İYİ Parti Genel Başkanı Meral Akşener ve İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu’nun Saraçhane kumpası Kemal Kılıçdaroğlu’na takılan bir çelmeydi.

Altılı masadaki mikroskobik partilere 39 milletvekili karşılığında Cumhurbaşkanlığı adaylığını onaylatan Kemal Kılıçdaroğlu Saraçhane’nin rövanşını Meral Akşener’den almıştı.

Meral Akşener bunun altında kalacak lider değildi. İBB Başkanı Ekrem İmamoğlu ve ABB Başkanı Mansur Yavaş’a “Cumhurbaşkanı adayımız olun” çağrısını yapması Kemal Kılıçdaroğlu’nu siyaseten paketleme projesiydi.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu da dur durak bilecek lider değildi. İP’ten kavga gürültü ayrılan Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ile Cumhurbaşkanlığı seçimlerinin ikinci turunda gizli bir protokol imzalayarak ortalığın yeniden yangın yerine dönmesine yol açmıştı.

39 vekillik rüşveti afiyetle mideye indiren mikroskobik partiler Kemal Kılıçdaroğlu’nun kendilerine danışmadan Ümit Özdağ’a nasıl 3 bakanlık ve MİT başkanlığı sözünü verdiğini sorgulayıp siyasi ahlaka dair nutuklar çekmişti.

Bir de bu curcunanın HDP gibi bir boyutu vardı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun HDP ile görüşmesinde masaya yatırılanlar HDP’li Sırrı Sakık’a “Kapalı kapılar ardında söylenenlerin kamuoyuna deklare edilmesi gerekir” sözünü söyletecek kadar büyük pazarlamalar içeriyordu.

Böylece muhalefet partileri birbirlerini kündeye getirerek 14-28 Mayıs 2023 seçimlerine doğru sürüklendiler. Şoför ayrı muavinler ayrı telden çalarken virajı alamayıp yardan aşağı yuvarlandılar.

Ders almış olabilirler mi? Mümkünatı yoktur. Bu yuvarlanış son yuvarlanışları değildir. Atilla İlhan’ın “Ben Sana Mecburum” şiirinde geçtiği gibi muhalefet partileri birbirlerine ölesiye muhtaçtır:

“Sus deyip adınla başlıyorum
İçim sıra kımıldıyor gizli denizlerin
Hayır başka türlü olmayacak
Ben sana mecburum, bilemezsin”

Yerel seçim borusu öter ötmez muhalefetin mecburiyetler üzerinden bir araya geleceği yeni masalar kurulacaktır.

Son günlerde İP’li yetkililerden yapılan “Yerel seçimlerde CHP ile ittifak düşünmüyoruz” çıkışları, HDP’den verilen “Her yerde kendi adayımızla seçime gireceğiz” mesajları yeni pazarlıklar öncesi el yükseltme hamlesi değil de nedir?

Hele de CHP tabanında Kemal Kılıçdaroğlu gitmedikçe CHP’ye oy vermeyeceklerin bir çığ nispetinde büyümesi taze kanın kokusunu alan siyasi avcıların iştahını kabartmaktadır.

Kemal Kılıçdaroğlu’nun zafiyetlerini yerel seçimlerden savaş zengini olarak çıkma fırsatı gören İP ve HDP maksimum belediye başkanlığını almanın peşindedir. Onun için tok alıcı rolüne bürünüyorlar.

CHP’li Gürsel Tekin de “İYİ Parti olmadan da, HDP olmadan da İstanbul ve Ankara'da kazanabiliriz” diyerek partisini tok satıcı gibi göstermeye çalışmıştır.

Anlaşılan o ki muhalefet saflarındaki yerel seçim pazarlıkları çok çetin geçecektir. Muhalefetin her bileşeni diğerine ekmek gibi su gibi muhtaçtır. Tabii sevgi, saygı, bağlılık anlamında değil. Birbirlerini besin kaynağı olarak gördükleri için…