Bazı maçlarda keşke hakem olmasa…

1924’ten bu yana birbirleriyle oynayan ezeli rakiplerin mücadelesi son derece keyifli başladı. Ve öyle gideceğinin sinyalini de verdi.

Fenerbahçe’ye pamuk ipliği ile bağlı Teknik Direktör Vitor Pereira, kendi ezberine uygun taktikle başladı. Sergen Yalçın’ın görevini üstlenen Önder Karaveli de kazanmak için hazırdı. Portekizli kulübe seçeneklerinin avantajıyla, Karaveli de elindekilerin en iyileriyle oynadı. Kimse karışmasa temposu, keyfi, futbolu konuşulacak maçta öyle bir penaltı kararı çıktı ki, maçın önüne geçti. Skor ne olursa olsun, kol açıklığı, topun mesafesi, oyuncunun kastı, saatlerce konuşulacak, futbol yine unutulacaktı.

Yine de penaltıyı sildi kafalarından futbolcular. Ellerinden geldiğince, tempo kattılar oyuna, heyecan getirdiler. O dedikodusu çok yapılacak penaltı golünün üzerine karşılıklı goller attılar. Ligdeki hedef beklentilerin uzağında kalan iki takımın en azından ‘futbol’ beklentilerini karşılamak için mücadeleleri keyifle ilerledi. İkinci yarıda da düşmedi tempo. Skora denge geldi. Heyecan hiç azalmadı. Saha içi gerilim de arttı. Oyunun sonlarına doğru oluşan yorgunlukla kulübesi daha zengin, Fenerbahçe daha iyi baş etti. Daha etkili oldu. Ve yine ‘hakem’ konuşulacak, oysa futbolcuların alkışlanması gereken bir ezeli rekabet maçı daha geride kaldı.