

Dünya genelinde koronavirüs vaka sayılarındaki grafik çizgisi artık yatay biçimde seyretmektedir. Bu duruma bağlı olarak yerkürenin yeni düzeninin nasıl olacağı ve öncelikler konuşulmaya başlamıştır. Salgına hazırlıksız yakalanan, uzun süre salgının boyutlarını hafife alan ülkeler her anlamda ağır kayıplara uğramışlardır. ABD ve Avrupa ülkelerinin büyük bölümü açık düşmüş olmanın bedelini ağır şekilde ödemek zorunda kalmışlar, bu travmanın olumsuz etkilerini hâlâ üzerlerinden atamamışlardır. Bu durum beraberinde yeni tartışmaları, yeni arayışları da getirmiştir. Rekabet, paylaşım ve var olan sömürü düzenini sürdürme gayretlerinin kaçınılmaz sonucu olan restleşmelerin de daha sert ve hatta kanlı olacağı anlaşılmaktadır. ABD’nin Dünya Sağlık Örgütü ile yaşadığı anlaşmazlıklar, Çin’in hedef alınması ile birlikte ayrı seviyeye ulaşmıştır. ABD ile Çin arasında ticaret savaşlarına koronavirüsün menşei ve salgının gizlenmesi üzerinden yürütülen yeni çekişmeler eklenmiştir. Yüksek perdeden yapılan tehditlerin üçüncü dünya savaşına kadar gidebileceği değerlendirmeleri bile yapılmaktadır.

YENİ DENGELER

Virüsün etkisinin azalmasıyla birlikte yeni dengeler daha da netleşecek ve şekillenecektir. Şu ana kadar olan gelişmeler, hiçbir şeyin göründüğü gibi olmadığını ortaya koymuş, dünyaya ayar verme iddiasında olan pek çok ülkenin zaaf ve zayıflıklarını iyot gibi ortaya çıkarmıştır. Bütün bunlar elbette bizi de doğrudan ilgilendiriyor. Virüsün insanlığı esir alan etkisi azaldıktan veya geçtikten sonra bütün dünya ülkeleri nerede yanlış yaptıklarını, neyin doğru olduğunu tekrar gözden geçirip yeni arayışlara, yeni ittifaklara yöneleceklerdir. Türkiye, bu noktada çok özel ve iddialı bir konumdadır ve cazibe merkezidir.

ÇOK AVANTAJLIYIZ

Küresel salgın; arz zinciri, stratejik ürünler, güvenlik, güven, ortak hareket etme, lojistik üzerinden küresel ticareti şekillendirmiştir. Bunun kalıcı olacağı şüphesizdir. Son dönemde öne çıkan ve bir dünya devi olma yolunda büyük mesafe kateden Çin’in dünya siyasetindeki kabalığı, güven noktasındaki büyük eksiği, kalite ve ortak hareket etmedeki olumsuzlukları sebebi ile cazibesini kaybedeceği, hatta gerileyip düşüşe geçeceği değerlendirmeleri yapılmaktadır. Bu durum Türkiye’nin önemini bir kat daha arttırırken, avantajlarını daha da öne çıkarıyor. Türkiye›nin coğrafi konumu, lojistik ağları, aksamayan tedarik zinciri, acil durumlara müdahale kapasitesi, sağlam sağlık sistemi ve kriz yönetme becerisi ve daha birçok şey, cazibesini oldukça arttırıyor.

VİRÜS, SIÇRAMA TAHTASI OLABİLİR

Salgının bedelini insanlık ödemiştir. Doğal olarak beşeriyetin olduğu her yerde tercihler ve beklentiler değişecektir. Bunun ekonomik, sosyal, siyasal sonuçlarının olması kaçınılmazdır. Kıskançlıklar, özel hesaplar, Haçlı ittifakları sürdürülebilir değildir. Avrupa Birliği’nin zaten çatırdayan çatısı, virüsün darbeleri ile ağır hasar almış ve hatta yıkılmanın eşiğine gelmiştir. Kimsenin kimseye ne dayatma yapacak, ne üstten bakacak, ne de görmezden gelecek hali kalmamıştır. Artık herkesle aynı çizgiden başlayacak bir yarışta, aynı mesafeyi koşacağız. Daha hazırlıklı olduğumuzu test ettik, gördük. Avantajlarımızı iyi kullanır, yerinde ve zamanında alacağımız kararlarla etkinliğimizi daha da arttırıp güven oluşturursak, bu yarışın kazananı biz olabiliriz. Şerrin hayırlı tarafı buradadır. Virüs, bize muasır medeniyet seviyesini yakalamakta bir sıçrama tahtası olabilir ki, bunun çok açık ve net işaretleri gelmeye başlamıştır.

SORUN ÇÖZEN ÜLKEYİZ

Neresinden bakılırsa bakılsın, bu süreçten Türkiye›nin bir kaybı olmayacaktır. Yeni dünya düzeninde Türkiye’nin görmezden gelinmesi mümkün olmadığı gibi, belirleyici ve iddialı bir konum kazanması da kuvvetle muhtemeldir. Bu aslında başta içinde bulunduğumuz ittifaklar ve coğrafi hinterlandımız olmak üzere, herkesin işine gelir. Türkiye, bölgesinde ve dünyada sorun çıkaran değil sorun çözen, yük olan değil kolaylaştıran ülke olduğunu bir defa daha ve hiçbir kuşkuya yer bırakmayacak şekilde göstermiştir. Yıllardır kapısında bekletildiğimiz Avrupa Birliği’nin geleceğini de bizim belirleyeceğimizi söylemek fazla iddialı olmayacaktır.