Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin en başarısız Dışişleri Bakanları olarak tarihe geçmişlerdir. Hiçbir dış politik meselede Türkiye’nin menfaatlerini korumamış ve savunmamışlardır. ABD neyi emretmişse onu özellikle Orta Doğu bölgesinde uygulamışlardır.

          Perde arkasından CHP’yi, İP’i, SP’yi idare eden, HDP’nin gönlüne giren, Ahmet Davutoğlu ve Ali Babacan’ı yönlendiren Abdullah Gül, bir de açıklamalar yaparak gündeme gelmeye çalışıyor. Abdullah Gül, Hürriyet gazetesi yazarı Sedat Ergin’e konuşmuş…

         Ama öyle bir konuşma ki, Dışişleri Bakanı, Başbakan iken yaptıklarını aklamaya yönelik. AKP’nin iktidara gelişi, Irak’ın işgaline denk gelmişti. O günlerde de AKP’nin bu işgalde gerçekten vebali çok büyüktü. Bu vebalin sahiplerinden biri olan Abdullah Gül demiş ki: Her seferinde ısrarla şunu söyledim: Pandora’nın kutusunu açmayın. Bir kere açılırsa bir daha kolay kolay kapanmayabilir. Açtığınız takdirde Irak’ta savaş başlar, bu ülke altüst olur ve yerine yeni bir şey oturtmak mümkün olmayabilir. Bu kutuyu açarsanız tahmin edemeyeceğiniz gelişmeler Orta Doğu’ya yayılır. Irak yaşanmaz hale gelebilir. Ülkede yeniden bir dengenin bulunabilmesi için birkaç neslin geçmesi gerekebilir, bu süre 20, 30 yıl gibi bir zamana yayılabilir...

         Şu açıklamayı okuyan ve duyan da, Abdullah Gül’ün Orta Doğu savaşları, işgalleri konusunda ne kadar masum olduğunu, engellemek için nasıl bir mücadele verdiğini zannedecek…

         Abdullah Gül o dönem adeta ABD’nin sözcüsü gibiydi. ABD’nin Orta Doğu bölgesindeki emelleri için kendini parçalıyordu.

          ABD işgal ettikçe, rejimleri değiştirdikçe keyfi yerine geliyordu. Gazetelere de “Orta Doğu’daki tüm rejimler değişecek” diye röportaj veriyor, bir de ABD’nin işgallerini meşrulaştırmak için “Orta Doğulu liderler halklarına demokrasi ve tam özgürlük vermedikçe, sistemlerinin yürümesi mümkün değil. Irak’ta yaşananlar, bütün bölge liderlerine örnek olsun.” diyerek diğerlerine de ABD sopası gösteriyordu.

         Ayrıca Vatan gazetesine bu açıklamaların yanında “Ben bu gezileri yapmadan önce, şimdi senin oturduğun koltukta (Eliyle koltuğa vurdu) ABD Dışişleri Bakanı Powell oturuyordu. Onunla 2 sayfalık, 9 maddelik bir plan üzerinde anlaştık. Ama ben her yaptığımı kalkıp açıklayamam ki... Powell, Suriye’ye giderken de benimle konuştu. Gizli olan bir sürü gelişme var..” açıklamasını da yapan Abdullah Gül idi. Hani nerede ABD’yi o dönem uyardığını söyleyen Abdullah Gül portresi?

         Dışişleri Bakanı olduğu dönem, Kızılcahamam’da milletvekillerine brifing veren Abdullah Gül şöyle diyordu: “BOP içinde ABD ile birlikte hareket ediyoruz. Büyük Orta Doğu Projesi (BOP) Türkiye’nin dış politika ilkelerine uygun. ABD ile hareket ediyoruz. Amacımız, İslam ülkelerine özgürlük ve demokrasi getirmek…”

         Bunları o günlerde söyleyen Abdullah Gül, şimdi çıkmış, ben ABD’yi “Pandora’nın kutusunu açmayın“ diye uyardım diyor. O günlerde Abdullah Gül’de bugün söylediklerinin zerresini gören oldu mu?

