Türkiye’nin 10 ilini etkileyen ve büyük bir yıkıma yol açan Kahramanmaraş depremi hepimizin yüreğini dağladı. Şehirlerin yerle bir olduğu, 30 binden fazla insanımızın hayatını kaybettiği asrın felaketinin yaşattığı travma 81 ilimizi derinden sarstı. 85 milyon aynı acıyı, gözyaşını, umudu, sevinci ve kaderi paylaştı. Bizi “biz” yapan da umutlarımızı artıran da zaten bu duygudaşlıktı...

Tüm Türkiye’nin seferber olduğu felaket karşısında 70’den fazla ülke yardım elini uzattı. Kimi yardım tırları kimi de kurtarma ekipleriyle Türkiye’nin yanında oldu. Bir can daha kurtarabilmek için dost ve kardeş ülkeler elini taşın altına koydu.

Giden canlarımız, enkazdan cansız bedenleri çıkan minik yavrularımız, ailesinin cenazesini almak için çaresizce bekleyen insanlarımız içimizi sızlattı. Milletimiz yaşadığı ağır günleri hep el birliği ile aştı. Gölcük, Düzce, Van, Elazığ depremlerini, sellerin yıktığı kentleri, dalga dalga yayılan yangınları, salgınları ve daha nice badireleri...

Ortaklaştı, yarınlarına tutundu, umutlarını sağlamlaştırdı, sarıldı, kucaklaştı, birbirine sırtını dayadı, evini açtı, aşını paylaştı, elini uzattı, yaralarını hep beraber sardı...

Milletimiz üzerine düşen fedakârlığı yine fazlasıyla gösterdi. Devletimiz de tüm imkânlarını seferber etti. Arama-kurtarma faaliyetleri için zamanla yarıştı, canlı bir ses daha duyabilmek için dinlenmeden, uyumadan görevini yaptı.

İmkânlarımızın kısıtlı kaldığı durumlarda oldu elbette. Bu denli büyük bir yıkımın gerçekleştiği, 10 ilimizin ciddi hasar gördüğü felakette yol ve hava şartlarının elverişsizliği ilk gün gecikme yaşanmasına neden oldu. Ama ilk fırsatta da yardım elini olabildiğince uzattı. Sivil savunmadan Mehmetçiklerimize, gönüllü ekiplerden itfaiyecilere, AFAD’dan madencilerimize kadar herkes enkaz başında etle tırnak oldu. Enkazdan kurtulan hiçbir vatandaşımızın açta açıkta kalmaması için devletin tüm imkânları kullanıldı.

Uzun saatler sonra enkazdan sağ salim çıkan bedenler umutlarımızı çoğalttı. 85 milyonun sinesi enkaz altındaki canlar için bir çarptı.

***

Asıl bizi yaralayan da bu birlik ve beraberlikten ayrılanların olmasıydı.

İnsanların enkaz başında gözyaşlarıyla annesinden, babasından, evladından umutlu bir haber beklediği bir dönemde midesinin ve cebinin derdine düşüp yağma yapanlardı.

Acıların ortaklaştığı bir dönemde enkaz üstüne siyaset inşa etmeye çalışanların olmasıydı...

Depremin ertesi günü CHP Genel Başkanı Kemal Kılıçdaroğlu, “Çok net söyleyeyim. Bu sürecin başlıca bir sorumlusu varsa o da Erdoğan’dır” diyerek acılı insanlara hedef gösterdi. “Enkaz başında görev yapan kamu görevlilerine acilen 2 maaş ikramiye yatırın” dedi. Bu cümle bile Türk milletini gram tanımadığını gösteriyor, herkesin elindeki avucundaki verdiği bir süreçte kimsenin ikramiye gibi bir düşüncesi olmadığını göremiyordu.

İP Başkanı Meral Akşener de deprem bölgesinde, “Bu keşmekeşin, karmaşıklığın nedeni tek adam düzenidir” diyerek 1,5 yıldır 6’lı masada yaptıkları tartışmayı deprem bölgesine taşıdı. Seçimlerin 18 Haziran’a ertelenebileceğini söyledi. İP’li Koray Aydın ise deprem olan bölgelerde iktidarın seçimde tokat yiyeceğini pişkince ifade edebildi.

SP Genel Başkanı Temel Karamollaoğlu da, “Şurası çok net olarak görülüyor ki; büyük bir beceriksizlikle karşı karşıyayız! İmkan var, koordinasyon yok! Kriz yönetimi yok, yönetim krizi var!” diyerek yapılan seferberliğe gölge düşürmeye çalıştı.

Twitter üzerinden yapılan provakatif paylaşımların önüne geçebilmek için bir süreliğine alınan erişim engelini eleştirenler Hatay’daki “baraj taştı” yalanının yarattığı etkiyi görmeden acımasızca yorum getirdi, yaşananların görülmemesi için erişimin kesildiğini iddia etti. Ali Babacan, Ahmet Davutoğlu ve Gültekin Uysal da bu isimler arasında yer aldı.

Zafer Partisi Genel Başkanı Ümit Özdağ ise enkazlardan önce AK Partili vatandaşların çıkarıldığı gibi alçakça bir iddiada bulunabildi. Bu siyasilere teşne olan gazeteci-yazar grubu da boş durmadı. Onlar da köpürttükçe köpürttü.

***

Depremin yaşandığı ilk saatlerden itibaren Türk ve İslam âlemi dualarıyla destek vermeye başladı. Düşman gördüğümüz ülkeler bile acımızı paylaştı.

Milletimiz, sarılmaz denen yaraların sarılacağına, aşılmaz denen zorlukların aşılacağına inandı.

Milletimiz bu enkazı öyle ya da böyle muhakkak kaldırır ama enkaz üstüne siyaset yapanları asla kaldırmaz!