200’ün üzerinde düzenlenen zoom toplantısı…

Değişim için kurulan A takımı…

Şehir şehir gezerek gerçekleştirilen delege avı…

Kazılan o kadar kuyu, arkadan çevrilen onca iş…

Tüm bunların neticesi bu muydu?

***

Hani değişim şarttı…

Hani değişim olmazsa İstanbul’un tekrar alınması, hatta İzmir’in bile kazanılması mümkün değildi…

Aniden karar değiştirildi, açılan bayrak yerine havlu atıldı.

***

Ne olduysa oldu…

Değişim diyerek açıktan olmasa da dolaylı olarak Bay Kemal’in koltuğuna göz diken İmamoğlu aniden vitesi geriye takarak rotayı İstanbul’a kırdı.

4 yıldır İstanbul’a dair en ufak bir şey aklının ucundan geçmeyen adamın bir anda İstanbul aşkı depreşti.

“Kendimi İstanbul ile mühürlü kabul ediyorum” dedi.

***

Bu durum en çok da kendini değişim rüzgârına kaptırarak “İmamoğlu, Kılıçdaroğlu’nu devirecek” umuduyla pozisyon alanları şoke etti.

Şimdi hepsi kara kara düşünüyor…

İmamoğlu’na destek için Bay Kemal’i “Kim bu saatten sonra Kılıçdaroğlu ile ittifak yapar ki, o arkadan iş çeviren bir lider” sözleriyle hedef tahtasına oturtanlar nasıl u dönüşü yapacağını hesaplıyor.

Siyasi kaderlerini İmamoğlu’nun genel başkan olması üzerine mühürleyenler şaşkın, kafalarının içinde kırk tilki dolaşıyor.

***

İmamoğlu kendini İstanbul ile mühürlü kabul ediyor etmesine de, İstanbul’un mührü bir kez daha onun isminin altına vuracağına inanmak için elde kabul edilebilir bir gerekçe var mı?

Yani İstanbul’a tek bir çivi daha çakmamış, hiçbir vaadini yerine getirmemiş adam seçimleri tekrar kazanabilecek mi?

Acaba “Her şey bu defa çok güzel olacak” dese İstanbul bir kez daha kanar mı?

***

Ve bir de şu soru var tabi…

Bay Kemal, İmamoğlu’nu yeniden aday yapar mı?

İmamoğlu’nun İstanbul adaylığına, delege savaşında belini büktük, aday gösterelim seçimleri kaybetsin de şundan ilelebet kurtulalım gözüyle bakarsa neden olmasın...