Fenerbahçe taşlar yavaş yavaş yerine oturuyor. En azından savunma kısmı tamam. Kim Min-Jae transferi ile sarı-lacivertlilerin 3’lü savunması duvar kıvamına gelmiş. Koreli futbolcu ilk maçı olmasına rağmen tabiri caizse “40 yıllık Fenerbahçeli” gibiydi. Hava toplarındaki hakimiyeti, temiz ayakları, pozisyon sezgisi ve temaslı geçit vermeyen futbolu ile alkış aldı, neredeyse her ikili mücadeleyi kazandı. Fenerbahçe Szalai’den sonra çok değerli bir stopere daha kavuştu. Kim ve Szalai, geçen sezon çok eleştirilen Tisserand’ın performansını da ciddi şekilde yukarı çekmiş. Altay gibi bir kalecinin önünde böylesine güçlü üç stoperle Fenerbahçe’nin tartışmasız en güçlü bölgesi savunması olacak. Ayrıca bu üç stoperin duran toplarda ciddi bir gol tehdidi olacağı da çok açık. Bu Fenerbahçe’nin en büyük artısı. Gelelim eksilere. Böylesine iyi bir üçlü savunmanız varsa onlara ayak uyduracak kenar oyuncularınız da olmalı. Nazım, Ferdi ve Osayi gayretli olsa bile yeterli verimliliği sağlayamadı. Oyun kurma görevini elinde bulunduran Sosa da beklentilerin altında kaldı. Pereira’nın formayı verdiği genç Muhammed hocasını yine mahcup etmedi. Hakemin yanlış bayrağı ile Fenerbahçe’nin güzelim golü gümbürtüye gitti. İlk yarıda akılda kalan en önemli pozisyon da buydu. İkinci yarıda Fenerbahçe oyunu forse etse de pozisyon bulmakta zorlandı. Devreye Pereira ve alışık olduğumuz sonuç veren hamleleri girdi. Mesut, Zajc, Valencia ve Arda’nın hareketlendirdiği Fenerbahçe beklenen golü buldu. Pereira ayrıca çok eleştirilen Samatta’yı da çıkartmayarak oyuncusunu korudu. Samatta da ilk golde atağı başlatarak sonuca etki etti. 16 yaşındaki Arda’nın kıvraklığı ve ardından Zajc’ın golü kilidi açtı. Ardından Mesut’un Valencia’ya ikramı ile maç bitti. O kadar eksiğe rağmen Fenerbahçe’de sakatların dönüşü ve transferlerin de geleceğini düşünürsek gelecek adına umut verdi diyebiliriz.