Sevgili Günlük;

Bugün DYP’le aramızdaki Katolik nikahını tek taraflı olarak feshettim. Katolik geleneklerine göre üç kere toz ol dedim. Anıları topyekûn küle döndürdüm. Şimdi yeni serüvenlere yelken açma zamanı. Heyecandan içim içime sığmıyor Vira bismillah!..

***

Canım arkadaşım. Hayli vakittir görüşemiyoruz. Sana yazmadığım günlerde yeni kurulacak bir partinin önemli bir temsilcisi sıfatıyla Türkiye’yi arşınlıyordum. Sonra il başkanı bir dostumun tavsiyelerine kulak kesilerek dümeni birden MHP’ye kırdım. Burası pek bana göre bir yer değil ama unutma ki ben bir profesyonelim. 

***

Sevgili dostum. Uzun zamandır demlenen emellerimi lıkır lıkır içme zamanı yaklaşıyor. Biliyorsun, girdiğim her muhitte teneke misali peşime taktıklarım olur. Burada da bana inanan dostlarımla kutlu bir yolculuğa çıkıyorum. Bu sefer hedef çok büyük. Sen benim en yakın sırdaşımsın, o yüzden sana söylemekte bir beis görmüyorum. Ben başbakan olacağım…

***

Sayın Günlük. Sana artık canımlı cicimli konuşmamaya karar verdim. Gözüme kestirdiğim makamın ağırlığı bende maskülen bir değişim yarattı. Ciddi olmalı ve sert görünmeliyim.  Dün kameraların önünde kocamı tartaklayarak erkek hegemonyasının hüküm sürdüğü bu eril yapılanmaya sağlam bir mesaj verdim. Onlar da artık bana “topuklu efe” diyorlar. Hedefe bir adım kaldı…

***

Yine olmadı, yine olmadı. Bu kapıdan da kovuldum. 

***

Gıcır gıcır partimle girdiğim ilk seçimden fena oy almadım. Bu gevşemenin salahiyetiyle kameraların karşısına geçtim, içimi bir güzel döktüm. Kendisini PKK’dan ayrı görmeyen HDP’yi Kürtlerin temsilcili ilan ettim. İyi mi ettim bilmiyorum. Partimizin ismi İYİ olduğuna göre iyi yapmışımdır. 

***

Canım dostum. Sana uzun zamandır yazamama sebebim şu sıralar tarih yazmakla meşgul olmam. Bize kazanamayacak adayı dayatanlara, bizleri ölüm ve sıtma arasında bir tercihe zorlayanlara hayatlarının şokunu yaşattım. Kendim yazdığım bir metinle kameraların karşısına geçip “Ya tarih yazacağız, ya tarih olacağız” dedim. Acaba hangisi olacak? Ya nasip…

***

Moralim çok bozuk. Elini sıkmadığım, derdine kulak kabartmadığım dükkan kalmadı. Esnaf ziyareti yapmaktan ayaklarıma kara sular indi. Yine oy vermediler, yine oy vermediler. Galiba dertlerini vah vah ederek dinleyen birilerini değil de çözecek birilerini arıyorlar. Bunu öğrenmem İYİ oldu.

***

Eski dostum merhaba. Bugün seçim sonrası kurultayımızı gerçekleştirdik. Arkamdan kuyu kazanların, benden gayrı ipte cambazlık yapanların ipini kestim. Hesap vermeden hesap sorduğum şahane bir kurultay oldu. Yerime göz koyanları ‘kahrolun’ nidalarıyla titrettim. Yeniden doğduğumu hissettim. 

***

Can sırdaşım. Bugün sana bir itirafta bulunacağım. Siyasetteki yatırım tercihlerim yüzünden iflas bayrağını çekmeme ramak kaldı. Ne yapsam da ellerimle gayya kuyusuna ittiğim partime cennetin kapılarını aralasam diye düşünürken danışmanlarım harika bir öneriyle geldiler. Milattan önce attığım bir tweeti bulmuşlar. Orada “’Ülkücü ülkücünün öz kardeşi gibidir’ düsturumuzu, milli ve manevi değerlerimizi partimizde hakim kılacağız” diyormuşum.           Düşünebiliyor musun “Ülkücüler hiçbir şey üretmiyor“, “Ülkücülere diyet ödemekten bıktım” diyen ben böyle bir tweet atacak. Başta ben bile inanamadım ama neticesi İYİ olacak.

***

Sevgili Dostum. Tam ben oyun kurmaya hazırlanırken beni benden iyi tanıyan eski liderim partilerimizi ülke hayrına komşu olmaya çağırdı. Ülke hayrına sözünü duyar duymaz içimin telleri titredi. Biz ki milletvekili listelerini müzayede usulüyle satışa çıkarmış bir ticarethaneyiz. Ne işimiz olur ülkenin hayrıyla, selametiyle? Tabi onlara böyle söylemedim. Hemen parti sözcümü çağırtıp açıklama yaptırdım. Tüm milliyetçileri partime davet ettirdim. Planımın boşa düştüğünün, partimin yeni bir çukura sürüklendiğinin ne yazık ki farkındayım. Neylersin ki yapacak bir şeyim kalmadı. Sanki benden önce her Allah’ın günü iktidara mı geliyorlardı?