Bugün, büyük Türk milliyetçisi Yusuf Akçura’nın ezber bozan ve ufuk açan bir makalesinden bahsetmek istiyorum.

Makalenin adı : Üç Tarz-ı Siyaset !

Yusuf Akçura,adı geçen uzun makalede, Türkçülük, İslamcılık ve Osmanlıcılığı devrin şartlarını göz önünde bulundurarak anlatır ve hangisinin geleceğimize damga vurmaya muktedir olduğunu tahlil ederek istikbali Türkçülüğün kuracağı kanaatine gelir. Dikkat edin tarih 1904’tür ve Osmanlı Hakanı henüz İkinci Abdülhamit’tir. Devletin siyaseti Osmanlıcılıktır ve İslamcılık bu siyasetin tamamlayıcısı olarak değerlendirilmektedir.

Yusuf Akçura’nın makalesine iki yazar keskin bir dille karşılık verir. Bu yazarlardan birisi Ali Kemal’dir. Ali Kemal, batıcı, liberal bir gazetecidir. Makaleye karşı savunduğu görüşü de bireysel gelişme esaslıdır. Osmanlı toplumu olduğu gibi kalsın herkes ilerleme yolunda çaba sarf etsin diyerek Osmanlıcılığı da İslamcılığı da, Türkçülüğü de tenkid eder. Yıllar sonra Türk milliyetçiliğine ateş püskürecek, Kurtuluş Savaşı'nda Kuvayi Milliye'ye ağır hakaretler edecek ve 1922’de Sakallı Nurettin Paşa tarafından yakalanıp, linç ettirilecektir.

Diğeri ise Ahmet Ferit Tek’tir. Aslında Yusuf Akçura’nın arkadaşı olan Tek, makaleye verdiği cevapta Osmanlıcılığın hala uygulanabildiğini, İslamcılığın da bu siyasetin yanında işlerliği olduğunu Türkçülüğün ilerde belki gündeme gelebileceğini belirtir. 1908’den sonra Milli Meşrutiyet Partisi kuran Ahmet Ferit Tek, partinin programına Türklerin kendi kaderini tayin vakti gelmiştir diyecektir ; 1912’de de Türk Ocağı’nın ilk başkanı seçilir.

Tarih Yusuf Akçura’yı haklı çıkarmıştır.

Balkan Savaşı Osmanlıcılığı, Birinci Dünya Savaşı da İslamcılığı tasfiye etmiştir. Üç siyasi meslekten sadece Türkçülük ayakta kalmış o da Kurtuluş Savaşı'nı zaferle taçlandırmış ve cumhuriyeti kurmuştur.

Peki Yusuf Akçura’yı haklı kılan sebep ne olabilir?

Akçura, makalesinde bir soru sorar : Muayyen (belirli) bir cemiyetin menfaati nelerden ibarettir? Sonra sorusuna açıklık getirir : Bir cemiyetin menfaatinin nelerden ibaret olduğunu tayin etmek siyasi bir meseledir!

Evet tam da bu, siyasi mesele !

Doğrudur, bu fikri akımların hepsi sonunda birer siyasi meslektir. Siyasi meslekler meseleye duygusal bakamazlar, taassupla yaklaşamazlar. Dünyanın ve siyasetin gerçekleri göz ardı edilemez. Türkçülük, hem milli hem de dünyevi bir gerçekliktir, devlet kurmuştur. Geçmiş çağları bugüne bağlamış geleceğe çağdaş bir yürüyüş başlatmıştır.

Türkçülük, Türk milletini sevmek demektir.

Bu gerçek o kadar nesnel bir gerçekliktir ki Ziya Gökalp’in Türkçülüğün Esasları eserinden Alparslan Türkeş’in Dokuz Işık eserine girmiş ve fikirle siyaset arasındaki köprü, millet gerçeğine bağlanmıştır.

Türk milletini sevmek kuru bir aşktan ibaret değildir. Yusuf Akçura’nın makalesinin can yerine koyduğu soruyu hayata geçirmektir : Milletin menfaatini gözetmek.

Dünyanın hiçbir siyasi mesleği bu amaçtan üstün olamaz.

Türkçülük siyaseten işte bu amacı gerçekleştirmek için vardır.

Mesele bu kadar basit!