Abdullah Gül öyle ABD-AB neferi gibi davranıyordu ki, adı bile (AB)(D)ullah diye yazılıyordu.

         Abdullah Gül ve Ahmet Davutoğlu, Türkiye’nin en başarısız Dışişleri Bakanları olarak tarihe geçmişlerdir. Hiçbir dış politik meselede Türkiye’nin menfaatlerini korumamış ve savunmamışlardır. ABD neyi emretmişse onu özellikle Orta Doğu bölgesinde uygulamışlardır. Bugün her şey daha net gözüküyor ki, Türkiye’ye birçok ihaneti ve yanlış yönlendirmeyi bunlar yaptırmışlardır.

         Ahmet Davutoğlu sıradan vatandaş durumuna geçtiğinde bile, sözde bağımsız Kürdistan referandumu yapmaya kalkan Barzani’ye “Sen ne hakla bunu yapabiliyorsun?” demek yerine “Bu çerçevede Kerkük’ün statüsü de dahil olmak üzere 25 Eylül referandumunun ortaya çıkardığı bütün sonuçlar, müzakerelere fırsat tanımak üzere dondurulmalıdır.” şeklinde “Şimdi dondur, sonra uygula” aklını vermeye kalkmıştır.

          Bu duruma MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli “Türkiye Cumhuriyeti, Barzani’ye referandumu iptal et diyor, Irak’ın siyasi birliğine, toprak bütünlüğüne tartışmasız önem veriyor, ne var ki eski Başbakan çıkıp müzakere tavsiyesinde bulunarak referandumun dondurulmasını öneriyor. Sayın Cumhurbaşkanı, Bakanlar Kurulu, Dışişleri Bakanlığı, TSK güçlü bir iradeyle ağız birliği içindeyken, bir eski Başbakan’ın durumdan vazife çıkararak devletin politikalarına aykırı beyanat vermesi, Türkmenlerin haklarına kara çalması gafillik ve garabettir. Ve de hükümetin politikalarını sabote etmektir. Sorarım sana, durdun durdun da şimdi niye ortaya çıktın? Sıfır sorun enkazı daha kaldırılmamışken, sana ne oluyor, sen hangi yüzle konuşuyorsun?” diyerek çok sert tepki göstermişti.

         Yani anlayacağınız Abdullah Gül’ün de, Ahmet Davutoğlu’nun da durduğu nokta bellidir. Ara sıra yaptıklarını unutturmaya dönük açıklamalarla Türk milletinin hafızasını yoklamaktadırlar. Abdullah Gül de son açıklamasıyla bunu yapmaya çalışmıştır ama bu kadar bozuk “emperyalizme hizmet siciliyle” de kimseyi inandıramamıştır.

        Abdullah Gül, Ahmet Davutoğlu yine ABD’nin Orta Doğu bölgesindeki hedeflerine hizmet ortamı aramaktadırlar. Piyasaya çıkışları, siyaset tasarımı yapmaları bunun içindir.

        Abdullah Gül’ün; Kemal Kılıçdaroğlu, Meral Akşener, Temel Karamollaoğlu üzerinde çok büyük etkisi vardır. HDP’nin de Abdullah Gül’ü cumhurbaşkanı adayı olsa destekleyecek kadar ilgili olduğu geçtiğimiz seçim ortaya çıkmıştı. Hani “Orta Doğu’da kartlar yeniden dağıtıldı” diyorlar ya… Bu süreçte, bu siyasi ekibe çok dikkat edin. Yine kendilerine verilen rolleri oynayacaklar. Türkiye’de bu ekibin üst aklı durumundaki Abdullah Gül, yine konuşmaya başlayıp, imaj peşinde ise yine bir oyun sahneye sürülmüştür.