Galatasaray’ın Avrupa’da var olup olmayacağını belirleyecek maçtaki yedek kulübesi: Selçuk İnan, Okan Kocuk, Emre Mor göz ve kulak aşinalığı olanlar, Emin Bayram, Erencan Yardımcı, Gökay Güney, Işık Kaan Arslan, “Yahu! Bunlar da kim?” sorusunun karşılığına denk gelenler...

Bir takım düşünün, “Süper Lig zaten bizim. Şampiyonlar Liginde yolumuza bakalım” iddiası ile kurulmuş... Bu maçlara hazırlanan takım, hiç gol atamamış, ilk maçta aldığı bir puanın arkasında kalmış, gruptan çıkma şansını tümüyle yitirmiş...

Her geçen hafta takımın yıldızı olması beklenen oyuncularını birer birer kaybetmiş. Ligde oynattığı bazı oyuncuları, Şampiyonlar Ligi kadrosu- na yazmamış. Yine ligde 40 maç süren evdeki yenilmezliğini yitirmiş...Falan falan falan...Galatasaray Teknik Direktörü Fatih Terim, herkesin malumu olan sorunları basın toplantısında ortadan kaldırmak istercesine, “Ben buradayım” diyerek taraftarı maça çağırdı.

Çağrı yeterince karşılık bulmasa da, Galatasaray 11 kişiyle çıktığı maça fırtına gibi başladı. Sağlı sollu bindirmeler, uzaklardan şutlar, duran toplarda heyecanlar...Ve Adem Büyük, bu baskıyı taçlandırdı.Sonrasında oyunun karakteri değişmek zorundaydı, değişti de... Çok zora yakın olsa da, matematiksel olarak gruptan çıkma şansına sahip Clup Brugge oyunu Galatasaray tarafına yıktı.

Galatasaray’ın yapacağı tek şey savunmak, denk getirirse ani atakla Avrupa’daki ikinci golü kovalamaktı. Tabi bu ortamda kaptan-kaleci-kurtarıcı Fernando Muslera’nın girmesi kaçınılmazdı. O da gereğini yaptı.İkinci yarıya konuk takımın baskılı başlaması beklenirdi, öyle de oldu.Galatasaray, Muslera’dan itibaren öne doğru her futbolcusunun sorumluluk üstlendiği bir taktikle kalesini savundu. Herkes elinden geldiği kadar savunma yaptı. Topu daha fazla elde tutabilse, daha etkin olabilecekken, çoklukla topu kale sahasından uzaklaştırmak, rakipten bir an daha önce topa dokunabilme savaşı verdi. Bunları kendi sahası içinde yapınca da, tehlike ve adrenalin her dakika daha da arttı.

Bu kadar yokluğun arasında, topa sahip çıkacak, oyunu soğutacak oyuncu eksikliği de yaşayan Sarı Kırmızılılar, direncini düşürmeden, “olduğu kadar” taktiği ile oyunu sürdürdü.Adem, Lemina, Feghouli baskının zayıfladığı anlarda, “keşke yanındakine bıraksaydı” yorumu yapılacak pozisyonları kaçırıp, oyunu kopartamadı. Rakibin baskısını soğutmak için yapılan değişiklikler, uzatmalarda gelen duran top golünü engelleyemedi.Ve Galatasaray kucağında bir sürü sorunla, ders niteliğinde bir sonuçla Avrupa’ya veda etti.