CHP’deki ordu-asker karşıtlığı 22 Temmuz 2015 tarihinden sonra PKK terör örgütüne yönelik Hendek-Çukur operasyonlarının yapılmasıyla artmaya başladı. Bu karşıtlık ve nefret duygusu 15 Temmuz darbe girişiminden sonra Fırat Kalkanı Harekâtı ve onu takip eden diğer operasyonlarda kazanılan zaferler nedeniyle bir hayli yükseldi.

PKK terör örgütünün kazdığı hendek ve çukurlara gömülmesi sonrası HDP tarafından Türk asker ve polisine atılan “TSK sivilleri öldürüyor” iftirası CHP’den de destek gördü. CHP tarafından hazırlanan raporda güvenlik güçlerimizin orantısız güç kullandığı ifadeleri yer aldı. Bu operasyonlarda sivillerin zarar gördüğüne yer verildi. Kent meydanlarında HDP ile birlikte operasyon karşıtı eylemler düzenlendi.

CHP için en güzel ordu tarifi “sivil politikaya istikamet çizen, siyasi partilerin kulağını çeken, vesayet sahibi ve sözü dinlenmediğinde de darbe yapan” orduydu. Bu durumun 15 Temmuz FETÖ darbe girişiminden sonra değişiklik göstermesi CHP’yi nefes alamaz hale getirdi. Çünkü siyaseten sıkıştığı noktada göreve davet edebileceği bir askeri vesayet bulamadı.

CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu’nun “bizim Suriye’de ne işimiz var” şeklindeki operasyon karşıtlığını dayanak yapan CHP’li yönetici ve milletvekilleri de Türk ordusuna yönelik hakaret içeren sözler sarf etmekten ve nefret suçu işlemekten geri durmadı. CHP Grup Başkanvekili Özgür Özel darbe girişiminin önlenmesinde önemli bir katkısı bulunan dönemin Genelkurmay Başkanı Hulusi Akar’ı TBMM’de hedef göstermiş, bir diğer Grup Başkanvekili Engin Altay Libya’da görev yapan askerlerimize “lejyoner” benzetmesi yapmış, Mersin Milletvekili Ali Mahir Başarır Türk ordusunun “satılmış” olduğunu söylemiş, 2018 Cumhurbaşkanlığı seçimlerinde CHP’nin adayı olan Muharrem İnce de seçilmesi durumunda ilk işinin 2. Ordu Komutanı Korgeneral İsmail Metin Temel’iin apoletlerini sökmek olacağını söylemişti. İstanbul milletvekili Sezgin Tanrıkulu da terör örgütlerinin imhasına yönelik kullanılan İHA ve SİHA’lara karşı çıkmasının yanında son olarak askerin sivilleri hedef aldığı iftirasında bulundu.

Sezgin Tanrıkulu’nun başını çektiği ama CHP’nin iliklerine kadar işleyen bu asker karşıtlığının bir nedeninin vesayet odağı bulamamak olduğunu yazımın başında belirttim. Diğer bir nedeni de HDP’nin sempatisini kaybetmemek hatta daha çok kazanarak Türkiye’de bir iktidar değişikliği yapmaktı. Terörün siyasi uzantılarıyla işbirliği yaparak Türkiye’nin sırtını yere getirmek istiyorlardı. Böylesine ihanetle örülmüş bir plan dâhilinde de Türk ordusunu yıpratmaktan geri durmuyorlardı. Elbette sadece asker değil, polisimiz için de aynı dil sürekli devredeydi.

Gezi olaylarında polisimizi hedef alan sözde göstericileri savundular.

Kandil’e operasyona yapılmasına “oy için boş dağları bombalayacaklar” sözleriyle karşı çıktılar.

Ayn-el Arab (Kobani) operasyonlarına karşı HDP ile birlikte eylem yaptılar.

Gara’da PKK’nın sivilleri katlettiği ve kurtarma operasyonunda askerlerimiz pusuya düşürüldüğü için PKK’yı lanetlemek yerine operasyon emri veren hükümeti suçladılar.

Türk ordusu ve polisi bizzat Türk milletinin kendisi değil mi? CHP, asker ve polislerimizi hedef alarak aslında bizzat milletin kendisini hedef almış olmuyor mu? Kendi ülkesinin güvenlik güçlerini her fırsatta kötüleyip, hakaret edip ve iftira atarak ayakta kalan bir devlet ya da millet var mı? CHP, devlet ve millet varlığını ortadan kaldırmak için çırpınan bu zararlı haşeratlarla neden mücadele etmedi? Türk ordusunu ve polisini hedef alanları siyaseten besleyip, büyütmek ve her seçim döneminde tekrar aday göstermek onların ihanetini sahiplenmek ve paylaşmak anlamına gelmiyor mu?

Bu soruların cevabı ne yazık ki siyasetimizin esef verici bir boyuta ulaştığını gösteriyor. “Halkı Kin ve Düşmanlığa Tahrik veya Aşağılama" suçunu işleyen bir siyasetçi Cumhuriyet Savcılığından önce kendi partisi tarafından kınanmıyor ve siyasetten uzaklaştırılmıyorsa orada tuz kokmuş demektir. Türkiye’nin ikinci büyük partisi Türkiye ve Türk düşmanlarının etkisi altında siyaset yapıyorsa orada milli varlık gömülmüş demektir.

Atatürk’ün kurduğu parti Türkiye ve Türk düşmanlarına kulluk etmeye başlamışsa milli mücadele henüz bitmemiş demektir.