Mevlana’nın “Sen ne söylersen söylesöylediğinkarşındakinin anladığı kadardır.” şeklinde bir sözü var. MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli, Türk-Kürt, Alevi-Sünni birlikteliğine ve kardeşliğine yönelik kurulan ayrıştırma/çatıştırma oyunlarına karşı, birlikteliğimizin daha güçlü kılınması adına yıllardır işleyen sosyolojik bir gerçeğe vurgu yaparak, geçtiğimiz hafta MHP Grup toplantısında "Türkiye'deki Alevi-Sünni çatışmasını ve Türk-Kürt ayrışmasını çözecek olan bu millet ve onun iradesidir. Bunun sırrı kız alıp, kız vermektedir. Yeni bir Türkiye inşa etmektir" cümlelerini kurmuştu.

Mevlana’nın da dediği gibi; ne söylersen söyle, kimi anladığı kadar yorumluyor kimisi de bu gerçeğin gücünü çok iyi bildiğinden bu sözleri gölgelemeye, sulandırmaya ve ısrarla art niyetli bir alana çekmeye çalışıyor.

Bazı yazar ve yorumcular böyle önemli bir meseleyi sadece “cinsellik” üzerinden değerlendiren pespaye yorumlar yaptılar. Zihin haritası kirli bazı siyasetçiler de bu vurguyu “bölücülük” olarak algıladı.

En son olarak AK Parti Diyarbakır Milletvekili Galip Ensarioğlu, “Bu öneri ile olmaz bu gönül işidir, ısmarlama olmaz. Zaten Türkiye'de olan bir şeydir. Zaten kız alıp veriyoruz. Kürt sorunu demokrasi ve eşitlik sorunudur. Eşitlik temelinde bulunması gereken bir sorundur.” sözleriyle bu kervana katıldı. 

Galip Ensarioğlu da bu sosyolojik gerçeği kabul ediyor ama hala ayrıştırmayı besleyen, destekleyen kavramları da kullanmaktan geri kalmıyor. TBMM’de milletvekili olmuş birisi bile kalkıp hala “Kürt sorunu demokrasi ve eşitlik sorunudur” diyebiliyor. Türkiye Cumhuriyeti’nde yaşayan hangi Kürt kökenli vatandaşımız demokrasiden yararlanamıyor yahut eşitlik hakkını kullanamıyor? İşin özüne indiğimizde bu kavramları terör örgütü PKK, kendi yolunu açmak/ meşrulaştırmak için kullanıyor.

Onların “Demokrasi yok, eşitlik yok” yaygaralarını, “Kürtçe resmi dil olsun, Özerklik, federasyon hakkımız verilsin” şeklinde bir talebe dönüştürdükleri gayet aşikar…

“Aile, hısım, akraba” bağları ne kadar güçlü olursa, Türk milletinin birliği ve beraberliği de o derece güçlü olur!

“Kız alıp, kız verme” ifadesi, MHP Lideri Sayın Devlet Bahçeli tarafından yeni icat edilen bugünün bir durumu elbette değil. Galip Ensarioğlu’nun dediği gibi de bu bir “ısmarlama” işi değil… Yüzyıllardır Türk-Kürt arasında gönüller birleşmiş; aileler, hısımlıklar, akrabalıklar kurulmuş. Kendiliğinden gerçekleşen bir olguyu “ısmarlama” diye tabir etmek yanlıştır. Aile kurmanın kutsiyeti elbette zorla ve ısmarlamayla olmaz…

Aile olmak, hısım olmak, akraba olmak demek; birlik, beraberlik ve dayanışma içinde olmak demek değil midir?

Yüce Allah, Kur’an-ı Kerim de: “Şüphesiz ki Allah adaletli davranmayı, iyilik yapmayı ve akrabayı görüp gözetmeyi emreder. Her türlü hayasızlığı, kötülüğü ve azgınlığı yasaklar. Düşünüp ders almanız için size böyle öğüt verir.” (Nahl/90) diye insanlara öğüt verirken, burada bahsi geçen akrabalık ilişkilerinin ne derece önemli olduğunu, akrabalık ile gelen birlikteliğin korunup gözetilmesi, kötülükten ve azgınlıktan böylece kendilerini koruyabileceği gerekliliğini vurgulamıştır.

Peki, siz hala düşünüp akıllanmayacak mısınız?

ABD’den aldığı silahlarla emperyalizme hizmet eden terör örgütü PKK, Türk-Kürt demeden bu vatanın evlatlarını öldürmüyor mu? Öldürüyor… Mehmetçiği şehit etmiyor mu? Ediyor… Çoğunluğu Kürt kökenli çocuklardan-gençlerden oluşan insanları dağa kaçırmıyor mu? Kaçırıyor…

“Kız alıp, kız verme” sosyolojisi işte burada devreye giriyor. Türk-Kürt, Alevi-Sünni arasında kurulan aile, hısım, akraba bağları; Türk milleti arasında etnik-mezhep çatışması yaratıp bölüp-parçalamaya çalışanlara karşı bir barikat oluşturacak ve bu barikat her türlü tehlikeye karşı güç birliği sağlayacak, yıkılmayacaktır.

