CHP’den, bu ülkenin ve milletin menfaatine olacak bir söz, bir davranış bir icraat duyan olmamıştır, ama varlığı ve yaptıkları ile bütün vatan-millet düşmanlarının ümidi olmayı başarmıştır.

İstanbul seçimlerindeki hile ve usulsüzlüklerin tam olarak ortaya çıkarılabilmesi için, bu işin içinde olanların bulunup adalete teslim edilmesi ve hesap sorulması şarttır. Yetki ve imkan sahibi olanlar mutlaka işin üzerine gitmeli ve gereğini yapmalıdırlar. Bundan sonraki seçimlerin selameti için de bu gereklidir. Yapanın yanına kâr kalmayacağı gösterilmeli, millet iradesine ket vuracağını zanneden gafillere meydanın boş olmadığı, iliklerine kadar hissettirilmelidir.

HUKUKİ ZARURET

  YSK’nın iptal kararını eleştirenler, sandık kurullarının oluşumunun daha öncesi seçimlere paralel olduğunu ileri sürüyorlar. Bu tamamen yanlış ve saptırma bir gerekçedir. 2018 yılının mart ayında, 298 sayılı Kanun'da yapılan değişiklikle, sandık kurullarına birisi başkan olmak suretiyle doğrudan iki kamu görevlisinin dahil edilmesi, kural haline getirilmiştir. 31 Mart İstanbul seçimlerinde bu kanun hükmü ihlal edilmiş ve usulsüzlük yapılmıştır. Kanun değişmeden önceki uygulamalar emsal gösterilerek, iptal kararına itiraz etmek beyhude bir çabadır ve aslında şaibenin kabulüdür. Sayın Bahçeli de bu değişikliğe dikkat çekmekte ve İstanbul seçimlerinde bazı sandık kurullarının teşkilinde kanuna riayet edilmediğini, dolayısı ile YSK’nın yenileme kararının hukuki zaruretten doğduğunu söylemektedir. Karar doğrudur, maşeri vicdana uygundur.

AKLA ZİYAN AÇIKLAMALAR

  YSK’nın gerekçesini yeterli bulmayan ve akla ziyan açıklamalarla işi başka yerlere çekip zihin bulandırmaya çabalayan CHP, kanun değişikliğinin farkındadır. Zira, CHP’nin aynı nedene dayanarak yaptığı itiraz kabul görmüş ve Artvin Yusufeli’yle, Mersin Gülnar’da seçimlerin yenilenmesine karar verilmiştir. CHP ve yancılarının ağızlarına sakız yaptıkları bir başka iddia da, tek bir zarf içinde kullanılan dört oydan üçünün geçerli olup birinin iptal edilmesini mantıklı ve tutarlı olmadığıdır. Bu iddianın ne kadar saçma ve temelsiz olduğunu daha önce ayrıntılı biçimde değerlendirmiştik. YSK kendisine yapılan itirazı dikkate almış, İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimiyle ile ilgili, önüne gelen bilgi ve belgelere göre bir karara varmıştır. CHP’nin bütün bu açık-seçik gerçekler karşısında işi başka yerlere çekmeye, bir kriz oluşturmaya uğraşması, mağduriyet çıkarmaya çabalaması asla iyi niyetli değildir.

AÇIKÇA SUÇ İŞLENİYOR

  Elbette YSK’nın kararları eleştirilemez değildir. Herkes kendi görüşlerini söyleyebilir, kendi bakış açısına göre bir sonuç da çıkarabilir. Buna kimsenin bir şey dediği yok. Fakat CHP bir hukuki meseleyi, bilerek ve isteyerek bir krize dönüştürmeye ve kararı veren yüksek hakimleri hedef göstermeye kilitlenmiş durumdadır. Bu açık şekilde bir suçtur. Kılıçdaroğlu, nefreti körüklemekte ve suç işlemektedir. İstanbul Büyükşehir Belediye Başkanlığı seçimlerinin yenilenmesi yönünde oy kullanan YSK’nın yedi üyesini isim isim sayarak hedef göstermektedir. Bunu yaparken, “neye ve nerelere güveniyor?” diye düşünmekten kendimizi alamıyoruz.  YSK’yı sivil darbeyle suçlamak, ihanetle yaftalamak, hukuk cinayeti işledi demek, haddi çok ama çok aşmaktır ve mutlaka bir hukuki sonucu olmalıdır. Nitekim Sayın Bahçeli, Kılıçdaroğlu’nun YSK üyelerine çete, taşeron, satılık adamlar iftirasının büyük bir bühtan olduğunu, anayasa ve yasaların çiğnendiğini söylemiş ve “Bu şahıs kendine güveniyorsa, yüreği yetiyorsa, cesareti varsa, dokunulmazlığının kaldırılması konusunda TBMM’ye müracaat etsin de görelim, alnını karışlayalım” diyerek bir çağrıda bulunmuştur. Bu çağrı karşısında büyük bir telaşa kapılan CHP yönetimi, kem-küm ederek, anlamazdan gelerek dikkat dağıtmaya çabalamaktadırlar.

BENİM YARGIM, SENİN YARGIN OLMAZ

  CHP hukukun doğru işlediğinin ölçüsünü, mutlaka kendi istediği ve beklediği yönde kararın çıkması olarak koymaktadır.  Bu tam bir dayatmadır. Sayın Bahçeli’nin belirttiği gibi, Türkiye’de CHP’nin hukuku biteli çok olmuştur. Üstünlerin hukukuna son verilmiştir. Yüksek yargı hiç kimsenin arka bahçesi değildir. Yüksek yargı hiç kimsenin oyuncağı olamayacaktır. Benim yargım senin yargın, benim hâkimim senin savcın diye bir şey olmaz, olamaz. Türkiye’de hukukun üstünlüğü hâkimdir. Açık oy, gizli tasnif zilletinin üzerinden on yıllar geçmiş, bu antidemokratik dönem kapanalı çok olmuştur. YSK’dan, CHP’nin işine gelen bir karar çıksaydı, “Ankara’da hakimler var” diye ortalığa dökülürlerdi.

YIKIM EKİBİ

  Yine geldik aynı yere. CHP, bu ülkenin en büyük ve ciddi sorunu haline gelmiştir. Bir milli güvenlik tehdidi oluşturmakta ve bekamıza yönelik saldırıların merkezinde yer almaktadır. CHP’den, bu ülkenin ve milletin menfaatine olacak bir söz, bir davranış, bir icraat duyan olmamıştır, ama varlığı ve yaptıkları ile bütün vatan-millet düşmanlarının ümidi ve heyecanı olmayı başarmıştır. Şimdi bu özellikleri ile birlikte yalnız da değildir. Yanına İP’inden HDP’sine, SP’sinden FETÖ’süne kadar geniş bir yıkım ekibini de almış ve zillet cephesi oluşturmuştur. 23 Haziran, bir belediye başkanlığı seçiminin çok ötesindedir. Bu zulüm ve ihanete son verilmesi ve zilletin bütün kirli hesaplarının boşa çıkarılması için bir milat olacaktır.