Sporun renklerine bölücülük bulaştırılamaz!

YAYINLAMA:
Sporun renklerine bölücülük bulaştırılamaz!

Türk milleti çatısı altında yaşayan; Türkiye Cumhuriyeti Anayasası’na bağlı, Türk bayrağına sevdalı, İstiklal Marşı’nı gür bir sesle söyleyen herkes — etnik kökeni ve mezhebi ne olursa olsun — bu ülkenin şeref timsalidir.
Onlar, birbirine sırtını dayamış bir ailedir, kardeştir.
Bunu yapamayan kim olursa olsun, ayrık otudur. Ayrık otunun varlığı her zaman kaos ve huzursuzluk getirir. Bu türlerin, toplumun aile ve kardeşlik yapısı içinde etkisiz ve zararsız hâle getirilmesi şarttır.

Türk milleti çatısı altında aile ve kardeş olmanın anlamı, acılarda da sevinçlerde de ortak duygular taşıyabilmektir.

Bir sanatçımız bu duyguyu ne güzel tarif ediyordu:

“Ateş düştüğü yeri yakar kardeşim yakar
Sevelim sevilelim, kötülükten ne çıkar
Erzurum’da kar yağsa, Rize’de üşüyorum
Malatya’da kar yağsa, Rize’de üşüyorum
Bir asker şehit olsa, yanıp tutuşuyorum
Bir cana bir şey olsa, yanıp tutuşuyorum

Akdeniz, Karadeniz, Marmara’sı, Ege’si,
İç Anadolu, Doğu — vatandır her bölgesi.”

Bu vatan üzerinde insanları ayıran, bölen, ayrıştıran, ötekileştiren, aşağılayan kim varsa, emin olun bu ülkenin temizlenmesi gereken mikrobu odur.

Zaman zaman siyaset, sanat, yargı, spor, ticaret, medya ve daha birçok alanda bu duruma örnek gösterebileceğimiz pek çok olay yaşanmıştır.

“Terörsüz Türkiye” hedefi, yalnızca bölücü terör örgütlerinin ortadan kaldırılmasını değil; aynı zamanda Türkiye içinde birliğin, beraberliğin ve kardeşliğin pekiştirilmesini amaçlayan kapsamlı bir süreçtir.

Bu hedefin ruhuna ve amacına kim düşmanlık besliyorsa, emin olun ki onlar Türk milletinin aynı çatı altındaki birliğini ve beraberliğini baltalamaya çalışan, kökü dışarıda odaklardır.

Bu bağlamda Türkiye’nin önünde bir Amedspor meselesine değinmek istiyorum. Bu mesele köklü bir şekilde ele alınmaz ve çözülmezse, sürekli yeni provokasyonların zemini hâline gelecektir. Böyle devam ederse, sporun kardeşlik ruhuna yakışmayan manzaraları sahalarda daha sık görmemiz kaçınılmaz olacaktır.

Amedspor’un, bir spor kulübü kimliğinin ötesine geçerek zaman zaman başka ve düşman bir ülkenin temsilcisi gibi davranması, her fırsatta bölücü eylem ve söylemlere yönelmesi, gittiği her yerde tepkiyle karşılaşmasına neden olmaktadır.

Temmuz ayında Irak’ın kuzeyinde bir mağarada meydana gelen zehirlenme sonucu 12 askerimiz şehit olmuştu. Türkiye’deki tüm spor kulüpleri şehitlerimiz için taziye mesajları yayımlarken, Amedspor antrenman yapan futbolcularının videosunu paylaşarak, yanına gülme emojisiyle “Bizimkilerin keyifleri yerinde” notunu düşmüştü.

Bundan önce de Ankaragücü maçı öncesinde Ankara Kalesi’ndeki Türk bayrağını görselden çıkararak yalnızca kendi futbolcularını paylaşmıştı.

Bu örnekler ne yazık ki tekil değil; benzer tutumlara defalarca şahit olduk. Son olarak, Amedspor’un yeni başkanı Nahit Eren’in yaptığı açıklamalar da bu bölücü tabloyu pekiştirmiştir. Nahit Eren, “Amedspor Kürdistan’ın gülüdür.” diyerek bu anlayışı bir kez daha ortaya koymuştur.

Nahit Eren’in aynı zamanda bir hukukçu ve eski Diyarbakır Baro Başkanı olduğunu da unutmamak gerekir. “Kürdistan” ifadesinin bölücülük suçu kapsamında değerlendirildiğini herkesten iyi bilmesine rağmen, o da Amedspor’un bu misyonunu sürdürerek Türk milletini tahrik etmeye devam etmektedir.

Türkiye’de bölücülüğü ve terörü organize eden, terör örgütü PKK’nın kurucusu konumundaki Abdullah Öcalan bile PKK’yı feshederken şu ifadeleri kullanmıştır:

“Ayrı ulus-devlet, federasyon, idari özerklik ve kültürel çözümler tarihsel toplum sosyolojisine yanıt verememektedir. Kongrenizi toplayın, karar alın; tüm gruplar silah bırakmalı ve PKK kendini feshetmelidir.”

