İstanbul'a yeni bir kanal açılacağını duydukları günden beri taarruzdalar.

Önce eleştirdiler, sonra ipe sapa gelmez iddialarda bulundular, bu iddiaların hepsi bir bir çürütülse de kanal hakkında dezenformasyonu dur durak bilmeden sürdürdüler.

Örneğin İstanbul Kanalı projesinin Montrö Boğazlar Sözleşmesi’ni ortadan kaldıracağını dile getirdiler.

Oysaki Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin sadece İstanbul Boğazı’nı kapsamadığı hem Marmara Denizi’ni hem de Çanakkale Boğazı’nı kapsadığı, böylece ister yeni inşa edilecek olan kanaldan, ister İstanbul Boğaz’ından geçen gemilerin Marmara Denizi ve Çanakkale Boğazı’nı kullanma zorunluluğu ortadan kalkmadığı için Montrö Sözleşmesi uyarınca hareket edilmeye devam edileceği, yani sözleşme hükümlerinin boşa çıkmayacağı kanıtlansa da durmadılar.

Bu konu iktidar ve muhalefet arasında uzun süredir bir düello gibi devam ediyor, iktidar İstanbul Kanalı’nın faydalarını anlatıyor, muhalefet karşı tezlerini sıralıyor.

Tüm bu tartışmalar devam ederken geçtiğimiz günlerde İstanbul Kanalı’na ilk kazma vuruldu, projenin hayata geçirilmesi yönünde ilk adım atıldı.

İstanbul Kanalı’na vurulan ilk kazma sonrası orkestra şefliğini CHP’nin üstlendiği korodan bu kez farklı bir ses yükseldi: “İktidara geldiğimizde Kanal İstanbul projesini durduracağız. İhalesini kazanan yabancı şirketlerin paralarını asla ödemeyeceğiz. Türkiye’de yatırım yapmalarının önünü keseceğiz.”

Bu tehdidin yalnızca İstanbul Kanalı özelinde verilmiş bir mesaj olduğunu düşünebilirsiniz ama kazın ayağı öyle değildir.

Geçmişte İstanbul Kanalı tartışmaları üzerinden Montrö Boğazlar Sözleşmesi’nin iptal edileceği iddiasıyla bildiri kaleme alan 104 emekli amiralin yaptığı darbe çağrısını hatırlayanlar ne demek istediğimi net bir şekilde anlayacaklardır.

İstanbul Kanalı tartışmaları ne zaman gündemi işgal etse, CHP ve aveneleri bir bomba patlatmıştır, bugün patlayan bomba ise iktidara geldiğinde uygulayacağı politikaların bir nevi işaretçisidir.

CHP ve saz arkadaşları diyor ki, bize iktidar nasip olursa bugün AK Parti hükümeti ve Cumhur İttifakı’nın yaptığı ne varsa tam tersini yapacağız…

Türkiye’nin stratejik önemi ve uluslararası arenadaki gücüne güç katacağı bilinen İstanbul Kanalı projesini iktidara geldiğinde durduracağını söyleyenler, milli duruş üzerine oturtulmuş, Türkiye’nin menfaatini önceleyen, bölgesel ve küresel güç olma yolunda atılan bugünkü adımları sizce de durdurmaz mı?

Seçimlere uzun bir zaman olmasına rağmen CHP ve zillet ortaklığı iktidarları zamanında olacakları deşifre ediyor.

Doğu Akdeniz’de haklarımızın gaspının önüne geçen ikili anlaşma ve ilişkileri terk etmeleri mümkün…

ABD ile iyi ilişkiler için S-400’ler hangara, Rusya ile iyi ilişkiler için Ukrayna ile ilişkileri rafa kaldırmaları pek tabii…

Ayasofya-i Camii Kebir’in tekrardan müzeye çevrilmesi, Türk dünyası ile ilişkilerin maslahatgüzar seviyesine indirilmesi çok doğal…

İstanbul Kanalı’nın inşasını durduracak zihniyetin Suriye’de bin bir emek ve şehit kanlarıyla yıkılan PKKPYD- YPG terör koridorunun yeniden inşasında görev almaları iktidarlarının gereği…

Bunlar iktidara geldiğinde Karabağ’ın Azerbaycan’dan alınıp tekrar Ermenistan işgaline verilmesi için çalışabilir desek, inanın günahlarını almış olmayız.

İstanbul Kanalı’nı durduracaklarını duyuranların dış politikada atacağı geri adımların bazıları bunlardır…

Yapılanı yıkmak cinayettir, CHP ve avanesi bu cinayetleri iktidara gelmeleri hâlinde seve seve işleyeceklerini tüm dünyaya haykırmaktadır.

Bir başka deyişle İstanbul Kanalı’na karşı takındıkları tehdit dili aynı zamanda işleyecekleri cinayetlerin itirafıdır, meselenin aslı budur…