Kendiyle barışamamış, parti içi kavgayı koltuk hırsıyla süslemiş, milli değerlerimiz ile çatışmaya girmiş bir genel başkan, farklı kesimleri bir araya getirmekten ve barıştırmak bahsetmeye başlamış.

CHP’yi Atatürk’le kavgaya tutuşturan bir genel başkan, kendine olmadık bir vazife yüklemiş.

Partisini Türkiye’ye savaş açanların ikmal üssü hâline getiren bir genel başkan, yine barış rüzgârları estirmiş.

Kemal Kılıçdaroğlu, 14 Mayıs seçim sonuçlarını, “Toplumun tüm kesimleriyle barışma yönünde gösterilen çaba yanlış mıydı, doğru muydu? Bunun tartışılması lazımdı. Eğer toplumun tüm kesimleriyle; başı açık, başı kapalı, inanç, kimlik, yaşam tarzı itibariyle farklılıkları saygıyla karşılayıp, ama onları demokrasi kapsamında bir araya getirmek yanlış mıydı, doğru muydu? Yanlışsa, bu yanlışın en büyüğünü ben yaptım” sözleriyle değerlendirdi.

Bu cümle birkaç soruyu da beraberinde getirdi.

Çatışma hâlinde olan kim?

Küsenler kimler?

Hangi taraflar savaş hâlinde?

Kılık, kıyafet ve yaşam tarzı nedeniyle birbirine dargın olanlar kimler?

İnanç ve kimlik nedeniyle savaşanlar var mı?

Bu soruların muhatabı, toplumun farklı kesimlerini barıştıracağını söyleyen Kemal Kılıçdaroğlu…

Eli kanlı terör örgütü PKK’nın siyasi uzantılarıyla ittifak yapan, bölücülerle birlikte iktidara gelmeyi planlayan Kemal Kılıçdaroğlu barıştan bahsediyor.

Kimlik üzerinden siyaset yapanlara kol kanat geren, ana omurgası “çatışma” olanları besleyen Kemal Kılıçdaroğlu, demokrasiden bahsediyor.

Başörtüsü meselesi için TBMM’ye getirilen anayasa değişikliğine kapıları kapatan Kemal Kılıçdaroğlu, farklı kesimleri bir araya getirmekten bahsediyor.

Bunları yaparken de “Yanlışsa, yanlışın en büyüğünü ben yaptım” diyor. En azından doğru söylüyor… Yanlışın en büyüğünü yaptığını çok iyi biliyor.

Milletimizin kavgası asla başı açık veya kapalıyla olmadı.

Milletimizin derdi asla kimin neye inandığı da olmadı.

Milletimizin tasası asla kimlik veya yaşam tarzı da olmadı.

Milletimizin kavgası da derdi de tasası da bu değerleri kullanarak ülkemizi ve milletimizi bölmek isteyenlerle oldu.

CHP, Kemal Kılıçdaroğlu’nun genel başkanlığı döneminde ağzına hangi süslü kelimeyi aldıysa suistimal etti, kirli gündemini perdelemek için kullandı.

Bugüne kadar barış, demokrasi ve özgürlük diyerek bölücülerle ortaklık yaptı.

Barış diyenlerin elinde silah, demokrasi isteyenlerin dilinde hakaret, özgürlük dileyenlerin kafalarında da bölücülük vardı.

Ne hazindir ki CHP gibi köklü bir partinin başında bulunan Kemal Kılıçdaroğlu da bu odaklara teşne oldu, aracılık etti, cesaret verdi.

Ortada bir savaş varsa, bu savaş Türk milleti ile milli egemenliğimizi tehdit edenler arasındaydı.

Kemal Kılıçdaroğlu ise bu savaşta yanlış cephede yer aldı.