Öcalan bile bu sözleri söylemişken, Amedspor’un yeni başkanı Nahit Eren kim adına “Kürdistan” naraları atmaktadır?
Bu bölücü dilin Türkiye’yi tahrik etmekten, provokasyon üretmekten başka kime ne faydası olabilir?

Amedspor, hiçbir zaman Türkiye Cumhuriyeti’nin bir spor kulübü gibi davranmamıştır.
Bir gün olsun Türk milletinin ortak acısına veya sevincine dair bir paylaşım yaptığı görülmemiştir.
Bir gün olsun bir milli bayramı ya da milli günü kutladığına şahit olunmamıştır.

Gördüğünüz gibi, Amedspor’un hukukçu başkanı bile “Amedspor Kürdistan’ın gülüdür.” diyebiliyorsa, iflah olmaz bir zihniyetin burada kök saldığı açıktır.
Türkiye’nin doğusunda faaliyet gösteren hiçbir spor kulübü, bugüne kadar Amedspor kadar tepki toplamamıştır.

Sebebi de gayet nettir: Amedspor, sporu birleştirici bir güç olarak değil; ayrıştırıcı ve bölücü ideolojik bir araç olarak kullanmaktadır.

Amedspor, Diyarbakır’da kurulan bir spor kulübü olarak sportif başarılarla anılsa, sporcular yetiştirse kimin ne derdi olur? Şampiyonluklar yaşayıp Türkiye’yi yurt dışında temsil etse, Türk bayrağını dalgalandırsa kim rahatsız olur? Ama onların kurumsal sayfalarında bir tane Türk bayrağı görseli kullandıklarına şahit olan yoktur. 

Eski HDP Eş Genel Başkanı Selahattin Demirtaş, geçtiğimiz günlerde cezaevinden yaptığı açıklamada Amedspor’a da değinerek şu şöyle bir çağrıda bulundu.

“Diyarbakır’da Amedspor ile Trabzonspor arasında bir kardeşlik maçı organize edilseydi…
Tüm Diyarbakır, Trabzonspor ve Amedspor bayraklarıyla donatılsaydı.
Karadeniz’den akın akın gelen kardeşlerimiz Diyarbakırlıların evlerinde misafir edilseydi, stadyuma birlikte gidilseydi.
Aynı şekilde Vanspor, Kayserispor’a konuk olsaydı ve Kürt kardeşlerimiz Kayseri’ye gidip evlerde misafir edilseydi...”

Selahattin Demirtaş, HDP Eş Genel Başkanı olduğu dönemde zerre göstermediği bu sağduyuyu, şimdi “Terörsüz Türkiye” süreciyle birlikte göstermeye çalışmaktadır. Çünkü HDP Eşbaşkanı iken Güneydoğu için “Seçimden sonra özerklik ilan edeceğiz” açıklaması yapıyordu. Geldiği bu nokta ve durum bile makul bir gelişmedir.

Amedspor’un yeni başkanı Nahit Eren ise Selahattin Demirtaş’ın bu çağrısına şöyle yanıt vermiş:

“Tabii her şeyden önce toplumun da buna hazır olması lazım. Biz her zaman buna hazırız. Bu tür dostluk maçlarına katkı sunan bir anlayıştayız. Bir talep gelirse bu dostluk maçı neden olmasın? Özünde sürece destek sağlayacak girişimlere hazırız.”

Ancak Nahit Eren, bu cevabı veriyor vermesine de; daha yolun başında, “Amedspor Kürdistan’ın gülüdür, Amedspor Kürt kimliğine sahip bir takımdır.” diyerek, kurulacak köprünün temellerini kendi elleriyle yıkmış oluyor.

William Shakespeare’in sözünü hatırlatmak gerekir:

“Konuşmadan önce düşün ki, konuştuktan sonra düşünmeyesin.”

Türk futbolunda bu şekilde etnik bir kimlik üzerinden ırkçılık üretmek ve bunu bölücü sıfatlarla tanımlamak, toplumun içine konulmuş bir dinamit gibidir.
Amedspor’u bu şekilde kullanmak isteyen odaklar vardır — ve bu oyuna gelmemek, milletimizin kardeşliğini korumak hepimizin ortak sorumluluğudur.

Amedspor’un şu tarihine bakar mısınız?

Hangi isimle başlamış, hangi noktaya gelmiş?

• 1972–1985: Melikahmet Turanspor

• 1985–1990: Melikahmetspor

• 1990–1993: Diyarbakır Belediyespor

• 1993–1999: Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor

• 1999–2010: Diyarbakır Büyükşehir Belediyesi DİSKİspor

• 2010–2015: Diyarbakır Büyükşehir Belediyespor

• 2015–günümüz: Amed Sportif Faaliyetler

“Turan” ismiyle başlayan yolu sözde Kürdistan’a getirmişler…
Türkiye’nin uzun bir süredir “provokasyon peşinde koşan bir Amedspor meselesi” olduğu açıktır.
Bu mesele, toplumun birliğine, beraberliğine ve huzuruna zarar vermeden, devlet ciddiyeti içinde ele alınmalıdır.
Her şeyden önce Amedspor’a, Türkiye Cumhuriyeti sınırları içinde bir Türk spor kulübü olduğu hatırlatılmalıdır.

 

Yorumlar
Yorumlar yükleniyor...
Daha fazla yorum yükle...