15 Temmuz 2016 gecesi maruz kaldığımız, devletimiz ve milletimizin istiklal ve istikbaline kastetmeye teşebbüs eden hain FETÖ terör örgütünün kanlı darbe girişimi tarihte eşi benzeri görülmedik bir kahramanlıkla Türk milleti tarafından bertaraf edilmiştir. Yaşanılan olaylar terörizmin insan kaynağını nereden ve nasıl aldığı ve nasıl yetiştirdiği sorusuna cevap aramamıza neden oldu?

Fethullahçı Terör Örgütü (FETÖ), 1999 yılından beri ABD’nin Pensilvanya eyaletinde yaşayan, istihbarat örgütleriyle haince işbirliği içerisinde olan din istismarcısı Fethullah Gülen tarafından kurulmuştur.

Bu örgütün sözde amacı, Türkiye ve Türk coğrafyası başta olmak üzere ahlaklı toplum yetiştirmek olarak ifade edilmektedir. Ancak faaliyetleri itibariyle ise, Türkiye’de devletin bütün anayasal kurumlarını, güvenlik birimlerini, mülki ve adli yapısını ele geçirmek olduğu görüldü. Ahlaklı toplum iddiası ise, yaptıkları ve yapacakları alçakça ve namussuzca söylem ve eylemleri için bir algı olarak kullandıkları anlaşıldı.

Yasal veya yasa dışı dinleme, izleme ve raporlarla elde ettiği bilgileri tehdit-şantaj olarak kullanarak devletin tüm birimlerine sızmayı başardılar.

FETÖ, tüm yapılanmasını Türkiye’ye ve hatta dünyaya yayılmış binlerce sözde seçkin ortaokulu, üniversiteyi ve öğrenci yurtlarını kontrolü altında tutarak gerçekleştirebilmiştir.

Peki gençler nasıl militanlaştırıldı? İhanet silahı haline getirilebildi?

FETÖ terör örgütü ele geçirdikleri gençleri; aile, iman, akıl ve vatan sevgisi gibi insan olarak var olmanın 4 temel koşulunda duyarsızlaştırdı. Böylece onları istediklerini yapabilir birer haşhaşiler haline getirebildi.

FETÖ’nün eleman devşirmede önem verdiği birinci husus olan aile, dünyanın her yerinde toplumun en temel yapı taşı olarak görülür ve korunur. Aile korunmazsa toplum da korunamaz. Türk toplumunda aile diğer toplumlardan daha önemli görülür. Öyle ki, aile kurulurken, düğün toyu gerçekleştirilirken yeni kurulan aile evine bayrak asılır. Bunun anlamı devletin en küçük yapısı olan ailenin yani en küçük devletçiğin kurulduğunun ilanıdır. Bu bakımdan Türk töresinde aile de devlet gibi iç ve dış tehdit ve tehlikelerden korunur.

Bunu gören ve iyi okuyan dış istihbarat örgütlerinin maşası FETÖ önce çocukları ailelerinden kopardı. Ortaöğretim ve üniversiteye geçiş sınavlarını bunun bir aracı olarak kullandı. Önce dershaneler ve etüt merkezleri, sonra okullar açtılar. Yatılı okullara ve yurtlara önem verdiler. Öğrencileri, çocukları bir bir ailelerinden kopardılar.

Aslında gelecek vaadiyle aileler param parça ediliyordu. Çocuklar ailelerinden uzak Türkiye’nin dört bir tarafına ve hatta dünyanın her yerine eğitim gerekçesiyle gönderiliyordu. Savunmasız ve korumasız bırakılıyordu. Bu durumda örgütün militanı haleni gelmiş “abi” ve “abla”lar devreye giriyor, anne ve babanın yerini alıyordu. Çocuklar köksüzleştiriliyordu. Terör elebaşları biliyordu ki, köksüzleştirilen köleleştirilebilirdi.

FETÖ’nün eleman devşirmede önem verdiği ikinci husus olan iman, koşulsuz olarak Allah’ı ve dolayısı ile Kuran’ı Kerimi ve Peygamberin varlığını kabul etmek; Allah’tan gelen vahiylerden oluşan Kur’an’ı Kerim’i anlayarak yaşamak ve Peygamberimizin sünnetini örmek almaktır.

FETÖ, Türk toplumu için en önemli değer olan iman konusuna da el atmıştır. Allah Kur’an’ı Kerim’de vahiylerin herkes tarafından anlaşılabilir olduğunu ifade etmesine, Peygamberimizin sünnetinin buna iyi bir örneklik oluşturmasına karşın, FETÖ elebaşı imamları ele geçirdikleri gençliği ve ailelerini Kuran’ı Kerim’den uzaklaştırmış, Peygamberimizin sünnet ve hadislerini tevil etmiş, rüyaların esas alındığı kendi din anlayışlarını korumasız çocuklara ve gençlere empoze etmişlerdir.  

