İlk yarıda Fenerbahçe’yi seyrederken, “Fark olur” düşüncesine kapıldık. Futbolcular sahada, Koeman kenarda Galatasaray’ın oyununu seyredip durdu.

Öyle ki istatistiklerde ezici bir üstünlük, direkten dönen top, ve goller vardı. Ne Ayew, ne de Valmbuena, kanatlarda İsla ve Hasan Ali’ye destek veremiyordu. Öyle ki, İsla ilk yarı boyunca doğru dürüst bir atağa bile çıkamıyordu.

Ama Koeman, Cocu gibi hatasını sürdürmedi… İkinci yarı ile birlikte oyuna müdahale etti, Alper’i, Soldado’yu sahaya sürdü bir anda maça ortak oldu. Nitekim ilk yarıda öne çıkamayan İsla ile penaltıyı buldu, Jailson ile de beraberliği yakaladı.

Galatasaray’ı istatistiklerde yakaladı, oyunu istediğini her haliyle gösterdi. Şimdi şöyle diyebiliriz. İlk yarıdaki Fenerbahçe Cocu’nun Fenerbahçesi gibiydi. İkinci yarıdaki Fenerbahçe ise işte tam yeni Fenerbahçe’nin sinyallerini bizlere verdi.

Böyle oynar, mücadele ederse, taraftarının da gönlünü alır Sarı Lacivertli takım… Hani tam da “Yensen de, Yenilsen de” tezahuratı gibi… Şu bir gerçek… Fenerbahçe’nin sıkıntısı, oyunu okuyamayan, sürekli takım üzerinde oynayan hocasıymış. Dün bunu net olarak gördük.