Elbette sadece bu adımla tüm meselenin çözüleceğini iddia etmiyorum ama birçok sorunun temelinin atılmadan yıkılmasında büyük bir etken olacaktır. Türk milletinin birliğini, beraberliğini, kardeşliğini korumaktan başka öncelikli hangi önemli konumuz olabilir ki? Bu sosyolojinin güçlendirilmesi, milletin çelik zırhı olacaktır. MHP Lideri Devlet Bahçeli, ayrıştırma/çatıştırma oyunlarını gördüğü için yıllardır süregelen bu çelik zırha su vermiş, çeliği daha da sertleştirmiştir. Bu duygu ve samimiyetini de sağduyulu herkes anlamaktadır. Kaldı ki Sayın Devlet Bahçeli, MHP Lideri olduğu günden bugüne kadar Türk-Kürt kardeşliğine halel getirecek toz zerresi kadar bir eylemi ve bir söylemi asla olmadı.

Bakın, geçmiş yıllarda “Kız alıp, kız verme” ifadesi ile söylemlerinde de yer verip; aile, hısım, akraba bağlarını güçlendirmeye çok özen gösterdiği açıklamaları hatırlatmak mahiyetinde yazıyorum.

***

“Aradan geçen on asır, bu coğrafyadan tarihe damgasını vurmuş bir büyük milleti ortaya çıkarmıştır. Bunun adı Türk milletidir.

Bu iftihar ettiğimiz beşeri varlık, köklerin, kökenlerin, dillerin, mezheplerin üstünde bir maddi ve manevi bağ ile birleşmiştir.

Bizleri bir araya getiren, acılarımız, anılarımız, zaferlerimiz, hüzünlerimiz ve coşkularımız olmuştur.

Her çekilen halay, her dövülen davul, her buluşulan düğün, her açılan duvak, her doğan çocuk, her sallanan beşik, her tüten ocak, her can veren şehit bizi bir millet yapmıştır.

Ve bin uzun yılda kız alıp vermiş, fetihlere katılmış, işgale direnmiş, vatanı kurtarmış, birlikte üzülmüş, sevinmiş, ağlamış ve gülmüştür.

Ve en önemlisi de evlatlarımız bu değerler uğruna şehit düşmüştür.

Tekraren ilan ediyorum:

Bizi bugüne getiren kökenimiz, doğduğumuz yer, muhterem anamızın dili, ruhumuzu teslim ettiğimiz inancımız ve mezhebimiz ne olursa olsun, bizim adımız Türk milletidir.” (13 Kasım 2009)

 

***

“Türk milleti, aynı vasıta içinde tesadüfen ve kısa süre için bir araya gelerek ineceği istasyonu gözleyen alakasız yolcular topluluğu değildir.

Bizi bir milli kültür, kimlik ve ülkü etrafında toplayan; vatan toprakları üzerinde bin yıl boyunca ilmek ilmek oluşturduğumuz, kız alıp kız vererek aileler kurduğumuz, aynı geçmişi paylaştığımız ve aynı geleceği bir arada yaşamayı arzu ettiğimiz değerler sistemidir. (26 Ağustos 2009)

***

“Biz birlikte yaşadığımız beşeri varlığı; kökü, kökeni ve mezhebi ne olursa olsun tamamını “Türk milleti” tanımı içinde kucaklayan bir anlayışın temsilcileriyiz.

Hiçbirisinin diğerinden ayrı düşünmemiz, birini diğerine tercih etmemiz asla söz konusu olmayacaktır.

  • Bin yıldır birlikte yaşadığımız, birlikte değer ürettiğimiz, birlikte sarf ettiğimiz;
  • Emeğimizi, alın terimizi, kazancımızı beraberce sağladığımız,
  • Vergi vererek, askerlik yaparak, üreterek vatan borcumuzu beraberce paylaştığımız,
  • Kız alıp verdiğimiz, askere uğurladığımız, beşiklerini salladığımız, mevlitlerine katıldığımız, birlikte ibadet ettiğimiz,
  • Anısını, acısını, sevincini ve gururunu paylaşmaktan kıvanç duyduğumuz,
  • Namusunu namus bellediğimiz, arkamızı dönmekten asla çekinmediğimiz,
  • Onurlu ve müreffeh bir geleceği de birlikte paylaşmak istediğimiz, komşumuzdan başlayarak, mahallelimizle, hemşehrimizle ve ülkemizdeki bütün vatandaşlarımızı tekraren ifade ediyorum, hepsini ayrım gözetmeksizin kucaklıyoruz.”

(12 Ocak 2010)

 

***

“Şırnaklı, Hakkarili, Diyarbakırlı, Bingöllü, Bitlisli, Adıyamanlı, Ağrılı, Vanlı ve Tuncelili çok sayıda Kürt kökenli kardeşim ayrılığa kapalı, bölünmeye karşıdır.

