"Türkiye'nin bugünkü mücadelesi kendi nam ve hesabına olsaydı, belki daha kısa vadede, daha az kanlı olur ve daha çabuk bitebilirdi. Türkiye büyük ve mühim bir gayret sarf ediyor. Çünkü müdafaa ettiği, bütün mazlum milletlerin, bütün şarkın davasıdır ve bu nihayete getirinceye kadar Türkiye kendisiyle beraber olan şark milletleriyle birlikte yürüyeceğinden emindir."

Bu sözler İran Büyükelçisine hitaben Mustafa Kemal Atatürk tarafından 1922 senesinde söylendi.

Türkiye Cumhuriyeti’nin ulusal egemenlik mücadelesi o yıllarda esaret altındaki Şark milletlerinin umuduydu.

Türkiye Cumhuriyeti’nden sonra kurulan bazı İslam ülkelerinin bayrağındaki hilal ve yıldız sembolü Türk Kurtuluş Savaşı’nın ilhamıydı.

Atatürk yaşadığı süre boyunca mazlum milletlerin mücadelesinin destekçisi oldu.

Mazlumların mücadelesi bir asır sonra Filistin topraklarında bir insaniyet dramı halinde devam ediyor.

İsrail 18’inci günde çoğu çocuklar ve kadınlar olmak üzere 6 bine yakın Filistinliyi katletti.

Ölümü kucaklamış haldeki Filistinliler, naaşlarının teşhis edilmesini kolaylaştırmak için vücutlarının muhtelif yerlerine isimlerini yazıyor.

Parça parça edilecekleri gerçeğini şehitlik bilinciyle göğüsleyen Filistinlilerin yüzünde korkudan eser yok.

Korku, yaşıtları gibi gülmeye ve oyun oynamaya programlanmış Filistinli çocukların titreyen bedenlerine, büyüyen göz bebeklerine sinmiş halde.

Aynı dakikalarda cinayet karargâhı sahte bir matem havasıyla taziye kabulleri yapıyor.

ABD, Almanya, İngiltere’nin devlet başkanları ölenin değil öldürenin ellerini kavrayarak, Netenyahu’yu kucaklama yarışına girerek bir kez daha Şark’ın bir asırlık acılarının Batı’nın teknesinde yoğrulduğunu gösteriyor.

Mekke Şerifi Hüseyin ve oğullarıyla işbirliği yaparak Türk’ü aradan çıkaran Batılılar bir asırda Doğu’nun tüm zenginliğini yuttular.

Giderken de gerilerinde bekçi köpeğini bıraktılar.

İngilizlerin Filistin sömürgesinden çıkışıyla İsrail’in kuruluşu aynı yıl gerçekleşti.

Politikacı nezaketiyle konuşmasını bilmeyen eski ABD Başkanı Trump, ülkesinin Suriye’deki askeri varlığını “Petrolleri koruyoruz” şeklinde açıklamıştı.

Gerçeğin böylesine patavatsızca dile getirilmesi 3 milyon Iraklı öldürmeyi “Irak’ta kimyasal silah var” yalanına sığdıran ABD için imaj zedeleyiciydi.

ABD Başkanı Joe Biden İsrail’in Filistinlilere yaptığı soykırımı “Bebeklerin kafasını kestiler” şeklinde meşrulaştırırken klişe Amerikan tavrına dönüş yaptı.

“Bağımsız ve liberal” ABD medyası yapay zekâ tarafından oluşturulmuş bir fotoğrafı kendi halkına “Hamas’ın kafasını kestiği İsrailli bebekler” olarak gösterdi.

İngiltere’deki The Times Gazetesi ''İsrailli ağır yaralanan bebekler" diye Filistinli çocukların resimlerini kullandı.

İngiliz BBC, Hamas militanlarının Filistin’deki hastanelerde saklandığını söyleyerek hedef gösterdi, İsrail uçakları içerisinde çocukların koşturduğu Baptist hastanesini bombaladı.

Katilin kendisi de destekçisi de askeri varlığından kara propaganda çalışmasına kadar tüm olanaklarını Filistinli sivillerin feryadını bastırmak için seferber etmiş durumda.

Mazlumun Allah’tan başka sığınacak bir limanı yok.

Dolayısıyla MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin “Gazze'yi koruma ve kollama misyonunu üstlenmek bize ecdadımızın mirasıdır” açıklaması yalnızca Filistinlilerle ortak bir dine mensup olmanın vecibesi değil.

Yalnızca bu insanlık ayıbına ortak olmama şuuru da değil.

Gazi Mustafa Kemal Atatürk’ün İran Büyükelçisine söylediği gibi “bütün mazlum milletlerin, bütün şarkın davasını” üstlenmek demek.