Boğaziçi Üniversitesinde meydana gelen olayların rektör ataması bahanesi ile bir sosyal çalkantı oluşturmak, kriz ve kaos meydana getirmek ve ülkeyi belirsizliğe sürüklemek için planlı bir terör eylemi olduğu, artık net olarak ortaya çıkmıştır. Yeni bir Gezi planlanmış ve harekete geçilmiştir. Yaşananların başka izahı yoktur, başka türlü yorum yapıp olanları masum bir öğrenci eylemi olarak göstermeye çabalayanlar da asla iyi niyetli değildir.

YASA DIŞI ÖRGÜTLER DEVREDE

Zillet güruhunun milli iradeden ümidini kestiği ve olağanüstülüklerde iktidar aradığı bilinen bir şeydir. Terör, hastalık ve felaketlere yatırım yapıyor, hiç utanmadan Türkiye’nin düşmanlarına hak veriyor, her olumsuzluğa ganimet bulmuş gibi sarılıyorlar. Salgını bile karanlık emellerine malzeme yapmaya çalıştılar ve hâlâ da bunu devam ettiriyorlar. Boğaziçi Üniversitesinde yapılan rektör atamasında, Anayasa’ya, kanunlara, hukuka, demokrasiye, hatta teamül ve geleneklere aykırı bir şey bulunmamaktadır. Beğenmeyebilirsiniz, sevmeyebilirsiniz, eleştirebilirsiniz, ancak bu ülke bir hukuk devleti ise yapılan atamayı kabul etmek ve saygı göstermek zorundasınız. Kaldı ki, tepki gösterenlerin yüzde 80’in üzerindeki çok büyük bölümünün üniversitenin öğrencileri olmadığı, organize bir şekilde yasa dışı terör örgütlerinin devreye girdiği de ortaya çıkmıştır. Yapılmak istenen bir kargaşa çıkarmak ve Türkiye’nin huzurunu bozmaktır. Nitekim, Kâbe resmi üzerine şahmeran temalı figür ve LGBT-İ temalı paçavra asılması bir tesadüf değildir. Açık şekilde milletimizin hassasiyetleri ile oynanmaktır ve planlı bir provokasyon servise sokulmaktadır. Bu alçak olayın faillerinin ne öğrencilikle, ne eğitimle, ne de bu milletin değerleri, bu ülkenin kutsalları ile hiçbir ilgisi ve alakası yoktur.

BİR KAOS ORTAMI OLUŞTURMAK İSTİYORLAR

Bu kepazelik elbette takipsiz bırakılamaz. Nitekim, bu alçaklığı yapanların ortaya çıkarılmasından rahatsız olanların, yeni oyunlar, yeni alçaklıklar planlayıp hayata geçirmeye çalıştıkları görülmektedir. “Aşağı bak” yalanı ile oyun içinde oyun oynanmaktadır. Bu ülke sahipsiz değildir. Elbette bu üniversite teröristlere, vatan hainlerine bırakılmayacak, bu tehlikeli oyuna hiçbir şart altında müsaade edilmeyecektir. Güvenlik güçlerimizin teröristlere müdahalesini başka yerlere çekip, başka anlamlar çıkaranlar bu ihanete ortaktır. Özellikle zillet güruhunun siyasetçisiyle, medyasıyla ve ele geçirdikleri bütün imkânlarla topyekûn harekete geçtiklerini, bir kaos ortamı oluşturmak için her yola başvurduklarını ibretle izliyoruz. Gazetelerinin manşetleri yalan, iftira, nefret, kışkırtmalarla dolu. CHP, HDP, İP ve bunların diğer yandaş partileri Boğaziçi Üniversitesindeki bu kirli tezgâha doğrudan iştirak etmiş ve teröristleri azdırmışlardır.

“İSTEMEZÜK” DİYENLERE TAVİZ VERİLEMEZ

Televizyonlarda yapılan programlarda, yazılan yazılarda zilletin ortaklarının meseleyi nerelere kadar götürdüğünü hayretle izliyoruz. Bu işi daha fazla uzatmamak için öğrencilerin sesine kulak verilmeliymiş, Rektör istifa etmeliymiş ve böylece konu kapanmalıymış. Bu son derece sakat, son derece tehlikeli, son derece kötü niyetli bir yaklaşımdır. Hukuk, demokrasi, kurallar, kanunlar, Anayasa nerede kaldı? Her “istemezük” diyen dinlenecek ve onların keyfine, isteğine göre hareket edilirse, bu işi sonunun nereye varacağını hesap eden var mı? Milletimizin hassasiyetleriyle oynamak özgürlük, teröriste sahip çıkmak demokrasi olamaz. Toplumun huzurunu bozup, ülkeyi kaosa sürüklemenin eğitim hakkı ile izahı ne mümkündür, ne de kabul edilebilir bir yanı vardır. Bunlara taviz vermek, geri adım atmak bu millete hakarettir ve sonu çok vahim olabilir.

KILIÇDAROĞLU’NUN TERÖRİST EVLATLARI

Zilleti oluşturanlar istiyor diye, bu ülke azgın azınlığa ve teröristlere teslim edilemez ve edilmeyecektir. Kemal Kılıçdaroğlu’nun evlatlarının kimler olduğunu zaten biliyorduk, şimdi bir defa daha ifşa oldu. Devletin bütün görevlilerine, kahraman güvenlik güçlerimize her türlü yakıştırmayı, hakareti yapan, “militan” diyerek suçlu ilan eden Kılıçdaroğlu’nun ortaya çıkan sicilleri ile sabıkalı terörist oldukları kesinleşen eylemcileri evlat ilan etmesi kendisine yakışıyor olsa da, bu ülke ve millet için bir zulümdür. PKK’nın siyasi partisi ile ortaklık kuran, 6-8 Ekim olaylarının bir numaralı sorumlusu, eli kanlı, kravatlı terörist Demirtaş’a sahip çıkıp serbest kalması için seferberlik ilan eden, PKK-PYD’yi terör örgütü olarak görmeyen Kılıçdaroğlu’dur. Dolayısı ile Boğaziçi Üniversitesini işgal edip rektörü rehin almaya çalışan teröristleri “evlat” görmesi ve serbest bırakılmalarını istemesi siciline de, varlık sebebine de uygundur. Kemal Kılıçdaroğlu ve partisinin bu ülkenin ağır ve derin bir milli güvenlik sorunu olduğunu boşuna söylemiyoruz.

ZİLLET OLMAK BÖYLE BİR ŞEY

Zilletin diğer ortaklarının da CHP ve Kılıçdaroğlu’ndan bir farkı yoktur. FETÖ’nün Deva’sı, PKK’nın Gelecek’i anında harekete geçmiş, İP’i kopuklar HDP ile bir defa daha buluşmuşlardır. Bunların bu milletin hassasiyetleri ile bu ülkenin varlığı ve geleceği ile bir ilgilerinin olmadığı, tek hesaplarının, tek varlık sebeplerinin Cumhur İttifakı’na zarar vermekle sınırlı kaldığı her olayda, her durumda bir defa daha ortaya çıkıyor. Zillet olmak böyle bir şeydir ve karanlık hesaplarını hayata geçirebilmek için feda edemeyecekleri hiçbir şeyin, hiçbir değerin olmadığını her fırsatta gösteriyorlar.