Fatih Altaylı’yı bilirsiniz bir ara iyi bir iktidar yağdanlığı idi. Hatta Haber Türk’te “Alo Fatih’lerden” biri olarak iktidar hoparlörü gibi kullanıldığından dalga konusu olmuştu. Kalemi ve dili iktidar yalakalığına öyle bir odaklanmıştı ki iyiyi kötüyü seçemiyordu. İktidar iyi yapar iyi dersin, kötü yapar kötü dersin. Ama o öyle bir yalakalık dozajındaydı ki, kör kütük iktidarın her eylemini, söylemini daha görmeden, daha duymadan hemen iyi etiketi yapıştırıyordu.

Nasıl olduysa özellikle 2019 yerel seçimlerinden sonra patron telkini mi yoksa kendi iradesi mi bilinmez, iktidara karşı aşırı öfkeli bir hale geldi. Özellikle 2023 Cumhurbaşkanlığı ve Genel Seçimler öncesi öfkesinin dozajını artırmaya başladı. Seçimlerden sonra da Haber Türk’ten uzaklaştırılınca bu zata olanlar oldu ve öfke kontrolünü tamamen kaybetti. Şuuru ve iradesi adeta yerlerde sürünüyor. Sosyal ve siyasi gelişmelere yönelik öyle yorumlar yapıyor, öyle yazılar yazıyor ki, artık gerçekten hem toplum hem de kendi için çok tehlikeli sularda yüzmeye başlamıştır.

Türkiye’de bu kadar provokatörün cirit attığı böylesine bir atmosferde çıktı ve milyarlarca Müslümanın iman ettiği Yüce Allah’ın ayetleri hakkında “Zart-zurt ayetleri” gibi bir tanımda bulundu. Kutsal değerlere hakaret ettiği yetmiyor gibi, Türkiye’de provokasyon peşinde koşan provokatörlere kendini malzeme olarak sunmakta…

Ömrü boyunca Türk medyası içinde çok uzun süre bulunduğundan olaylar karşısında tecrübe sahibi olması ve toplumun sinir uçlarını çok iyi bilmesi gereken bir gazeteci olarak nasıl böyle bir şuur kaybı gösterebiliyor ve böyle bir öfke patlamasıyla bu şekilde pervasız olabiliyor? Gerçek akıl alacak gibi değil…

Fatih Altaylı, öteden beri zaten dengesiz, ölçüsüz davranışlarıyla bilinen birisidir. Fakat son bir yıldır ayarı tamamen bozulmuştur. Kendisi iktidar düşmanlığını tatmin etmek ve muhalefete alan açmak için kutsal değerlere karşı bile düşmanlık noktasındadır.

Bu ülkede “Zart-zurt ayetleri” diye cümle kurabilmek için bir adamın akıl sağlığını iyice yitirmiş olması lazımdır.

Mesele asla Fatih Altaylı’nın iktidara karşı muhalif olması değildir. Dün bizler iktidarın yanlışlarına karşıyken, bugün doğrularını desteklediğimiz gibi, o da bunun tersinde davranabilirdi. Ama o ne iktidarın yanlışlarına karşı ne de doğrularına karşı kaliteli bir duruş sergileyemedi.

Her ülkede iktidarın sağlıklı düşünen ve davranan muhaliflere ihtiyacı vardır. Kaliteli muhalefet her zaman iktidarın attığı adımların kalitesini artırır. Muhalefetteki siyasi partilerinin haline bir bakın, bir de böyle muhalif gazetecilerin haline…

Ana muhalefet CHP çocuklara Kur’an-ı Kerim öğretmeyi çağdışı görürse, CHP’nin arka bahçesi Ankara Barosu Kur’an-ı Kerim ayetleri için “Çağlar ötesinden ses” küçümsemesi yaparsa şimdi CHP’nin uydusu haline gelmiş Fatih Altaylı elbette “Zart-zurt ayetleri” diye ölçüsüzlük çukuruna düşer.

Fatih Altaylı’nın ölçüsüzlükleri sadece bu konularda değil ki, sanki aşıları eksik kalmış gibi öfke nöbetine tutulması bu yüzden…

Fatih Altaylı derdini çıkıp açık açık ifade etmelidir. Bu kin, öfke, nefret hali toplumdaki provokasyonları tetiklediği gibi kendine de zarar verecektir. Muhalif unsurlar belli ki bunun öfke nöbet halinde ağzına gelen her şeyi söylediğini bildiği için sürekli gazlamaktadır. Bu gaz da anlaşılan onun hoşuna gitmektedir. Ama Fatih Altaylı’nın sonunu cidden iyi görmüyorum.

Bir de bunun bir benzeri Can Ataklı isimli gazeteci müsveddesi var. Şehit babasına "Kimsin lan kimsin. Şehit babası olunca canının istediğini söylemeye hakkın mı var?" diyecek kadar akli dengesini kaybetmiştir. Bu Can Ataklı’nın da öncesinde sonrasında buna benzer yediği birçok halt var.

Çok ciddi söylüyorum, Fatih Altaylı ve Can Ataklı gibi gazeteci müsveddeleri hem toplumun huzuru hem de kendilerinin provokatörlere malzeme olacak dengesizlikleri açısından hem kalemleri ellerinden alınmalı hem de dilleri mühürlenmelidir. Bunlara ait tüm sosyal medya sayfaları provokasyon üretmemesi için kapatılmalıdır. İnanın bunun fikir, düşünce özgürlüğü ve demokrasiyle alakası yoktur. Mesele tamamen toplumun sinir uçlarıyla oynayarak herkesi tahrik etmelerinin ve bu yüzden çıkabilecek olayların önüne geçmektir. Kim olursa olsun bu tür gazeteci müsveddelerine alan bırakılmamalıdır. Gazeteci provokatör olursa, toplumu provokasyonlardan kim koruyacaktır?