Edebiyat ile siyaset  arasında zihinsel bir bağ var.

Siyaset, zihin dünyasının en sert ve toplumu şekillendiren ileri karakolu!

Dostoyevski, Rus düşünce sisteminin bir parçasıdır. Karamazov Kardeşler isimli romanı sadece edebi bir dünya klasiği değil aynı zamanda komünist ihtilal öncesinde taban tutmuş nihilist akıma karşı bir çığlıktır.

Nihilizm,aydınları saran bir kanser mikrobu; hiçbir şeye inanmamak hiçliği önemsemek!

Ahmet Hamdi Tanpınar’ın başta Huzur olmak üzere tüm eserleri Yahya Kemal’in kökü mazide ati anlayışının edebi ürünleridir, denilebilir.

Peyami Safa’nın, Fatih-Harbiye romanı adeta bölünmüş zihin dünyamızı yeniden bir araya getirmek için sayfalar dolusu durum tahlilidir.

Yazarlar, şairler velhasıl edebiyatçılar kamuoyunu şekillendiren ve siyasetçinin ya önünü açan ya da siyasetçiye maraza çıkaran çekim merkezleri.

Nazım Hikmet, büyük şair ama kendisinin de belirttiği gibi ''öncelikle'' bir komünist. Şurası kesin, Nazım sıkı bir propagandisttir. '' Esirler''  adı altında Göktürk kahramanı Kürşat’ın hürriyet mücadelesini anlatan tiyatro oyununun yazarı Sabahattin Ali’yi, Atsız’ın etki alanından uzaklaştırıp sol çizgiye taşıyan Nazım’ın ta kendisidir.

Edebiyat, fikrin bahçesidir.

Bütün edebiyatçıların öyle ya da böyle bir fikri vardır. Kimi sosyalist, kimi kozmopolit dünya vatandaşı, kimi de milliyetçi.

Ömer Seyfettin, sadece çocuk hikayeleriyle ünlen(diril)miş olsa da aslında Türk Milliyetçisi bir fikir adamıdır. Kaşağı, Diyet, Bomba, Aleko Türk Çocuğu, Hürriyet Bayrakları  gibi onlarca hikayesinin yanı sıra hem Türk dili davasının hem de “Yarınki Turan Devleti “ gibi bugünleri de anlatan fikri eserleriyle bir ideolojik kimliği temsil eder. Kısa hayatına sıkıştırdığı onca çalışmanın tek bir ana fikri vardır: Türk kültürünün tarihi varlığını siyasi zeminde hakim kılmak!

Hiçbir siyasi mücadele, edebiyat olmadan insan ruhuna hitap edemez.

Ziya Gökalp gibi hayatını ilmi çalışmalara vakfeden bir fikir devi bile şiir yoluyla duygulara hitap etmeye çalışmıştır. Türk şiirinin  sembol ismi Necip Fazıl ise kurduğu “ Büyük Doğu “ dergisi ile siyasetin nabzını tutmayı amaçlamıştır.

Osmanlı padişahlarına bakın : Hepsi neredeyse şairdir. Yavuz gibi divanına abdest alınmadan girilmeyen bir siyaset dehası bile, yazdığı şiirlerle ne kadar hassas bir ruha sahip olduğunu gösterir.

Edebiyat fikri, fikir siyaseti besler.

Ancak , Türkiye’de fikir mücadelesi hala yüz yıllık kodlarıyla işlemektedir. Batıda sağ ve sol kesim özellikle terörizm kavramı üzerine kendi aralarında bir mutabakat zemini oluşturmasına rağmen biz sağın kendi arasındaki maziye dair tartışmalarını aşabilmiş değiliz.

Hala siyaset ve sosyal bilim üzerine kafa yoranlar Ziya Gökalp’in kültür-medeniyet ayrımına iki laf çakmadan cümle kuramıyor. Türklük-İslamlık-Çağdaşlık terkibinin bir zihin kalıbı gibi şampiyonluğunu ilan ettiği bir aşamada hala Gökalp’e saldırmayı  maharet zannedenler var.

Hala Ömer Seyfettin-Eşref Edip, Ahmet Ağaoğlu-Süleyman Nazif tartışmasına takılı kalanlar var.

Milletler mücadelesi kıyasıya devam ederken geçmişin izini sürmek hangi akla hizmettir anlamak zor?