İP Başkanı Meral Akşener kendisinden beklenen 26 Ağustos konuşmasını nihayet gerçekleştirdi. Partisinin beklentiyi yükselttiği bildiriden yenilgi kutlaması çıktı. Kocatepe’ye topladığı partililere “nasıl yenildiklerini” anlattı. Herksin bildiği gerçekle nihayet kendisi de yüzleşti.

“Şimdiye kadar hiç konuşmadım” dedi. Seçim sonrası yaptığı kongre konuşmasını çok çabuk unuttu. Tefekkür için sessizliğe büründüğünü söyledi. “Seçimden sonraki ilk 90 gün kendi muhasebemizi yaptık” ifadelerini kullandı.

“Yenilgiye kılıf aradık” diyemedi.

***

Yeni bir yol için Afyonkarahisar’a geldiklerini belirtti. Yol çalışmaları, trafik kazaları ve yeni güzergahlar dolayısıyla navigasyon güncellemesi yaptıklarını ifade etti. Yeni bir yüz, yeni bir kimlik, yeni bir tarz ile “Meral” Akşener’den “Metal” Akşener’e dönüşen yapısını vitrine çıkardı.

“Doğru Yol” ile yola gelmeyen Meral Akşener yanaştığı CHP limanında Sol’un tüm fraksiyonlarıyla kendi deyimiyle “vıcık vıcık” bir ilişkisi oldu. Kandırıldığından, ezildiğinden, hor görüldüğünden dem vurdu. Sepeti koluna takmak için bin dereden su getirdi.

Cumhurbaşkanı adaylığı ve ittifak için “çıkar sağlamadık, pazarlık yapmadık” dedi.  6+1’li masadan “pazarlık ve kumar masası” diyerek bahseden kendisi değilmiş gibi sütten çıkan ak kaşık muamelesi görmek istedi.

Kendisi ve arkadaşlarının makam ve mevki peşine düşmediğini söyledi. Yerel seçimler sonrası CHP’li belediyelerden aldıkları makam, mevki ve ihalelerin haddi hesabı olmadı. Cumhurbaşkanı adaylığı sürecinde aralarına giren kara kedinin nedeni koltuk hesabı değil miydi? Seçimi kazandıktan sonra Cumhurbaşkanı Yardımcılığı ve Bakanlık almayacak mıydı? Yaşanan pazarlıklar yoksa bir hülya mıydı?

***

“Dik durduk, eğilmedik” dedi.

Kime ve neye karşı?

Mesela HDP’ye karşı dik durabildiler mi?

Kandil’den yapılan açıklamalara bir cevap verebildiler mi?

“AKP ve MHP’ye karşı güç birliği yapacağız” diyen terör elebaşlarına “sizin desteğiniz yerin dibine batsın” diyebildiler mi? HDP’ye “ayrıl da gel” dediler de duyan mı olmadı?

Madem dik durdular da o zaman niye 2 Mart’ta devirdikleri masaya 6 Mart’ta tıpış tapış gerdi döndüler?

“Eğilmedik” demek kolay. Acaba bellerini hiç doğrultabildiler mi?

***

Ekrem İmamoğlu veya Mansur Yavaş’ın Cumhurbaşkanlığı seçimini kazanabileceklerini söyledi. Engellediklerini ama onların da cesur olmadığını dile getirdi. Cesur olmayan birinden Cumhurbaşkanı nasıl olacaktı?

Ekrem’le kazanırız dedi.

Mansur’la kazanırız dedi.

Kemal’le kazanamayız dedi.

Bu tezlerin gerçek olmadığı ortaya çıktı.

Hepsi bir oldu yine de kazanamadı. Beş Partinin Genel Başkanına Cumhurbaşkanı Yardımcılığı verildi. Ekrem ve Mansur’a da etkin ve yetkin yardımcılık tanındı. Miting meydanlarında arzı endam ettirildi. Ne oldu?

Bırakın biriyle kazanmayı, hepsinin bir olduğunda bile kazanamadıkları seçimi daha nasıl kazanacaklardı? Bu kılıfta minareye uymadı…

***

CHP’den 15 vekil kiralarken ittifak tadından yenmiyordu.

İP’liler CHP’li Büyükşehir Belediyelerinde önemli görevlere getirilirken ittifak rahatsız etmiyordu.

Şimdi de pazarlığı artırıp ittifakın kaymağını yemek için “işbirliği olabilir” ama “gelin her parti ayrı ayrı aday çıkarsın” dedi.

Bu kurnazlığı Türk siyasetinde yutacak bir tane siyasetçi kaldı mı acaba? Ne ipleri koparıyor ne de ittifaka tutunuyor. Rüzgar gülü gibi savrulacağı vakti bekliyor…

Kimliğini kaybettiği yetmiyor, şimdi de “kendimi kaybettim, hükümsüzdür” diyor.