Sinyal kesici
Siyaset, insanı merkeze alan, insanın muhatabının insan olduğu, toplumsal sorunlara insan hak ve onurunu gözeten çözümlerin arandığı demokratik bir iletişim sanatıdır. Ancak ülkemizde uzun yıllar siyaset sorun çözmenin ötesinde sorun üreten, gerginlikten beslenen, yolsuzlukla anılan, çıkar ilişkilerini merkeze alan, seçen ile seçilen arasında güven problemi olan bir araç olarak görüldü. Siyaset-yolsuzluk ilişkileri siyasetin asıl amacının önüne geçti. Partilerin seçim beyannamelerinde yer alan “Temiz toplum, temiz siyaset” vaadi de buradan doğdu.
Türk siyasetinin en temel sorunları arasında yer alan diğer bir konu da siyasetin koltuk ya da makam dağıtma aracı olarak görülmesiydi. İnsanlarda bu yargının oluşmasının temel sebebi ise makamların toplum yararına değil kişisel çıkar ve hesaplar uğruna dağıtılmasıydı. Liyakatin değil, menfaatin etkili olduğunun düşünülmesindendi.
Bugün bu iki sorun hala siyasetimizin merkezinde tartışılan konular arasında yer alıyor. Daha doğrusu eski siyaset alışkanlıklarını bırakamayanların gündemini bu başlıklar meşgul ediyor.
CHP’li belediyelerin yolsuzluk iddialarının odağı haline gelmesi ve makam dağıtma furyası bu eski düşünce tarzının tezahürüdür. Bugün Türkiye’nin gündeminde yer alan deprem, ekonomi, terörsüz Türkiye gibi ana başlıklar CHP’nin kapısına dahi uğramıyor. Siyaseti dar düşünce kalıplarına hapseden CHP’nin çareyi dışarıda arayan özgüven eksikliği problemi de ön plana çıkarıyor. Yolsuzluk soruşturmasından kurtulmanın yolunu yabancı basın üzerinden Türkiye’yi dışarıya şikâyet etmekte ve yardım dilenmekte arıyor. Ekrem İmamoğlu İstanbul’un göbeğinde yolsuzluk soruşturmalarında adı geçen isimlerle birlikte bir otelde sinyal kesici kullanarak görüşürken, CHP genel Başkanı Özgür Özel Türkiye’ye karşı birlikte hareket etmek için Londra’ya, New York’a Atina’ya “bize yardın edin” diye sinyal gönderiyor.
Hakkında siyaset tarihinin en büyük yolsuzluk soruşturmalarından birine konu olan ve lisans diplomasının geçersiz olduğu tespit edilen Ekrem İmamoğlu ile ilgili siyasi plan ve projeler hazırlanıyor.
Ekrem İmamoğlu’nun tutukluğunu seçim kampanyasına dönüştürme gayreti taşıyan Özgür Özel bu durumu oya çevirmenin planlarını yapıyor. “İmamoğlu'nu Silivri'de tutup yasak getirsinler yüzde 70 oy ile seçimi alırız, parlamentoda Anayasa'yı değiştirecek çoğunluğu alırız. 15 günde Anayasa'yı değişir, İmamoğlu çıkar görevine başlar. Tayyip Erdoğan için bulunan formül bulunur. Ya da büyük bir coşkuyla hızla güçlendirilmiş parlamenter sistem hazırlığı yapılır. Bir Cumhurbaşkanı seçilir, Cumhurbaşkanı Yavaş olur, Başbakan İmamoğlu olur. O sürece katkı sağlayan Cumhurbaşkanı olarak milletin gönlündeki figür olur” diyerek CHP’nin tüm planının Ekrem İmamoğlu’nun tutukluğu üzerine kurduğunu ispatlıyor. Başka türlü seçim kazanma şanslarının olmadığını itiraf ediyor. Bu yüzden ne aklanması için çaba gösteriyor ne de temiz siyaset için yol açıcı rol üstleniyor.
Özgür Özel’in dâhiyane planına göre CHP’nin Cumhurbaşkanı adayı önümüzdeki seçimde yüzde 70 oy alıyor, CHP 400 milletvekili kazanıyor, ABB Başkanı Mansur Yavaş Cumhurbaşkanı seçilip anayasayı değiştiriyor, tutuklu bulunan Ekrem İmamoğlu hem aklanıyor hem de lisans diploması sahibi oluyor, referandum yapılıp yüze 50+1 ile tekrar parlamenter sisteme geçiliyor, yeniden seçim yapılıyor, Ekrem İmamoğlu milletvekili seçilip Başbakan oluyor, Mansur Yavaş TBMM’deki oylama sonucu Cumhurbaşkanı oluyor. Özgür Özel ise CHP Genel Başkanlığına devam ediyor.
İstanbul’daki sinyal kesicinin Özgür Özel ile mantık arasındaki sinyali de kestiği anlaşılıyor.