Vahiylerin 13 yılı Mekke, 10 yılı da Medine döneminde olmak üzere 23 yıl sürdüğü ve her bir vahyin Peygamberimiz tarafından an be an yaşandığı ve peygamberimizin binlerce yakın dava dostları (ashab) tarafından da bu duruma şahitlik edildiği ve gelecek nesillere aktarıldığı halde, Kur’an’ın anlaşılması için aracılara ihtiyaç olduğunun söylenmesi ancak FETÖ terör örgütü gibi din istismarcılarının işine yaramıştır.

Tabi ki günümüzde Kur’an’ı anlamak için tefsir etmek gerekebilir, ancak bu kitabımızın rafa kaldırılması, onun bunun görüşlerinin kitabımız yerine konulması anlamına gelmemelidir. İşte FETÖ de tam bunu yapmıştır. Kendi rüya, düşünce ve görüşlerini dinin yerine koymuş, çocuklar ve gençler başta olmak üzere aileleri zehirlemiştir.

FETÖ’nün eleman devşirmede önem verdiği üçüncü husus olan akıl, düşünme, anlama ve kavrama gücü anlamında kullandığımız bir kavramdır. Kur’ân-ı Kerîm’e göre insanı insan yapan, onun her türlü eylemlerine anlam kazandıran ve ilâhî emirler karşısında insanın yükümlülük ve sorumluluk altına girmesini sağlayan akıldır.

Kur’an terminolojisinde akıl “bilgi edinmeye yarayan bir güç” ve “bu güç ile elde edilen bilgi” şeklinde tarif edilmiştir. “Allah âyetlerini akledesiniz diye açıklamaktadır” (Bakara 2/242) âyetiyle aklın önemine işaret edilmiştir. Kur’ân-ı Kerîm “ancak bilenlerin akledebileceğini” (Ankebût 29/43) söyleyerek gerçeği aramanın önemini vurgulamıştır. “O, aklını kullanmayanlara kötü bir azap verir” (Yûnus 10/100) âyetiyle bütün insanlığı uyarmış ve akıllarını kullananların cehennem azabından kurtulacakları (Mülk 67/10) belirtilmiştir.

Akıl, hayatı doğru yaşamak içindir. Yoksa akıl sâdece düşünmekle ve konuşmakla ortaya konulan bir şey değildir. Aklın ortaya koyduğu şeylerin doğru olup olmadığı uygulamaya konulmadan, yaşanılmadan belli olmaz.

FETÖ ele geçirdikleri insanların akıl etmelerine engel olmuş, onlara sadece neleri yapacaklarını bilmelerinin yeterli olacağını empoze etmiştir. Hatta akıl etmenin veya soru sormanın şeytanın vasıfları olduğunu doğrudan veya dolaylı olarak elemanlarına iman ettirmiştir.

FETÖ’nün eleman devşirmede önem verdiği dördüncü husus olan vatan, biz Türklere göre, şehit kanlarıyla sulanmış topraktır. Bu nedenle de kutsaldır. FETÖCÜlere göre ise, bir insanın doğup üzerinde yaşadığı toprak parçası, ev, memleket, sahip olduğu arazidir. Bunun nerede olduğu önemli değildir. Bu nedenledir ki, FETÖCÜlerin savunacakları, uğrunda can verecekleri bir vatanı yoktur. Onun içindir ki, vatana ihanetin onlarda bir karşılığı yoktur.

Netice itibariyle, FETÖ Türkiye’yi savaşla yıkamayacaklarını anlayan Haçlı zihniyetinin yeni versiyonu, emperyalist güçlerin milli ve manevi değerleri istismar ederek kurdukları ihanet yapılanmasıdır. Kullanılma amaçları, tüm kurum ve kuruluşları sızma hareketiyle ele geçirerek, vatanın bölünmez bütünlüğüne, devletin birliğine ve üniter yapıya zarar vererek Türkiye’yi parçalamak, istiklal ve istikbaline kastetmekti. Ancak hesaba katmadıkları Türklerin genetik kodlarının buna müsaade etmeyeceğiydi.

Sonuç olarak, FETÖ’nün panzehiri; aile, iman, akıl ve vatan’dır. Ailenin güçlendirilmesi, imanın anlaşılması, aklın kiraya verilmekten vaz geçilmesi ve vatansızlığın ihanetle eşdeğer oluğunun anlaşılması Türkiye’nin ebed müddet varlığı için olmazsa olmazlarıdır.

Milliyetçi Hareket Partisi Genel Başkanımız bilge liderimiz Sayın Devlet Bahçeli ülkemizde hala benzer yapılanmaları akıllarından geçirenleri, aklınızı başınıza alınız, yoksa Türk milleti aklınızı alır diye uyarmış; “Yanılıp yenilip yeni bir darbe girişimini aklından, havsalasından geçiren varsa ölümü göze almış demektir, bunu da özellikle hatırlatıyorum. Milliyetçi-Ülkücü Hareket konu vatan ve millet olunca fedakârlıkta sınır tanımaz. Türk milleti yenilmeyecek, Türk devleti yıkılmayacaktır. Şu tarihi seslenişi birlikte söyleyip, beraber var edelim: Ne mutlu Türk’üm diyene." diyerek son noktayı koymuştur.