Ne sebeple olursa olsun savaşlar insanlığa karşı işlenmiş suçlardır. Ceremesini çocukların ve masumların çektiği her olay cinayettir. Ukrayna topraklarına askeri işgal hareketi başlatan Rusya bu suçun faili olmuştur. Rusya Suriye’de de binlerce masumun katledilmesinin, masum insanların üzerine atılan bombaların sorumlusudur. Rusya suçludur, ancak Rusya üzerinde uluslararası kamuoyu baskısı kuran ABD ve Batılı ülkeler insanlığa karşı işlenen suçlarda Rusya’yı geride bırakacak bir sicile sahip. Filistin’de milyonlarca insan İsrail’in canavarca uygulamalarının kurbanı oldu. Rusya’ya gösterilen tepkinin onda biri İsrail’e gösterilmedi. ABD 11 Eylül saldırıları sonrası işgal ettiği Afganistan’da, kimyasal silahları bahane ederek girdiği Irak’ta milyonlarca insanı öldürdü. Fransa Kuzey Afrika’da kitlesel katliamlar gerçekleştirdi. İşlenen cinayetlerin, soykırımların hesabı Batılılardan hiçbir zaman sorulmadı. Batı, emperyalist hedefleriyle dünyayı talan ederken insanlık değerlerinin ardına saklanmakta mahirdir. Rusya suçludur fakat “ilk taşı en günahsız olanınız atsın” denildiğinde, bunlar ABD ve Batı dünyası olmayacaktır.

Türkiye’de de ABD ve Batı dünyasının tutumuna göre pozisyon almayı görev addeden bir muhalefet düzeni var. Rusya’nın Ukrayna’ya yönelik saldırısını adeta ABD’ye sadakat gösterisine dönüştürdüler.

Bölücübaşı posterlerinin sergilendiği yürüyüşteki fotoğrafıyla bildiğimiz CHP’li Mahmut Tanal Putin hakkında savcılığa suç duyurusunda bulunacak kadar işi komikleştirdi. Çocukların, işçilerin, öğretmenlerin, güvenlik görevlilerin katili olan PKK’ya gösteremedikleri “insani” tepkiyi Putin’e gösteriyorlar.

Putin’e suç duyurusunda bulunan ama binlerce masumun ölümünde doğrudan veya dolaylı katkıları olduğu için yargılanan Selahattin Demirtaş’ın serbest bırakılmasını isteyen CHP’nin insaniyet anlayışı çarpıktır.

Adama “Önce kapının önündeki pisliği temizle” demezler mi? İnsanlık suçu işlediği uluslararası raporlara defalarca yansıyan PYD/YPG’yi “Vatanını koruyan oluşum” , “Sınırımızda başkası olacağına PYD olsun” , “YPG bize mi saldıracak” gibi ifadelerle onore eden CHP’nin bu toplara hiç girmemesi bence daha iyi.

ABD’nin fahri üyesi gibi hareket edenlerden birisi de İP Genel Başkanı Meral Akşener. ABD Büyükelçisi Satterfield ile sık sık bir araya gelen Akşener, Rusya’nın Ukrayna saldırısı sonrasında “Türkiye kendisini kırılgan hale getiren S-400’lerden acilen kurtulmalı” cümlesini kullandı. Her fırsatta aynı açıklamayı yapmaktan yüksünmeyen Akşener’in S-400’lerle bir alıp veremediği olduğu aşikâr. Türkiye parasını ödemeye hazır olduğu Patriotların ısrarla kendisine satılmamasından sonra ulusal güvenliğini sağlamak için S-400’leri mecburen almak durumunda kalmışken İP Genel Başkanı Türkiye’nin güvenlik önceliklerini bir kenara bırakıp ABD’nin dengesiz politikalarına ayak uydurmaya çalışıyor. İP’in kuruluşunda parti programında yer alan NATO’ya bağlılık vurgusu ve Akşener’in Batılı güçleri “Bizi zenginleştirecek fırsat kapıları” olarak görmesi fotoğrafın daha net anlaşılmasını sağlıyor. Türkiye’de ABD güdümlü 15 Temmuz darbe girişimine karşı kurulan Cumhur İttifakı’na alternatif olarak ABD politikalarının sözcülüğünü üstlenecek bir muhalefet cephesi yaratıldı.

Muhalefetin Atlantik eksenli politikası, “Türkiye’de iktidarın yolu ABD’ye biatten geçer” düşüncesine yaslanıyor. Düpedüz ABD yalakalığıyla hareket etmelerinin en önemli sebebi budur.

ABD’ye sadakat yemini içen bu muhalefetin, hükümeti “liyakat” konusunda diline dolaması da ayrı bir ironi…