Kız alıp veren, İstanbul’da, İzmir’de, Mersin’de, Antalya’da ve yurdumuzun daha birçok yerinde ikamet eden, iş yapan, meslek edinen, yuva kuran, ekmeğini kazanan Kürt kardeşlerim artık yeter demektedir.

Güneydoğu ve Doğu Anadolu’da yerleşik, ya da çoluğunun çocuğunun rızkı için ülkemin her tarafına giden, yerinden yurdundan olarak göç yoluna çıkan Kürt kökenli kardeşlerimin temsilcisi hain terör örgütü PKK değildir.” (21 Temmuz 2013)

***

“Bizi çıkarlar değil, tarih ve kültür havuzu buluşturmuştur.

Bizi dönemsel şartlar değil, müşterek değer ve yaşanmış yüzyılların bereketi bir millet yapmıştır.

“Verdiğimiz şehitler, çektiğimiz çileler, oturduğumuz semtler, kurduğumuz şehirler, katlandığımız zorluklar, kız alıp vermeler millet olmamızın ispatıdır.

Ne var ki bizi bölmek istiyorlar.

Birbirimize girmemizi, birbirimizden kopmamızı planlıyorlar.

Türk-Kürt diye ayırıyorlar, 36 etnik yapıdan bahsediyorlar.

Küsüp ayrılmamız için haince, alçakça tezgah kuruyorlar.

(3 Mayıs 2014)

 

***

“Ancak İstanbul için söyleyecek olursak, Diyarbakırlıyla Kastamonulu komşu olmuş, Sivaslı’yla Siirtli ortaklık kurmuş, Şanlıurfalıyla Çankırılı kız alıp vermiş, Trabzonluyla Ağrılı birlikte iş yapmışlardır.

Bin yıllık kardeşliğin sağduyulu ve somut hali işte bu şekilde hayat ve varlık bulmuştur.” (15 Haziran 2019)

***

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin bu sözlerden anlaşılacağı üzere “Kız alıp, kız verme” kendi içinde sosyolojik bir hazine barındırıyor.

Bu meseleyi sulandırmaya, gölgelemeye ve art niyetli yorumlamaya çalışan her kimse bilin ki Türkiye’nin düşmanıdır.

Geçtiğimiz gün “Karışmışız can cana” felsefesini anlamak” başlıklı yazım, TV100’de yayınlanan ve Gürkan Hacır’ın sunduğu programın bir bölümünde tartışılmış. Programdaki Bahar Feyzan Hanım, “Kız alıp, kız verme ifadesini ret ediyorum. Kız alınıp verilen bir şey değildir.” diyerek, yüzyıllardır evliliği bir deyim haline getiren bu ifadeyi ticari bir ifade gibi algılaması onun Türkiye topraklarına, atasözlerine, deyimlerine ne kadar yabancı kaldığını gösterir. Ama gelin görün ki kendi ailesi, akrabaları, eşi-dostu dahi emin olun bu ifadeyi kullanıyordur çünkü bu ifade kalıplaşmış ve bir deyim olmuştur. Tüm aile kurmaya çalışanlar da yüzyıllardır “Kız alıp, kız verme” ifadelerini kullanır. Tartışma programlarındaki yorum ve tespitlerini çok takdir ettiğim, milliyetçi duruşun hakkını veren Avukat Cem Kaya beyefendi zaten Bahar Feyzan’a bu durumu çok güzel izah etti. “Kız alıp, kız verme” ifadesi elbette eşya değildir. Öyle de yorumlanması mümkün değildir. Burada “Almaktan” maksat aile içine almak, “vermek” ifadesi de başka bir aileye vermektir. Aileyi kurmak manasında kullanılan bir deyimdir yani. Arının “oğul vermesi” ifadesi gibi, ailenin bal üretmesi olarak değerlendirebilir. Teşbihte hata olmaz, Türk-Kürt arasındaki aile bağlarını, hısım ve akraba genişliğini  “kız alıp –vererek” güçlendirmek bir nevi bal üretimi olarak görülebilir.

Emperyalistlerin etnik fitnesiyle Türkiye’nin aile, hısım, akraba bağlarına zehir katmasına müsaade etmeyeceğiz. Türk milliyetçilerinin Lideri Devlet Bahçeli’nin yıllardır titizlikle yapmaya çalıştığı da budur. MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin siyasetini tarihsel değerlendirdiğinizde bu sosyolojiyi güçlendirme çabası dönem dönem değil, sürekli devam etmiştir. Çünkü Türk milletinin birliğini, beraberliğini düşünmek bir tavizi asla kabul etmez.

 “Aynı bayrak altında

Yaşıyoruz yan yana

Kız alıp kız vermişiz

Karışmışız can cana” diyen ozanlar ne güzel özetlemiş her şeyi…