30 Haziran savaşları
CHP’nin 4-5 Kasım 2023 tarihinde düzenlediği 38. Olağan Kurultayında delegelerin bir kısmının para, gayrimenkul, cep telefonu, soğuk cüzdan ve iş karşılığında Özgür Özel’e oy verdikleri iddiaları üzerine başlatılan soruşturma parti içindeki derin ayrışmayı mahkeme salonlarına taşıdı. Kemal Kılıçdaroğlu ve Özgür Özel arasında ilk tur sonuçlarına göre aralarında sadece 18 oy farkının bulunması şaibe iddialarının ciddiyetle üzerine gidilmesini sağladı.
10 Şubat 2025’de Ankara Cumhuriyet Başsavcılığının gelen şikâyetle üzerine başlattığı soruşturmayla ilgili Özgür Özel ve Kemal Kılıçdaroğlu cephesindeki hukukçular arasında da görüş ayrılığı oluştu. Kılıçdaroğlu cephesi 30 Haziran’da görülecek duruşmada “mutlak butlan” kararının çıkmasını bekler ve buna yönelik hazırlık yaparken, Özel cephesi ise mahkemenin mutlak butlan kararı veremeyeceğini iddia ediyor. Bazı hukukçular ise mahkemenin “mutlak butlan” kararı vermesi halinde bile bunun gerçekleşmesinin temyiz aşamasıyla birlikte en az iki yıl sürebileceğini ifade ediyor. Yani olası bir kayyumun da ancak bu sürenin sonunda atanabileceği belirtiliyor.
Şayet iddialar doğru çıkar ve delegelerin ihbar, şikâyet ve itirafları ispatlanırsa Kemal Kılıçdaroğlu’nun Genel Başkanlığı alavereyle elinden alınmış demektir. Eğer iddialar asılsız ve hayal mahsulüyse Genel Başkanlık Özgür Özel’in anasının ak sütü gibi helaldir. Buraya kadar olan kısım yargı süreciyle alakalıdır. Ancak şaibeli kurultay üzerinden parti içinde başlayan 30 Haziran savaşları da siyasetin konusudur. Kamuoyunu ilgilendiren asıl nokta da burasıdır.
CHP’nin kurultayına karıştığı iddia edilen şaibe tarafların birbirine olan kin ve nefreti gün yüzüne çıkardı. Kemal Kılıçdaroğlu’nun “hançerlendim” diyerek başlattığı ve “yol arkadaşlarınızın size ihanet etmemesi gerekir” sözleriyle ettiği sitem, kurultaya bulaşan “şaibe” iddialarına Özgür Özel ve ekibinin suskun kalmasıyla devam etti. Kemal Kılıçdaroğlu bu sessizliği “sükût ikrardan gelir” diyerek yorumladı ve ihanetin katmerlisine uğradığı kanaatine sahip oldu. Özgür Özel ve çevresi de bu sözden sonra Kemal Kılıçdaroğlu’nun tarafı olmadığı hatta mağduru olduğu şaibe iddialarının failiymiş gibi göstermeye başladı. Sonrasında ise tehditler, hakaretler, tükürükler havada uçuştu… Kemal Kılıçdaroğlunu ellerine bir geçirseler sadece yüzüne tükürmekle kalmayacak onu elektrik direğine asacak hatta kurşuna dizeceklerdi… Troller üzerinden başlatılan bu sindirme operasyonuna CHP Genel Merkezinden herhangi bir tepki gelmedi. Yetkili bir isim çıkıp da Kemal Kılıçdaroğlu’nu savunmadı. Bir zamanlar önünde hüngür hüngür ağlayan Özgür Özel’in gözyaşları da şaibeli çıktı.
Kemal Kılıçdaroğlu’nu pavyon köşelerinde satın aldıkları delegelerle devirenler, aynı yöntem ile Türkiye Cumhuriyeti’nin Cumhurbaşkanlığını da ele geçirmek istedi. İBB’ye bulaşan yolsuzluk ve CHP kurultayına düşen şaibe karşısında yüzü kızarması gerekenler bugün göğsünü gere gere adına mücadele ya da direniş dedikleri bir arsızlığın pençesinde düştüler.
Hukukun tanınmadığı ve hukukçuların her gün hedef gösterildiği bir muhalefet tarzı benimsendi. CHP Genel Başkanı Özgür Özel mahkemeden çıkacak kararı tanımayacağını ifade etti. Partinin başına mutlak butlan kararıyla gelecek kişinin 2 milyon üye tarafından alnının karışlanacağını söyledi. Bir başka CHP’li kurultay alanında Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzüne tükürülmesi gerektiğinden söz etti. Kemal Kılıçdaroğlu ise mutlak butlan kararının çıkması halinde kayyum yerine partinin başına kendisinin geçmesinin doğru olduğunu belirtti ve “çalanların yüzüne tükürülür, ben çalmadım” diyerek meydan okudu.
Özgür Özel, Kılıçdaroğlu’na karşı kendi cephesini tahkim etmeye çalıştı. Muharrem İnce’yi tekrar partiye davet etti, Kemal Kılıçdaroğlu’nun yüzüne tükürmek isteyenleri Genel Başkan Yardımcısı yaptı. Kemal Kılıçdaroğlu’nu ikna etmek için giden heyet “kurultayda şaibe varsa bile susun” telkininde bulundu. “Mutlak butlan uygun değildir, kabul edilemez” diye açıklama yapması istendi. Özgür Özel ise, “Butlan kararı çıkarsa benim gözümde o da butlandır. Yok hükmündedir” dedi. Kılıçdaroğlu’nun görevi kabul edecek olmasına da, “Tarihi bir hata olur” diyerek cevap verdi.
Bu tartışmayı gören, hakaretleri işiten, iradesi ABD dolarıyla satın alınmaya çalışılan, yolsuzluğun odağı haline gelen, seçmeni iktidar karşıtlığıyla oyalayanların kendi cep ve koltuklarının derdine düştüğünü gören CHP seçmeninin umutları köreldi. Güveni örselendi. “Değişim” diyerek göreve gelenler sadece ekonomik olarak dönüştüler.
CHP’nin içinde kaynayan kazan maalesef sadece kendi içlerinde kalmadı ve toplumun geneline sirayet eden bir huzursuzluğa yol açtı. Tarafların birbirine yönelik hakaret, tehdit ve terbiye sınırını aşan iftiraları ülkenin içinde bulunduğu hassas süreçleri de etkiledi. Bu bakımdan hem İBB’ye yönelik yolsuzluk soruşturması hem de CHP’nin şaibeli kurultay davasının bir an önce görülüp karara bağlanması sadece CHP için değil aynı zamanda ülkemizin menfaatinedir. Çevremiz ateş çemberiyken bir de muhalefetin iç savaşlarıyla siyaseti meşgul edemeyiz.