31 Mart yerel seçimlerinden sonra sandıktan çıkan sonuçları farklı mecralara çekmek isteyen türlü türlü yorumlar gündeme geldi. Yerel yöneticilerin seçildiği 31 Mart seçimleri şehrin sorunlarını içeren ve yerel hizmetten uzak bir atmosfere sürüklenmek istendi. Türkiye’de genel seçim yapılmış havası oluşturulmak istendi. Bu havanın rüzgârı muhalefet çevrelerinde “şımarıklık” hissine, iktidar çevrelerinde ise olmadık senaryolar üzerinden “aslına dönüş” hikâyelerinin dillendirilmesine neden oldu.

Muhalefet ne yapmamalı?

31 Mart yerel seçim sonuçlarında kazandığı belediyelerin “emanet” olduğunu unutmamalı.

CHP’nin başını çektiği muhalefet 31 Mart yerel seçimlerinde kazandığı belediyeler üzerinden merkezi hükümet ile çatışmaya girecek bir anlayıştan kaçınmalı. “Yerel iktidar” anlaşışıyla Türkiye’nin siyasi istikrarını hedef alacak yaklaşımlardan uzak durmalı.

CHP, kazandığı belediyeler üzerinden Türkiye’de kutuplaşmayı artıracak, yerel sorunlardan uzaklaşıp genel siyasete müdahil olan yerel yöneticilerine “işinizin başına dönün” diyebilmeli.

DEM ile yapılan “Kent uzlaşısının” toplum nezdinde kabul gördüğü yanılgısına düşüp bölücü emellerin değirmenine su taşımamalı.

Van’da sokakları ateşe veren, Diyarbakır’da kamusal alana iki dilliliği getireceğiz diyen, Mardin’de istiklal marşını okumayı reddeden yönetimlere “dur” demesini bilmeli.

31 Mart 2019 seçimlerinden sonra PKK terör örgütüne yardım ve yataklık yaptığı tespit edilen belediyelerin yerlerine gelen yeni yöneticiler yine aynı hataya düşerse onların yerlerine atanacak kayyumlara “darbedir” diyerek karşı çıkmamalı.

CHP, kazandığı belediyelerde hukuksuzluk tespit edilmediği müddetçe devri sabık yaratacak girişimlerden, işçi kıyımlarından uzak durmalı.

31 Mart’ta milletimizin yerel yöneticilerini il sınırları içinde kendilerine daha iyi hizmet sunması için seçti. CHP vaatlerinin takipçisi olmalı ve aldığı oyları Türkiye’nin bölgesel gücünü zayıflatmak isteyenlerin ekmeğine yağ sürecek bir kaldıraç olarak kullanmamalı.

İktidar ne yapmamalı?

31 Mart Yerel seçimlerinde kaybettiği belediyeler üzerinden yapacağı öz eleştirinin dozajını iyi ayarlamalı.

Seçmenin verdiği mesajın Türkiye’nin güvenlik politikalarıyla değil, ekonomi, emekliye zam ve aday tespitindeki noksanlıklardan kaynakladığını unutmamalı.

İktidar kaybettiği belediyelerin faturasını akıl danelerinin sunduğu ”çözüm süreci” benzeri politikalara dönmekte aramamalı.

31 Mart’ta sandığa gitmeyen seçmen verdiği kararla “terörist Selahattin Demirtaş’ın, Kızıl Soros Osman Kavala’nın ve terör örgütü elebaşı Abdullah Öcalan’ın kapısını açın” demediğini altını çizerek anlatmalı.

Seçmen 31 Mart’ta terör örgütlerine yönelik icra edilen “sınır dışı operasyonlara karşıyım” demedi. Dolayısıyla bunu talep eden kurnazların niyetlerini iyi okumalı.

“AK Parti’nin MHP ile Cumhur ittifakını bitirmek istediği” fitnesinin AK Parti’ye yakın klikler üzerinden dillendirildikten sonra bu fitneyi muhalefet organlarının mal bulmuş mağribi gibi kullanmasını dikkatle incelemeli.

Cumhurbaşkanı Erdoğan ve MHP Lideri Bahçeli’nin samimi diyalogları ve hedef birliğindeki kararlı duruşunu sekteye uğratacak, sulandıracak, fitneye sebep olacak kim olursa olsun önü kesilmeli.

Türkiye’nin küresel düzeydeki etkisini ve bölgesel gelişmelerdeki aktif rolünü 31 Mart seçim sonuçları üzerinden kırmak isteyenlerin tuzağına düşmemeli. Hiç kimsenin Türkiye ve Türk milletinden büyük olmadığı hatırlatılmalı.

15 Temmuz darbe girişiminden sonra Türkiye’nin elde ettiği kazanımlar ve izlenen siyasetin doğruluğu 14-28 Mayıs seçimlerinde tescil edildi. Hiç bir yerel seçimin bu hakkı ortadan kaldırmayacağı da bilinmeli. Yerel seçim yerel hizmetleri, genel seçim genel siyasetin karnesidir. Motosiklet ehliyetiyle Vinç kullanmaya çalışanların şovuna müsaade edilmemelidir.

Hiçbir seçim sonucunun Türkiye’nin ve Türk milletinin bekasından, bölünmez bütünlüğünden ve anayasanın ilk 4 maddesinden daha önemli olmadığı kulaklara küpe olmalı.