Ben mi yanlış anımsıyorum... Antalyaspor sezon başında alacakları ödenmediği için antrenmanlara çıkmayan oyuncuların takımı mı?

Yoksa, eksi 2 averajla ligin 4’ncü sırasında yer alan Antalyaspor bu mu? Bu kadar atak, bu kadar etkin, çeşitli varyasyonlar deneyen takım, bildiğimiz Kırmızı-Beyazlılar mı?

O nasıl bir şut, Doukara, Onur ne yapsın? Süper bir takım yaratmışsın, Bülent Korkmaz tebrikler… Yazdım…

Sonra, 20’nci dakikada her şey değişti. Antalyaspor, sahasına çekildi. Ya da, güçlü, kararlı, istekli, rakibin ilk baskısını tek golle de olsa savuşturan Trabzonspor, oyun etkinliğini eline geçirdi. Başta ki, Antalyaspor sahadan kayboldu.

Trabzonspor işlemeye başladı. Rodallega, ikram pası direğe çaktı. Burak Yılmaz, röveşata denerken düşürülmesinin cezasını penaltıyla kesti. Oyunda skor eşitliği sağlandıktan sonra, her iki takımın disiplini yok oldu. Topu alan, atletik hareketlerle rakip kaleye indi. Şansını denedi. İkinci yarı, ilk yarının beraberlik sonrasındaki bölümün kopyasıydı sanki.

Dağınık, ama çabuk…

Trabzonspor atak yaptı. Burak çok istekli, Rodallega girişken. Dağınık savunma direndi, şutlar çoğunluk Boffin’in kontrolünde kaldı.

Antalyaspor atak yaptı, hareketli topu ceza alanına, en fazla penaltı noktasına kadar taşıdı. Duran toplara sığındı.

Ortalar çalışılmış, ki bu her iki takım açısından bakıldığında, maçtan önce planlanan ve uygulanan tek taktikti, top Onur’un çıkışına göre hemen arkasına doğru atıldı.

Maç, pas hatalarının, kademe yanlışlarının, hesapsız atakların ‘heyecan’ yarattığı oyuna döndü. Sonucu belirlemek, becerili ayaklara ve kalecilere kaldı.