CHP ve İP arasında ne zaman bir menfaat veya çıkar çatışması yaşansa 2018 seçimlerinde 15 milletvekilinin CHP’den İP’e kiralanması gündeme geliyor. Korsan tarla kongrelerinde küçük meblağlar ile başlayan borç silsilesi katlana katlana günümüze kadar ulaşıyor. İP’in CHP’ye ödemekle bitiremediği bu siyasi borç, tarlasını satarak pavyona düşen sektör tutkunlarının önüne gelen hesap gibi her geçen gün kabarıyor. Bu borç, Meral Akşener’in partisini CHP’ye ipotek etmesine ve ‘kazanamayacak adaya’ rağmen zorunlu ittifak yapmasına sebep oluyor.

İçine düştüğü borç batağından yakasını bir türlü kurtaramayan Meral Akşener, ittifaktan sıtkını sıyırıp müstakil bir parti hüviyetine kavuşmak istese de CHP’nin elindeki senetler buna engel oluyor. 2 Mart’ta masadan kalkan Akşener’in İstanbul ve Ankara’dan gelen iki haciz memurunun kapısında belirmesinden sonra tekrar masaya dönmesi bile acziyetini açıklamaya yetiyor.

Cesaretini topladığı şu günlerde yine “ittifaksız siyaset” masalıyla gündemde kalmak istiyor. “Bir varmış bir yokmuş…” diyerek başlıyor söze… Az gidiyor, uz gidiyor, dere tepe düz gidiyor ama bir türlü yolunu bulamıyor. CHP’yi borçlandırmadan kendi yoluna gidemeyeceğinin farkında olduğundan dolayı tek kurtuluş çaresinin sıkı bir pazarlık yapmak olduğunu varsayıyor.

Geçtiğimiz günlerde de bir açıklama yaparak “bitsin artık bu borç” dercesine feryat ediyor. Akşener, “Pek çok CHP’li siyasetçi arkadaşımız televizyonlarda 15 milletvekili mevzuunu söylüyorlar. Bunun bir ödemesi vardıysa İstanbul ve Ankara’yı hediye ederek kendilerine ödedik, hâlâ alacaklıyız” diyor. Makbuzu olmayan hediyenin tahsilatta yerinin olmadığını unutuyor…

Her defasında tahsilatın muhatabı olmaktan bıktığı için faturanın GİK’e çıkarılmasını istiyordu. Bunun için yerel seçimlerde ittifak yapılmayacağı ve 81 ilde kendi adaylarıyla seçime girecekleri açıklamasını da GİK kararına bağlıyor. Tıpkı, “kumar” ve “pazarlık” masası diyerek kalktığı masadan GİK toplantısı sonrası tekrar oturduğu gibi...

Yerel seçimlerde çıkacak faturaya ortak olmak istemeyen GİK üyeleri de kendini medyanın önüne atarak tahsilattan kurtulmak istedi. Mikrofonu eline alan “ittifaksız kazanamayız” demeye başladı.

İP Genel Başkan Yardımcısı Bahadır Erdem, “Güç birliği olmadan büyükşehirlerde seçim kazanmak mümkün değildir” dedi. Diğer Genel Başkan Yardımcısı Ahmet Zeki Üçok da yerel seçimleri kastederek, “Tek başımıza girersek sıfır çekeriz” ifadelerini kullandı. İP Eskişehir Milletvekili Nebi Hatipoğlu ise artık kaybeden değil kazanan tarafta olmak için Cumhur İttifakının desteklenmesi gerektiğini söyledi. Parti Sözcüsü Kürşad Zorlu da ittifakın olmayacağını söyledi ama “İttifak başka bir şey, iş birliği başka bir şey” diyerek açık bırakılan kapıyı gösterdi.

Bütün bu açıklamaların üzerine İP Başkanı Meral Akşener, ittifak sisteminden vazgeçtiklerini söyleyerek 4 Genel Başkan Yardımcısıyla ayrı düştü. “Bundan sonra ittifak yok. İttifak sistemiyle yol yürümeyeceğiz. Sadece bugün değil 2028’de de kendi başımıza gireceğiz” diyerek pazarlığa devam etti.

İP’teki bu farklı açıklamaları ve geri vites sinyallerini gören Fatih Portakal bile, “Siz rahat olun Meral Akşener 2 gün sonra yanaşmaya başlayacak. Matematik ortada” dedi. Bu sözle de yetinmeyip İP’in yanardöner bir parti olduğunu söyledi. İP cephesinden yemediği laf kalmadı tabi…

Oysaki İP’in geri dönüşleri bugüne has değildi. 2-6 Mart otur/kalk hadisesinden sonra İP Grup Başkanvekili Müsavat Dervişoğlu masadan kalkma sürecinin diğer genel başkanların bilgisi dâhilinde planlanmış bir strateji olduğunu öne sürmüştü. Dervişoğlu, “Masadan bilerek kalktık. Bütün bu olup bitenler kurgulanmış, planlanmış bir stratejiydi. Bu plan da müştereken oluşturuldu diyebilirim. Kazanamayacak aday diye takdim edilen Sayın Kılıçdaroğlu'nu kazanacak aday haline getirmek için bir hamle gerekiyordu” sözleriyle süreci savunmuştu.

Senet günü yaklaştığında Meral Akşener CHP ile ittifak yapma kararı aldıklarını açıklar, alacak verecek meselesi tatlıya bağlanırsa; Müsavat Dervişoğlu da “bütün bu yaşananlar stratejik bir kurguydu“ diyerek durumu özetleyebilir.

Ödeyemeyecekleri borcun altına girdiler bir kere…