Medyada önemli bir haber dolaşıyor.

*“Kiracıdan kiralık dönemi başladı”,
*“Emlakçıların yüksek komisyon ücretini bertaraf etmek için bulunan ‘kiracıdan kiralık’ sistemi yaygınlaştı” Yeni sistemin, yüksek emlak komisyonlarını devre dışı bırakmayı hedeflediği beyan ediliyor. Yüz binlerce konut, emlakçıların tekelinden çıkmış.

PEKİ GERÇEKTEN MÜMKÜN MÜ?

05 Haziran tarihinde yürürlüğe giren Taşınmaz Ticareti Hakkında Yönetmelik kapsamında, emlak faaliyetleri sadece yetki belgeli emlak işletmeleri tarafından yapılabilir. Özellikle taşınmaz ticareti kapsamına giren konu ve hizmetler, ticari faaliyet dışında aracılık şeklinde yapılamaz. Örneğin, tapu kütüğüne kayıtlı olsun ya da olmasın taşınmaz alım satımı ve kiralaması konusunda pazarlama faaliyetinde bulunmak ve aracılık yapmak, bu tanım içinde yer almaktadır.

YA YAPARSA

Gene alıcı veya kiracı ile sözleşme yapmak, kira bedeli ödemeleri ile abonelik işlemlerini takip etmek, taşınmazın tamiri, bakımı ve onarımı gibi hizmetlerin verilmesini sağlamak ve bu hususlarla ilgili süreç hakkında iş sahibini bilgilendirmek hususu da taşınmaz ticaretine konu hizmetlerdendir. O zaman bu konuda kanunun öngördüğü cezai yaptırıma hazır olunmalı. İster kiracı olsun, ister müteahhit olsun kimse, kendi adlarına kayıtlı taşınmazlar dışındaki yerlerin satış ve kiralamalarına aracılık edemez. Yönetmeliğe aykırı hareket edenler hakkında 6585 Perakende Ticaretin Düzenlenmesi Hakkında Kanun’un 18’inci maddesinin birinci fıkrasının (ğ) bendinde öngörülen idari para cezası verilir. Emlak işletmeleri için hizmet bedellerinde zaten bir sınırlama söz konusu. Buna göre kiralama işlemlerinde hizmet bedeli, kiralamaya aracılık sözleşmesinde yer alan kira bedelinin katma değer vergisi hariç bir aylık tutarından fazla olamıyor. Bu konuya eğer zamanında müdahale edilmez ise, yeni mağdurlar ortaya çıkabilir. Bizce Ticaret Bakanlığına da bu konuda büyük görevler düşüyor. Tüketicilere de tavsiyemiz, bu tür haber ve ilanlara itibar etmemeleri olacaktır. Siz siz olun, gerçek ofisi olmayan, kiracı olarak taşınmazı kiraya vermeye çalışan, vergi ve oda kaydı bulunmayan kişilerden herhangi bir kiralama yapmayın.

ÇİFTLİK BANK, SÜT BANK DERKEN ŞİMDİ DE ARAZİ BANK OLAYI

SAADET zinciri, diğer adıyla Ponzi düzeni, ilk kez Charles Ponzi tarafından 1910 yılında uygulanan hileli bir yatırım şeklidir. Her zaman ortalamanın üzerinde kazanç sağlamayı vaat eden bu sistemler ilk önce bu beklentileri karşılamayı sağlar. Bu durumda yeni gelen yatırımcıların paralarını eski yatırımcılara ödeyerek kullanır ve Ponzi sisteminin gelişmesi sağlanır. Ponzi sistemleri hiçbir zaman meşru yatırım yapmaz. Bunun yerine yatırımcıların paralarını kullanarak birbirine aktarır. Yeni yatırımcı gelmediği takdirde ise sistem bir süre sonra çöker. Şimdi de benzer bir konu gayrimenkul sektöründe yeniden ortaya çıktı. Daha önce de birçok kez Çiftlik Bank, Süt Bank derken şimdi de Arazi Bank adı ile adlandırılan benzer bir durum tekrar karşımızda. Bursa’da çok uluslu bir emlak firmasının temsilcisi olan X. Y. müşterilerine çok kârlı teklifler sunuyor. Yatıracakları miktarı üç ay gibi kısa bir sürede yüzde 30 - 35 aralığında garanti bir kazanç vaat ederek büyük paralar toplamaya başlıyor. Müşterilere güven vermek için de büyük bir ofis, lüks araçlar ve en önemlisi çok uluslu bir emlak markası adı altında müşterileri avlıyor. Hatta ilk bu zincire katılanlara 3 ay sonra vaat ettiği oranda müşterilerine paralarını öder ve çok kısa sürede hatırı sayılır kazanç elde eden müşteriler, ek yatırımlar ile yatırılan miktarı büyütür. Saadet zinciri her geçen gün yeni sanayici, siyasetçi ve iş adamlarını da havuza dahil eder. Adı geçen şahıs, işi büyütüp markadaki diğer emlak işletmelerini de sözde yatırım yapmaya ikna eder. Neden sözde diyoruz çünkü ortada aslında alınan herhangi bir arazi de yoktur. Diğer emlak işletmelerinin yatırımcıları, çevreleri ile kartopu büyüdükçe büyür. Kağıt üzerinde kârlar, işletmelere, marka merkezlerine ödenen paralar ile bu sisteme destek olan herkes ihya edilir. Ödüller, övgüler, reklamlar vb ile sistem büyür. Her ay milyonlarca lira akar ama ortada ne tapu vardır, ne alınan arazi. Her şey kağıt üzerinde paraların el değiştirmesi ile yapılır. Ofisler, danışmanlar, marka merkezi kazançları cebe indirir. İşte tam bu noktada bizi ilgilendiren kısım ise yüzlerce vatandaşın yatırım yapıp gelecek garantisi hayali kurarken aslında onların hayaller ile aldatılmalarıdır. Daha önce yüksek kârlar ile 8 – 10 liralardan sattıkları arsalar, yerinde 2 – 3 liradır. Daha önceki çok kez yaşandığı gibi yeni bir saadet zinciri vakası ile tekrar karşı karşıyayız. Yatırılan paralar ile arazi alımı yapılmamış, tapu alınmamış. Eskiden müşteriler adına alınan tapular, son aylarda hızlı bir şekilde el değiştirmiş. Paralarını geri almak isteyen kişilerden bazıları ne kurtarsak kârdır diyerek, daha önce vekaleti bulunan arazileri zorla kendi üzerlerine almış. Belki de yüzlerce mağdurun 100 milyon TL ile 150 milyon TL olduğu tahmin edilen paralarının ise ödenemeyeceği, gayrimenkul sektöründe kara bir leke olarak kayıtlara geçeceği görünüyor.