Televizyonların haber kanallarında geçen altyazı, “ABD, CAATSA kapsamında Türkiye’ye S-400’ler konusunda ‘sınırlı yaptırım’ uygulama kararı aldı” şeklindeydi. Ayrıntılar gelince, S-400 almış olmamızın sadece bir bahane olduğu, asıl rahatsızlığın Türkiye’nin artık kendi göbeğini kendisinin kesmesi ve savunma sanayiinde yaptığı büyük ve ileri atılımlar olduğu ortaya çıktı.

SİLKİNİP AYAĞA KALKTIK

Bir defa daha gördük ve anladık ki, ABD’nin de, AB ülkelerinin de, İran ve Arap devletlerinin de Türkiye ile meseleleri en basit anlamıyla kıskançlık ve korkudur. Türkiye, Cumhurbaşkanlığı Hükümet Sistemi’yle birlikte tarihten gelen sorumluluklarını hatırlamış, lider ülke yolunda sağlam ve emin adımlar atmış, silkinip ayağa kalkmış, titreyip kendine dönmüştür. Akdeniz’den Libya’ya, Suriye’den Azerbaycan’a, Kıbrıs’tan Afrika’ya bize verilene razı olmuyor, hakkımızı, hukukumuzu, menfaatlerimizi sonuna kadar koruyor, peşinden gidiyor ve gereğini yapıyoruz. Bunu yaparken kimseye eyvallah etmiyor, kimsenin ne dediğine, ne yapacağına bakmıyoruz. Kendi işimizi kendimiz görüyoruz. Kimseden bir şey istemiyor ve beklemiyoruz.

BİZ BÜYÜK TÜRK MİLLETİYİZ

Bu noktaya ABD’nin parasıyla bize satmak istemediği silahları bekleyerek, savunmamızı, güvenliğimizi ve gücümüzü başkalarının keyfine bırakarak gelmedik. Oyalandığımızı, kandırıldığımızı, bağımlı hâle getirildiğimizi gördük. Böyle gitmeyeceğini, başkalarından himmet bekleyerek ilerleyemeyeceğimiz gibi, sadece verilene razı olmak zorunda kalacağımız anladık. Biz herhangi bir millet değiliz. Tarih yazmış, çağ açmış, dünyanın dengelerini değiştirmiş, en zor anında bile 7 düvele kafa tutmuş, hiçbir zaman esaret altında yaşamamış büyük Türk milletiyiz. Bu şanlı geçmişimiz, bizim geleceğimize de yol gösteriyor. Vermedikleri silahları çok daha iyisiyle kendimiz yaptık. Gasbetmeye çalıştıkları hakkımızı sahaya inerek kendi gücümüzle aldık. Önümüze çıkardıkları her engel sabrımızı zorladı ama şevkimizi arttırdı. Ambargo koydukları her şey bizi kamçıladı. Daha cesur olmak, daha fazla üretmek, daha iyisini yapmamız gerektiğini gördük ve harekete geçtik.

VAKİT KAYBEDEMEZDİK

 Ne dünya eski dünya, ne Türkiye eski Türkiye. Henüz yapamadığımız ama ihtiyacımız olanı, parasını vererek başkalarından aldık. ABD olmazsa Çin, o da olmazsa Rusya, o da olmazsa bir başkası. S-400 meselesi budur. Türkiye gibi bir devletin hava savunma sisteminin olmaması düşünülemez. Biz NATO ülkesiyiz ve eğer zerre kadar samimiyetleri olsaydı, bu ihtiyacımızın karşılanmasında yardımcı olur ve çok daha evvel harekete geçerlerdi. Bunu yapmadıkları gibi, bir de parasını verdiğimiz hâlde bize zorluk çıkardı, hatta rest çektiler. Etrafımızdaki ateş çemberi bu kadar yakıcı hâle gelmişken, daha fazla vakit kaybedemezdik. Başımızın çaresine baktık ve onların vermediği savunma sisteminin çok daha iyisini parasını vererek Rusya’dan aldık ve getirip ülkemize kurduk. Bunu yapmaya bizi sözde müttefiklerimiz zorladı. Nitekim, böyle olduğunu itiraf eden de ABD’nin Başkanı Trump’tır.

S-400’LER SADECE BAHANE

S-400 bir savunma sistemidir. Ülkemizin acil ihtiyacıdır. Hiç kimseyi, hiçbir devleti veya ittifakı hedef alması söz konusu değildir. Tam tersine NATO ile entegre olması mümkündür. Çok daha önemlisi, benzer silahlar başka bir NATO ülkesi ve Avrupa devleti olan Yunanistan’da var. Onlara sessiz kalıp, Türkiye’yi S-400’den dolayı hedefe koymak, ambargo uygulamak, hiçbir şekilde kabul edilemez bir durumdur ve açık bir çifte standarttır. Nitekim, meselenin S-400’ler değil, Türkiye’nin kendi işini kendinin görmesi, kendi silahını kendisinin üretmesi olduğu, açıklanan son ambargo rezaletinin ayrıntıları ile net şekilde ortaya çıkmıştır.

DESTEK OLDUĞUMUZU YÜCELTİYORUZ

Savunma Sanayii Başkanlığımız açık şekilde hedefe konulmuştur. Artık herkes görüyor ve biliyor ki, rahatsızlığın asıl sebebi savunma sanayimizin geldiği noktadır. Ne yapıp edip, önümüzü kesmeye, gidişimizi engellemeye ve yeni hamlelerimizi köreltmeye uğraşıyorlar. Başka türlü Türkiye’yi durduramayacaklarının farkındalar. Bu öyle bir korku ki, sadece bizimle de sınırlı değil. Türkiye bütün mazlumlara, bütün mahzunlara sahip çıkıyor, örnek oluyor. Dost olduklarını elinden tutup kaldırıyor. Destek verdiklerini yüceltiyor. Bunun son örneği Azerbaycan’ımızla yaptıklarımızdır. Bu tablo aynı zamanda F-35’leri neden vermek istemediklerini de belgeliyor.

REZİLLİKLERİYLE BAŞ BAŞA KALACAKLAR

Kötü komşu insanı ev sahibi yapıyor. Kötü müttefik ve onların ihanetleri de bizi daha dikkatli olmaya, daha çok üretmeye, daha iyisini, daha yenisini, daha etkilisini yapmaya teşvik ediyor. Nitekim, bugüne kadar hep böyle oldu. Her ambargoyla bizi daha da hırslandırdılar. Aslında bize iyilik ediyorlar. Yine öyle olacak. Kötülükleri, düşmanlıkları, rezillikleri, ikiyüzlülükleriyle baş başa kalacaklar. Bundan sonra düşünmesi gereken biz değiliz ABD’dir, NATO’dur, Avrupa Birliği’dir ve bütün Türk ve Türkiye düşmanlarıdır. Biz bu duruşumuzu, bu birliğimizi, bu kararlığımızı sürdürelim ve kendi işimize bakalım. Türkiye düşmanlığının bir işe yaramadığı gibi ters teptiğini çok geçmeden anlayacaklar. Göreceksiniz, bir süre pişman olan, Türkiye ile yeni ve daha iyi ilişkiler arayan ve bunun için elini uzatan onlar olacaktır.