İnsanlığın düşmanı Siyonist İsrail'in 7 Ekim'den bu yana Filistin topraklarında düzenlediği saldırılarda hayatını kaybedenlerin sayısının yaklaşık 34 bin, yaralı sayısının ise 77 bin olduğu açıklandı. Ölenlerin 15 bini çocuk ve 10 bini kadın. 7 bin kişi enkaz altında veya kayıp. 17 bin çocuk öksüz kaldı. Gazze'de İsrail saldırılarına maruz kalanların yüzde 72'si çocuk ve kadın. 2 milyon kişi yerinden yurdundan edildi.

Tarih tekerrürden ibaret. 20. yüzyılda Avrupa'nın göbeğinde Boşnak Müslümanlara yapılan soykırım ve şimdi 21. yüzyılda Dünya'nın gözü önünde Filistin’de katliam ve insanlık dramı olarak gerçekleşiyor. 20. yüzyılda Boşnak Müslümanlara yapılan soykırıma sessiz kalan insanlık, 21. yüzyılda da Filistin topraklarında sessizliğini korumaya devam ediyor.

Tüm dünya özellikle de halkı Müslüman Devletlerin liderleri gözünü batıya çevirmiş ve Batı’dan çözüm bekliyor. İnsanlık için önemli bir örnek şahsiyet olan, bilge insan, Bosna-Hersek  Cumhuriyeti’nin ilk Cumhurbaşkanı, merhum Aliya İzzetbegoviç Müslümanların yaşadığı topraklardaki sorunların çözümünü Batı’dan bekleyenlere hayat dersi niteliğindeki şu öğütlerini dikkatinize sunuyorum: “Bunu hiç unutma evlat. Batı hiçbir zaman uygar olmamıştır. Batı’nın bugünkü refahı; devam edegelen sömürgeciliği, döktüğü kan, akıttığı gözyaşı ve çektirdiği acılar üzerine kuruludur.”

Batı’nın elinde tarih boyunca kan eksik olmadı. Geliştirdiği atom bombasını, insanlığın yok edilmesinde kullanmaktan çekinmedi. 1945’de ABD tarafından Hiroşima ve Nagazaki’de atılan atom bombasıyla yan etkileriyle birlikte 500 bin kişi öldürülürken, Batı işlediği insanlık suçunu sözümona barış sürecinin iradesiyle gerçekleştirdiğini söylemekten çekinmedi! Bugün atom bombasından beter bir şiddetle Gazze’de hastaneler, okullar, toplanma kampları yerle bir ediliyor, ambulanslar bombalanıyor, insanlık suçu işleniyor. Sözümona Batı, Siyonist İsrail tarafından gerçekleştirilen insanlık vahşetini yine insan hakları ve demokratik irade ekseninde değerlendirmekten, vahşete göz yummaktan ve destek olmaktan çekinmiyor. Taşların bağlanıp köpeklerin salıverildiği ortam bu olsa gerek!

Bir kez daha sözün bittiği yerdeyiz, bir kez daha sadece ve sadece utancımızla yaşıyoruz. Gazze, insanın, insanlığın ve halkı Müslüman Devletlerin utanç tuali…

Yeryüzünde emsali görülmemiş katliamları sosyal medyadan, televizyon ekranından bakmak, canlı yayında dinlemek insan olma ve insan kalma onurunun tahammülünü zorluyor. Bizim tahammül edemediklerimizi yaşayanlar karşısında söz tükeniyor. Yazılması gerekenler yetersiz kalıyor. Masum insanların bakışları gözünüzün önünde canlanıyor. Masum çocukların çaresizliği ve korkulu gözlerle dünyaya bakışları, anaların kulakları tırmalayan feryadı, çığlığı duyulmuyor. Öğretilmiş çaresizliğin insanlığı ele geçirdiğini hissediyorsunuz.

Türkiye’nin siyasi ve diplomatik sonuç almaya yönelik girişimleri dışında halkı Müslüman olan devletlerin liderlerinden ses çıkmıyor. Sanki Kur’anı Kerim’de Allah onlara “Allah, kendi yolunda çarpışırken öldüren ve öldürülen müminlerin canlarını ve mallarını, karşılığında cennet vermek üzere satın almıştır…O halde yaptığınız bu alışverişten ötürü sevinin. İşte büyük bahtiyarlık da budur. (Tevbe 111)” vaadinde bulunmamış gibi.

Tepkiler; dua etmekten, kahrol diye haykırmaktan, konuşmaktan, yazmaktan öteye gidemiyor! Duada yapılabilecekler Allah’a havale ediliyor. Kahredilecekler kahrol demekle kahrolmuyor. Söylenenler ve yazılanlar kendimizi tatmin etmekten öteye gitmiyor. Sadece tarafımızı belli edebiliyoruz.

Bugün Filistin’de can pazarı kurulmuş çocuklar, kadınlar, yaşlılar, sivil erkekler öldürülüyor! İnsanlık ölüyor! Kan, katliam ve zulüm üzerine yükselmiş Batı Medeniyeti katille aynı safta, İslam Dünyası’nda ise birkaç cılız ses!

Ey insanlık neredesin?