İsrail’i korkutan gerçek

YAYINLAMA:
İsrail’i korkutan gerçek

Türkiye’nin son bir yıl içinde Ortadoğu’daki hamleleri bölgedeki taşları yerinden oynattı. Irak ile terörle ortak mücadele mekanizmasının kurulması, Mısır ile bozulan ilişkilerin 12 yıl aradan sonra tekrar eski günlerine dönmesi, İsrail’in katliamlarına karşı küresel vicdanın uyandırılması, Suriye’de Esad rejiminin arkasına bakmadan kaçması gibi gelişmeler Türkiye’nin bölgesel liderliğini pekiştirdi. Bu liderlik ABD, Rusya ve AB tarafından da zaman zaman dile getirildi. 

22 Ekim tarihine kadar kendine yeni bir güvenlik çemberi oluşturmak isteyen İsrail bir yandan Gazze’de katliamlarına devam ederken diğer taraftan da Biden sonrası ABD’nin bölgeden askerlerini çekme ihtimaline karşı PKK/YPG’ye yatırım yapmaya başladı. Türkiye ile arasında terörden bir tampon oluşturarak kuzey hattını güvenli hale getirmeyi amaçladı.

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 22 Ekim tarihinde yaptığı çağrı işte İsrail’in bu planını alt üst etti. PKK/YPG’nin olmadığı bir Suriye İsrail için tehdit demekti. Bu çağrıdan sonra PKK/YPG‘nin yurt dışı temsilcisiyle sık sık iletişim kuran İsrail silahların bırakılmaması karşılığında destek sözü verdi. İsrail’in verdiği bu söz bitme noktasına gelen PKK/YPG’nin Kandil ve Suriye kanadında heyecan oluşturdu. “Öcalan silah bırak çağrısı yapsa bile silahların bırakılmayacağı, 50 yıllık mücadelenin bir kalemde silinip atılmayacağı” şeklinde açıklamaların gelmesine zemin hazırladı. 8 Aralık tarihine kadar bu açıklamalar birbiri ardına geldi. 

8 Aralık’tan sonra ise bambaşka bir tablo ortaya çıktı. İsrail Esad rejiminin devrilmesinden sonra yeni yönetimin PKK/YPG’ye tehdit oluşturmaması için Suriye’nin tüm askeri üslerini imha etti, mühimmat depolarını vurdu. Ancak Suriye’de oluşan yeni gerçekliği değiştiremedi. Türkiye’nin terörle mücadeledeki etki alanı Suriye’yi de içine alan geniş bir coğrafyaya yayıldı ve PKK/YPG Türkiye-Irak-Suriye üçgeninde sıkışıp kaldı. Çıkış yolu ise “ya silah bırakmak ya da silahlarıyla birlikte gömülmekti.”

Suriye’de oraya çıkan yeni tabloya ABD ve Avrupa dâhil birçok güç kısa sürede ayak uydurmaya başladı. Suriye’nin anahtarının Türkiye’nin elinde olduğu ABD tarafından da kabul edildi. Bu gerçek başta İsrail olmak üzere İran, Rusya ve PKK/YPG tarafından da kısa sürede kabul edildi. Türkiye ise bu gerçekliğin Ortadoğu’nun barışına hizmet etmesi için fırsata çevirdi. “Etnik ve mezhepsel ayrılıkları körükleyecek tüm girişimler karşısında Türkiye’yi bulur” kararlılığı sergilendi. Kürtler ve Aleviler üzerinden yürütülen kirli senaryoların artık son bulması ve coğrafyanın aslına dönmesi için tarihi adımlar atıldı. 

MHP Lideri Devlet Bahçeli’nin 1-15-22 Ekim tarihlerinde adım adım ördüğü tarihi çağrı 27 Şubat’ta ete kemiğe büründü. Türk-Kürt kardeşliği arasına örülmek istenen terör duvarının yıkılması amacıyla PKK terör örgütünü kuran elebaşı Abdullah Öcalan kayıtsız-şartsız örgütü feshettiğini açıkladı. PKK/YPG için silah bırakmak artık bir tercih değil zorunluluk haline geldi. Dünya gündeminde geniş yer bulan bu çağrı Türkiye’nin Ortadoğu’daki dengeleri değiştirecek bir hamlesi olarak öne çıkarıldı. Ortadoğu’da Araplar, Kürtler ve Aleviler üzerinden kanlı senaryolar yazıp oynayan ABD ve İsrail için artık denizin bittiği tescillendi. Eline silah tutuşturacak, militanlaştıracak bir kişi bulamayacak olan kanlı yatırımcılar için kepenkleri indirmenin zamanı geldi.

ABD bu gerçeği kabullense de İsrail kabullenmekte zorlandı. Güneyde Dürziler, kuzeyde ise Kürtleri kullanıp bölünmüş Suriye meydana getirmeyi amaçladı. Netenyahu açıklamasında, ”Elimizi Dürzi müttefiklerimize, Kürt dostlarımıza uzatıyoruz. Kürtler uzatılan bu eli tutmalı. Bugüne kadar İsrail yetkililerinin yapmış olduğu çağrılara Kürtler yeterince cevap vermedi” dedi. Bu çağrı üzerine YPG elebaşı Mazlum Abdi İsrail’in desteğine açık olduklarını söyledi. Bakalım YPG, Öcalan’ın mı yoksa İsraillin mi çağrısına karşılık verecek? Ancak her halükarda Netenyahu ne kadar ısrarcı olsa da Türkiye karşısında istediği desteği göremediğini itiraf etti. 

İsrail devlet televizyonu KAN’ın haberine göre, İsrail iç istihbarat servisi Şin Bet, Türkçe bilen yeni personel alımı yapacağını duyurdu. İsrail basınında yer alan analizlere göre geçmişte Türkiye İsrail için doğrudan bir güvenlik tehdidi olarak görülmezken, Suriye’de yaşanan son gelişmeler bu algıyı değiştirdi. İsrail’in kuzey sınırlarından gelebilecek tehditleri analiz eden Israel-Alma Center, Türkiye’nin İsrail karşıtı gruplara dolaylı destek sağlaması veya uzun menzilli füze ve insansız hava araçlarını devreye sokması ihtimaline yer verdi. Türkiye’nin artan balistik füze kapasitesinin, İsrail ile muhtemel bir çatışma durumunda stratejik bir unsur olarak değerlendirilebileceği de ifade edildi. İsrail Savunma Bakanlığı ise sosyal medya hesabından Türkçe paylaşımlar yapmaya başladı. 

Türkiye’nin bölgesel liderlik rolü Ortadoğu’da domino etkisi yaptı. Bölgenin barış, istikrar ve huzura kavuşması için her türlü seçenek devreye alındı. Tüm dayatmalara rağmen Türkiye sınır dışı operasyonlarından geri adım atmadı, terör devletinin kurulmasına izin vermedi. İsrail’in yayılmacılığına ve Gazze’de yaptığı katliama en sert tepkiyi gösterdi. 

İsrail Hamas’la masaya oturmak zorunda kalırken masanın diğer ucunda Türkiye’nin olduğunu bilmiyor muydu? Bölge ülkelerini sindirmeyi başaran İsrail Türkiye’nin demir leblebi olduğunu fark etmedi mi? Türkiye’nin Suriye’de üs kurma niyeti, askeri eğitim, savunma ve stratejik işbirliği anlaşmaları İsrail’in dizlerinin bağını çözmeye yetmedi mi? Zor, oyunu bozdu. İsrail bugün Türkiye’den kendini korumanın planlarını yapıyorsa bunun sebebi yolun sonuna geldiğini görmesinden dolayıdır. 

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...